- 26.09.2025, Cuma
Küresel meselelere tarihi ‘Liderlik’ hamlesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgesel ve küresel sorunlara çözüm çağrılarını, dünyanın dört bir yanındaki mazlumların haklarını ve dertlerini sahiplenme becerisini 'samimi' ve 'dirayetli' bir inisiyatifle yürüttüklerinden, Türkiye'nin çok katmanlı ve çok yönlü diplomasi çabaları, Küresel Güney ile Küresel Kuzey arasındaki diyalog rolü saygıyla kucaklanıyor. Şu temel gerçeğin farkında olmamız gerekiyor; dünya 'yeni bir soğuk savaş jeopolitiği'nin inşasına sahne oluyor. Giderek karmaşıklaşan bölgesel ve küresel gerginlikler, dünyanın önde gelen ülkelerini gerçek manada güvenecekleri yeni müttefikliklere yönlendirmekte. Başkan Trump'ın gerek batılı liderleri Beyaz Saray'da ağırladığı son zirvedeki fotoğraf, gerekse de BM Genel Kurulu'ndaki hayli sert konuşması, Atlantik İttifakı içinde dahi 'güvenilir müttefik' arayışlarının neden hızlandığını izah ediyor. ABD, Rusya ve Çin arasında artan gerginlik, bilhassa aralarında Türkiye'nin de yer aldığı yükselen ekonomileri farklı işbirliği arayışlarına yönlendirmekte.
Bu nedenle, Sayın Cumhurbaşkanımızın BM Genel Kurulu'ndaki tarihi konuşmalarında, Güney Doğu Asya'dan Afrika'ya, Balkanlar'dan Kafkasya ve oradan Orta Asya'ya ve nihayet Latin Amerika'ya uzanan yapıcı ve işbirliği odaklı çağrısı, bu çağrıya söz konusu coğrafyalardan büyük bir teveccühün gözlemlenmesi, Küresel Güney'in önde gelen ülkeleriyle derinleşen ticari ve askeri işbirlikleri, Türkiye'nin GSYH'sının 2025'de 1,5 trilyon doların, 2028-2030 döneminde ise 2 trilyon doların üzerine nasıl çıkacağını; Türkiye'nin uluslararası ekonomi-politik sistemdeki 'küresel aktör' rolüne böyle bir ekonomik büyüklüğün nasıl katkı sağlayacağını en net şekilde ortaya koyuyor. Cumhurbaşkanımız dünya siyasetindeki konumuyla, Türkiye'yi sadece 'tepki veren' bir ülkeden, artık 'inisiyatif alan' bir noktaya taşımış durumda. Türkiye tüm dünyaya 'barış diplomasisi' çağrısını, küresel adalet, egemenlik ve çifte standart vurgusunu öne çıkarak, 'Dünya 5'ten Büyüktür' şiarıyla 'insani ve girişimci diplomasi' duruşunun payandalarını şeffaf bir şekilde ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanımızın karizmatik liderliği ve 'somut zemin' odaklı dış politika stratejisi, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası sistemde daha güçlü bir şekilde temsil edilmelerine yönelik çağrısını da anlamlaştırıyor. Küresel ekonomi-politik sistem çok kutuplu, çok güç merkezli bir yeni düzene ve çok yönlü rekabet yarışına doğru yeniden şekilleniyor. Enerji, savunma, güvenlik, dijital teknolojiler, lojistik ağı gibi stratejik alanlarda 'stratejik otonomi' odaklı milli imkan ve kabiliyetleri güçlendirmek önde gelen ekonomiler için kritik önemde. Cumhurbaşkanımızın 'Milli Teknoloji' odaklı 'Milli Ekonomi' hamlesi, enerjide, savunma ve güvenlik alanlarında 'tam bağımsız Türkiye' hedefi için hayati adımları ifade ediyor. 'Türkiye Yüzyılı' Vizyonunun özü olan 'Güçlü Türkiye' adına tarihi bir rotada hızla ilerlemeyi sürdürüyoruz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- 2030 Rekabet Manifestosu: Yeni Piyasa Düzeni (21.11.2025)
- Sigortacılığın geleceğinde fırsatlar ve riskler (19.11.2025)
- Washington’ın yeni efendileri: ‘Algoritmik Oligarklar’ (17.11.2025)
- Kırılgan dünyada Türkiye’nin ‘esneklik’ gücü (14.11.2025)
- Küresel yatırımcılar rota arayışında (12.11.2025)
- Süper Güçler için ‘Tragedya’ dönemi (10.11.2025)
- Doların derdi ‘güç gösterisi’ (07.11.2025)
- Türk Siyasetine ‘Adalet’ ve ‘Kalkınma’ Mührü (05.11.2025)
- Avrupa’yı kurtulamadığı ‘kibri’ batıracak (03.11.2025)
- ABD-Çin müzakerelerinde ‘1 yıllık ateşkes’e doğru (31.10.2025)