MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, siyasette bir kez daha ezber bozan bir çıkış yaptı. Bir siyasi aktör olarak Bahçeli'nin, zaman zaman kendi siyasi geleceğini de riske eden çıkışlar yaptığı biliniyor.
2 binli yılların başında "Kasımda seçimyapılmalı" demiş ve o çıkışıyla 90'lara damgasınıvuran koalisyon dönemleri biterken,kendi partisi de meclisdışı kalmıştı. 2007'de iseMeclis'e geri döndü ve367 kuşatmasıyla siyasikrize yol açanlara inatseçim sonrası Meclis'egirerek siyasetin normalmecrasında akmasınısağladı.
Son dönemlerde de zaman zaman ilginç çıkışlarıyla topluma nefes aldırmayı sürdürdü. Şimdi de "başkanlık sistemi" tartışmalarını yeniden başlatarak gündemde. Herkesin merak ettiği soru şu; Acaba şimdiki çıkışıylane yapacak?
Çevremizde kritik gelişmeler yaşanırken ne oldu da Bahçeli, başkanlık meselesini gündeme getirdi? Aslında konuşmanın bütününe bakıldığında, kendi içinde tutarlı ve Bahçeli'nin daha önceki pozisyonuyla çelişmeyen açıklamalar var. Başkanlık sistemine yönelik kaygılar, Cumhurbaşkanın pozisyonuna ilişkin sert değerlendirmeler, parlamenter sistem tercihi yerli yerinde duruyor. Hatta Alpaslan Türkeş'in 9 Işık'ta dile getirdiği 'başkanlık sistemi' önerisine atıfta bulunuyor ve onu da "konjonktürel" olarak niteliyor.
Peki, durum böyleyse niye bu kadar yankı uyandırdı? Önce şu tespitinin altını çizelim: "Türkiye Cumhuriyeti'nin bekamücadelesi verdiği bugünlerde, siyasiiktidarın ve devletin en tepesinde bulunanCumhurbaşkanı'nın hukukla tersdüşmesi geleceğimiz açısından çokmahzurlu, çok tehlikelidir."
Bahçeli'nin bir çözüm aradığı kesin. Şimdi gündelik siyasi polemikleri bir yana bırakıp, Bahçeli'nin konuşmasının neden kamuoyunda çok tartışıldığının sırrına bakalım. O sır Bahçeli'nin grup konuşmasının satır aralarında saklı: "Türkiye'nin yeni birtoplum sözleşmesine ihtiyacı vardır vesorumluluk hepimizin sırtındadır."
Bahçeli, açıkça Türkiye'nin yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu ve bunun geciktirilmemesi gerektiğini söylüyor. Ne yazık ki, 15 Temmuz'dan bu yana geçen 3 ayda, Türkiye'nin bu acil ihtiyacını, ne CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ne de HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş dile getirdi. Oysa sadece Türkiye'nin ertelenmiş sorunlarının çözümü için değil, başta kanlı işgal girişimine imza atan FETÖ olmak üzere, PKK ve DEAŞ'la mücadele etmek için bile buna ihtiyaç var.
Bahçeli, ikinci cümlesinde tam da bunları söylüyor: "Bize göre, bilhassa 15Temmuz'dan sonra bu ihtiyaç acil birhal almıştır. Türkiye'de hiçbir şey, 14Temmuz'daki gibi olmayacak, olamayacaktır. Milletimizin yeni bir soluğa,yeni bir hukuki mutabakata yönelikçağrı ve talebi hissedilir ölçüde fazladır. Bunu görmezden gelemeyiz, kulağımızınüstüne yatamayız."
Bu, siyaseten ikinci kurucu dönemin başlatılmaişaretidir. Bahçeli, Türkiye'nin anayasasıyla,siyasi sistemiyle, diğer kanunlarıylayeniden kurulacağı bir sürecin "MHP'sizolmayacağı" mesajı veriyor. Tabii şu dahesap dışı değil; HDP'nin şansını tamamenkaybettiği, CHP'nin de "YenikapıRuhu"ndan hızla uzaklaştığı bir dönemde,MHP hem "ülke sahipsiz değil"i gösteriyorhem de süreçte etkili olmak istiyor.
Hissettirmek istediği bir şey daha var, o da daha çok tabanda seslendirilen MHP'nin hükümet ortağı olma talebi... Buna ihtiyaç var mı, AK Parti buna nasıl bakar ve bu siyasete nasıl yansır onu da önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Ama her şey bir yana, Bahçeli'nin bu çıkışı, AK Parti'ye destek verse de vermese de yeni bir yolun açılmasıyla sonuçlanacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.