Bayram namazı sonrası hızla camiden çıkmaya çalışanlar, cami içinde bayramlaşma sırasına girenlerin üç katıydı. Dış avluda ve caddede ister istemez yollarımız kesiştiğinde üç kişiden ikisi yüz yüze gelmekten kaçındı. Neredeyse hepimiz usulca kafamızı çevirip oradan uzaklaşmayı tercih ettik. Birbirine bayramneşesiylegülümseyenimizöyle azdıki... Çoğunluk belki sabah mahmurluğuyla, belki kafalarının doluluğu yüzünden somurtuyordu.
Bu tablo önemli.
Bir bayram sabahı bile cami cemaati nasıl böyle maneviyoğunluktanuzak ve "uçucu" bir topluluk olabiliyor? Günümüzün hangi sosyal dinamikleri bizi bu davranış kalıplarına sürüklüyor? Bu soruları sormadan geçelim mi şimdi? Güzel vedoğru sözlerimiz güzel ve doğrueylemlerimizle sonuçlanmıyorsa, durup düşünme vakti gelmiş demektir.
Yanılıyor muyum?
***
Bayramı nostaljik "eski bayramlar"klişeleriyle geçirmeyelim, süreklimaziye takılıp kalmayalım. Hatıralarbugünü kurtarmıyor. Oysa tam dabugün merhamet, kurbiyet, zarafetve adalet içinde geçecek birbayrama ihtiyacımız var. İstiyoruz ki,rutin kabalıklarımız ve birbirimizekarşı kayıtsızlıklarımız hiç değilse,bayram süresince ortalıktan çekilsin.
Ama olmuyor galiba! O halde nedenini sakin kafayla sorgulamaya başlamamız gerekir. Bizi birbirimizden uzaklaştıran şeylerle (ve gündelik hayat rutinimizin bize ettiği fenalıklarla) yüzleşmekten daha ne kadar kaçacağız? Değişiyorsak, değiştiğimizi bilelim,oradan başlayalım. Doğruyuyeniden inşa etmenin başka yolu yok.
***
Çocuklara bayram hediyesibahsi üzerinden oluşan duygusalatmosfer de geldi tıkandı... Birsosyal sınıf var ki, çocuklar her gün"hediye"lere boğuluyor. Bir sosyal sınıfda var ki, hiçbir bayram hediyesi yılıkurtarmıyor. Hep yoksunluk. En çokda şefkat yoksunluğu...
***
Yerli İslamofobikler sosyal medyada yine hareketlendiler. Bu bayramı hiç kaçırmazlar, malum. "Kurban kesmenin muhtaçlara ne faydası var? Bu ne biçim hayır işi?" soruları üzerinden genç kuşakların duygularıyla oynuyorlar.
Eh, seküler kesime hoş görünmekiçin kurban geleneğini "hayırişi" olarak anlatan resmi din söylemiyleancak bu noktaya gelebilirdik, geldik.
Şimdi onlarla laf yarıştırmak bize bir şey kazandırmaz. Bize düşen kendi dersimizi; yani "rıza", "teslimiyet" ve "kurban" derslerini derinlemesine çalışmaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.