Tüm dünyada tepkisel oylar kullanıldığını ve bu tepkiselliğin neye yönelik olduğunu biliyoruz.
Kurumlara, uluslararası sermayeye ve mülteciler gibi alt sınıflara öfkeli olan orta sınıflar bunu siyasi tercihlerinde de gösteriyor. Bilmediğimizşey orta sınıflarıngerçektene istediği.
Konuya dair doğru düzgün bir araştırma da görmedim.
Çevrenizde görüşmeler yaparsanız zaten bunu fark edersiniz.
Tepki gayet açık ama beklentinin ne olduğuna dair kimsenin bir fikri yok. Aynı tepkili kimseler ne istedikleri sorulduğunda ya oldukça soyut ya da basmakalıp ifadeler kullanıyor. Mesela işsizlik, göçmenler, kaliteli yaşam gibi somutlaşmamış kavramlar çıkıyor ortaya.
İşte tam burada popülizm devreye giriyor. Siyaseten geçmişi olmayan isimler bu tepkilere yelken açıyor.
Ancak onların da ne vaat ettikleri belli değil.
Çoğunlukla içi boş söylemler kullanılıyor. Bu söylemlerin iş icraata gelince nereye evrileceğine dair pek bir kanaat yok. Ama şimdiyekadar olanlara bakacakolursanız bu popülizmrüzgarının nekadar sürerse sürsünbüyük zararlar üreteceğinitahmin edebilirsiniz.
Uluslararası düzeydeki popülizmin uluslararası krizlere, ticaret savaşlarına, ekonomik yaptırımlara ve vekalet savaşlarına neden olduğunu görebiliyoruz.
Uzun vadede bu söylemlerin eyleme döküldükçe devletler arası kriz sayılarını artıracağına da şüphe yok. En büyük korkumuz büyük bir savaşın patlak verme ihtimali.
Dünya en son böyle bir havaya İkinci Dünya Savaşı öncesi girmişti. Sonunda olup bitenler hatırlamak dahi istemeyeceğimiz kadar çirkindi.
Maalesef benzer bir durumun içindeyiz.
Aynı şekilde bu popülizm rüzgârı uluslararası krizlere bulaşmayacak ülkelere bile ciddi zararlar verecek.
İcraatın yerini kavga ve söylem alacak. Somut kararın yerini avutma söylemleri alacak.
Mesela bugün Amerikan Başkanı Trump iç yatırımı artırıp dış yatırımı kıstıkça yeni iş imkanları yaratıyor.
Ancak içerideki üretim daha ucuza gelmiyor.
Aksine pahalı iş gücü nedeniyle uzun vadede üretim maliyetlerini artıracaktır.
Ancak bu tür uzun vadeli konular ne Trump'ın ne de benzeri popülistlerin umurunda değil. Onlar iktidarı ele geçirip koruma peşinde olacaktır.
Amerika için bu tür siyasetin zararları olsa da ülkeyi topyekûn çöküşe götürmez.
Ama Türkiye gibi büyümekte olan ülkeler böylesi bir çizgiye düştüğünde maliyeti çok daha ağır olur. Son yıllarda kaydedilen büyümenin toplumda yeni beklentiler oluşturması doğal.
Ancak Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olma ihtimali de çok yüksek. Türkiye'nin büyümesiniengelleyecek her türlüadım sonuçları on yıllarayayılacak zararlar doğurur. En tehlikeli durumnereye gittiğini bilmeyenve popülizm rüzgarındasavrulmaktır. Hemsiyasete hem de aydınlarabu anlamda büyük görevdüşüyor. Tepkiselliği iyi çalışmakve yeni dönemin şartlarınave beklentilerine uyguncevaplar üretmedikçe ve toplumunönüne yeni beklentilerkoymadıkça bu girdaptankurtulmak mümkün değil.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.