Uzun süredir beklenen valiler kararnamesi nihayet 50 ile yeni vali atamasıyla gerçekleşti. Bu kararname, birçok yönüyle, özellikle de 20'ye yakın il valisinin merkeze alınmasıyla ve ilk kez kadın vali sayısının 3'e çıkmasıyla konuşulan bir kararname oldu.
Bu kararnameyle merkeze alınanlar arasında ve özellikle Güneydoğu'da sorun çıkartan valiler olduğu biliniyor. Ancak asıl sorun, valilerin de ötesinde bürokrasideki "paralel" tehlike.
Bunun Türkiye'nin en zor meselesi olduğunu son 3 yılda gördük. Bu üç yılda önemli adımlar atılmasına rağmen, hâlâ özellikle de taşra bürokrasisinde ciddi bir tehlike olduğu biliniyor.
Bu açıdan belki de en sıkıntılı bölge Doğu ve Güneydoğu... Geçen hafta CumhurbaşkanıErdoğan'ın Diyarbakır gezisiyle ilgili yazımda, sadece bir cümleyle o bölgede yaşanan bürokrasideki "paralel" sıkıntıyı dile getirince onlarca mail aldım.
Aslında bu gerçeği herkes biliyor ama nasıl bir yol izleneceği bilinmiyor. Çünkü siyasete tuzak kurabilecek kadar kılcal damarlara sızmış, her yolu mubah sayan, açıktan savaşmayan ve her koşula uyum sağlayan "sinsi" bir yapı söz konusu.
Bu yapının, yıllarca devletin kılcal damarlarına sızdığı, belli alanları ele geçirdiği biliniyor. Çok da yazıldı. Hatta KPSS sınav sahtekârlıklarını açığa çıkartan operasyonlarla gerçeği bütün çıplaklığıyla gördük.
Ortaya çıkan manzara ürpertici. Fethullahçı Terör Örgütü, sadece polis, yargı ve ordu içinde değil, aynı zamanda idari yapıda yani valilikler ve kaymakamlıklarda da ciddi bir örgütlenme yapmış. Bu da pek öyle gizli saklı yürütmedi.
Sanıyorum 2010 yılıydı, cemaate yakın bir işadamı, cemaat- hükümet geriliminin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın müsteşarı Şahabettin Harput'u görevden almasına kadar uzandığına işaret etmişti. Ondan sonra da cemaatçi kadroların atanmasına sıcak bakılmadığı, hatta Gülen'in "Kaymakamlarlistesi" hazırlayıp hükümete dayattığı hem yazıldı hem de siyaset kulislerinde konuşuldu.
O dönem cemaatin yurtdışındaki etkin isimlerinden biri bugün için şu tespiti yapıyor: "Bugün Türkiye'nin en önemli problemlerindenbiri devlet kadrolarındakicemaatçi yapılanmadır. İddia ediyorum,Gülen'e yakın sıfır kilometre en az700 kaymakam hâlâ görevde. ÖzellikleDoğu ve Güneydoğu'da bu kaymakamlarcemaatin istihbarat müdürü olarakçalışıyor."
Eski cemaatçi işadamı, sadece kaymakamlararasında değil, vali yardımcıları, millieğitimdeki şube müdürleri ve KalkınmaAjansları içinde ciddi oranda "cemaatçi"olduğunu ileri sürüyor ve ekliyor: "Bu vahimtabloyla baş etmek için Türkiye'nin acilolarak 657 sayılı yasayı değiştirmesigerekiyor."
Durum vahim çünkü Fethullahçı TerörÖrgütü olarak kayda giren yapının bürokrasidekivarlığı sadece güvenlik açığına yol açmıyor,ekonomiden eğitime hayatın her alanındanegatif sonuçlar yaratıyor ve umutsuzluğukörüklüyor. Bunun için de Başbakan BinaliYıldırım ve hükümetinden sadece ekonomikhamle değil, aynı zamanda klasik bürokratikoligarşiyle onun ikizi cemaatçi bürokrasiyekarşı yeni önlemler, reformlar ve yasal adımlarbekleniyor.
Bu yapılmadan terörle mücadelede de, ekonomik sıçramada da başarılı olmak zor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.