Salgında bayramı nasıl geçirmeliyiz?.. Tedbirleri ve sosyal mesafeyi unutmamak gerekiyor ve eğer bu yaşadıklarımız bir "mana" kazanacaksa, belki şunları da düşünmeliyiz: Bayram ziyaretlerinde bile diller muhabbete ayarlanmakta zorlanır, hele akraba buluşmalarında bir bakarsınız ki,
yerli yersiz eski defterler açılmış, zehirli iğneler ortalığa saçılmış... Hepimizin öyle hatıraları vardır, hani tam gönül sevinçle dolacakken kanatılan yaralar yüzünden tadı kaçmış bayramlar...
Şimdi kalabalık buluşmalar yerine şöyle biraz uzak durup bu hallerimizle içimizden hesaplaşmak ne iyi olacak!
***
Kurban geleneğini sindirmiş kişinin zihninde Habil'in (Kur'an adını vermez) kardeşine söyledikleri yankılanır: "Allah, ancak
korkup sakınanlardan kabul eder, sen beni öldürmek için elini
uzatırsan, ben karşılık vermeyeceğim."
(Maide-27).
***
Kurban, insanın kanla derin biçimde yüzleşmesidir... Ne ilginçtir
değil mi? Dünya savaşlarını çıkartan
zalimlerin parmağı kesilince ortalığı
ayağa kaldıran insanların yaşadığı
toplumlardan çıkıyor... Şimdilerde (ben
dahil) çoğumuz kurbanlarımızın kanını
görmüyoruz. Allah kabul etsin, fakat
"
sembolik eksik" hiç hafife alınmayacak
özellikler taşır. O halde alnımızdaki
kurban kanı eksikliğini hiç değilse
zihnimizde kapatmak boynumuzun
borcudur. Kanın anlamına uzak kalmamalı,
unutmamalıyız. Derin konu, bir
gün daha uzun yazar çizerim.
***
"65 yaş üzerine evlere servis yapmıyoruz" diyen marketler, onca
sıcakta biraz kapı önüne serinlemeye
çıkmış yaşlı hanıma önünden geçerken
"
teyze sana ayrılan saatin sonuna gelmek üzereyiz, içeri gir sen!"
deyip gülüşen mahalle ergenleri... Bu
manzaralar bayramdan sonra bitsin
artık! Yaşlılar böyle daha çok yaşlanıyor. Toplum bir yıl sonra bunun psikolojik ve fizyolojik maliyetini kaldıramayacak. "
Bilim Kurulu"nun bilimi (!) burada duvara tosluyor.
***
Bayram boyunca burada günlük notlarımı paylaşacağım. Bu başlangıç olsun. Hepinizin Kurban Bayramı'nı tebrik ederim. Bayram nasıl geçerse geçsin, yeter ki kalbimiz
kurbiyet ve sevinçle dolsun.