Türk tarihiyle ilgili önemli araştırmaları ve "Bozkurt" hakkında da bir kitabı olan rahmetli Tahsin Ünal, "Türk tarihinde vatan, millet, egemenlik, hâkimiyet, şan, şeref, kendine güvenme ve güçlü olma ne ise bozkurt da odur. Bunları sembolize eden bir mefhumdur. Türk milletini kurtuluşa çıkaran, karanlıktan aydınlığa çıkaran hakanın, komutanın adı, Türk tarihinde bozkurtları, bozkurdu, Türk kültüründen, felsefesinden ve tarihinden ayırmak ve ayrı mütalaa etmek mümkün değildir... İngilizler için aslan, Ruslar için ayı, İranlılar için pars yahut kaplan, Japonlar için ejder, İtalyanlar için kurt ne ise Türkler için de bozkurt odur. Bir aydın kişinin bozkurdu kabul etmemesi, aydın geçinen bu insanın kendi milli tarihini bilmemesi, milli tarihi ret ve inkâr etmesi demektir. Kendi milletini ve onun bayrağını kabul etmemesi demektir. Kurdu kabul etmemek, en azından büyük ecdadı inkâr etmek, tanımamaktır" der.
Bozkurdun Türk tarih ve kültüründeki yerine dair Ahmet Taşağıl, Tahsin Ünal, Doğu Perinçek, Aslı Kahraman Çınar, Volkan Özkan, Mehmet Tütüncü'nün araştırmaları vardır.
Ergenekon-Askeri Müze.
2 BİN 200 YIL ÖNCE BOZKURT
Türk tarihinin ve kültürünün sembollerinden bozkurt ilk defa Türk boylarından Wu-sun'lardan (U-sun) bahseden MÖ 170'li yıllara ait bir kayıtta geçer. Çin kaynaklarında şöyle anlatılır: "Wu-sun kralının adı K'un-mo idi. Babasının, Hunların batısında küçük bir devleti vardı. Hunlar onlara hücum ettiler ve onun babasını öldürdüler. Küçük olan kralın oğlu K'un-mo'yu ise öldürmeyip canlı olarak otların içine attılar. Karga çocuğun üzerine doğru uçtu ve ona et verdi. Sonra da dişi bir kurt geldi ve çocuğu emzirdi. Hun hükümdarı buna şaştı ve onun Tanrı tarafından kutsanmış olduğunu düşündü. Onu otlar arasından aldırdı ve büyüdükten sonra ordusunda komutan yaptı. Hun ordusunda çok defalar başarı gösterdi. Bunun üzerine Hun hükümdarı K'unmo'ya kendi babasının halkının idaresini yeniden verdi."
Çinli elçi Chang Ch'ien ise şöyle anlatır: "Ben Hunlar arasında bulunurken Wu-sun kralının adının K'un-mo olduğunu duydum. Wu-sun Kralı K'un-mo'nun babası Nan-toumi, başlangıçta Ch'i-lien ile Tun-huang arasında Yüe-chihlar ile birlikte oturuyorlardı. Yüe-chihlar onlara hücum ettiler. Nantoumi'yi öldürdüler. Böylece onların yerini ele geçirdiler. Bunun üzerine onların halkı da Hunlara kaçtılar.
Wu-sun kralının oğlu henüz doğmuştu. Oğlanın hocası Pu-chiou Yabgu çocuğu kolları arasına alarak kaçtı ve çalıların içine koydu. Onu beslemek için yiyecek aramaya gitti. Döndüğünde çocuğu bir dişi kurdun emzirdiğini gördü. Gagasında et parçası tutan karga da çocuğun çevresinde dolanıp duruyordu. Yabgu bunu görünce çocuğun kutlu olduğunu anladı. Onu alarak hükümdarın yanına gitti. Hun hükümdarı onu görünce çok sevdi, ağırladı ve büyüttü. Yüe-chihların öldürdüğü Wu-sun kralının oğlu yetişkin olunca, Hun hükümdarı babasının halkını ona verdi. Orduya general yaptı."
Marino Sanudo'nun eseri
OTAĞDA KURT BAŞLI TUĞLAR
MS 4. ve 5. yüzyıllarda devlet kuramayan Türk boylarından Kao-ch'elerin (Kanglı) bir efsanesinde kurttan bahsedilir. Kaoch'e, Çince'de "yüksek arabalı" manasına gelir. Mitolojilerinde kurttan hamile kalma vardır. Bu yüzden şarkıları kurt ulumalarına benzer diye anlatılır.
552-744 yılları arasında hüküm süren Göktürk Kağanlığı'nda "bozkurt" ön plandadır. Göktürk Kitabeleri'nde Türk ordusu "Tanrı güç verdiği için babam hakanın ordusu kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş" diye tanımlanır. Göktürk döneminde altından yapılmış kurt başlı tuğlar ön plandadır. Göktürk hakanları, atalarının hatırasına hürmeten, otağlarının önüne altından kurt başlı tuğ dikerlerdi. Böylece kurt başlı tuğlar hakanlık alameti olmuştu. Çinliler, bağımsızlıklarını tanıdıkları Göktürk prenslerine kurt başlı tuğlar gönderirlerdi. Kurt başlı tuğlar, hâkimiyet alametiydi. Kurt başlı tuğ geleneği Uygur döneminde de devam etti.
Vatikan'daki yazmada "kurt".
GÖKTÜRK KÖKEN EFSANESİ
Ahmet Taşağıl, Göktürkler'in köken efsanesini kaynaklardan şöyle aktarır: "Göktürkler, Hunlar'ın bir boyudur. Komşu devlet tarafından saldırıya uğradı. Küçük büyük, kadın erkek herkes öldürüldü. Sadece bir oğul sağ kaldı. Küçük olduğu için askerler öldürmeye kıyamadılar. Kollarını, ayaklarını keserek bir bataklığın içine attılar. Bir dişi kurt vardı. Her et getirişinde hepsini ona yedirip besledi. Bundan sonra kurtla çocuk münasebette bulundular. Kurt gebe kaldı. O komşu ülkenin kralı, çocuğun yaşadığını duydu. Tekrar adam gönderip öldürtmek istedi. Askerler tam çocukla kurdu öldürecek iken, kurt doğaüstü güçleri olduğu için denizin doğusunda bulunan dağa uçarak gidip kondu.
Bu dağ Turfan'ın kuzeybatısında idi. Dağın içinde mağaraya benzeyen oyuk vardı. Kurt onun içine girdi. 200 liden (yaklaşık 100 kilometrekarelik) fazla bir alanda bol otlu bir yerle karşılaştı. Burada on tane erkek çocuk doğurdu. Bunlar büyüdüklerinde dışarıdan evlendiler. A-shih-na, bunlardan birinin adıdır. Birkaç nesil geçince çoğaldılar. Hep birlikte oradan çıkarak Altay Dağları'nın güney eteklerinde yerleştiler. Juanjuanlar'ın demir işleriyle uğraştılar. Altay Dağları'nın şekli miğfere benzediği için, miğfere de onların dilinde Türk dendiği için unvanları Türk oldu.
Bu dağ Turfan'ın kuzeybatısında idi. Dağın içinde mağaraya benzeyen oyuk vardı. Kurt onun içine girdi. 200 liden (yaklaşık 100 kilometrekarelik) fazla bir alanda bol otlu bir yerle karşılaştı. Burada on tane erkek çocuk doğurdu. Bunlar büyüdüklerinde dışarıdan evlendiler. A-shih-na, bunlardan birinin adıdır. Birkaç nesil geçince çoğaldılar. Hep birlikte oradan çıkarak Altay Dağları'nın güney eteklerinde yerleştiler. Juanjuanlar'ın demir işleriyle uğraştılar. Altay Dağları'nın şekli miğfere benzediği için, miğfere de onların dilinde Türk dendiği için unvanları Türk oldu. Diğer rivayete göre Göktürkler, Suo ülkesinde ortaya çıktılar. Burası Hunlar'ın kuzeyindedir. Onun soyunun büyük insanı A-p'ang-pu'dur. On yedi erkek kardeştirler. Onlardan birine 1-ssu-ni-shih-tou derler. Kurttan doğmadır. A-p'ang-pu ve diğerlerinin karakteri biraz aptalca olduğundan, onların ülkeleri yıkılıp harap oldu. 1-ssu-ni-shih-tou ise farklı karaktere sahipti; rüzgâra ve yağmura hükmedebilirdi. İki kadınla evlendi. Biri yaz ruhunun kızı, diğeri kış ruhunun kızı idi.
Kadınlardan biri hamile kaldı ve dört erkek çocuk doğurdu. Onlardan biri değişti, beyaz kuğu oldu. Onun ülkesi A-fu Suyu'nun kenarında idi ve unvanı Kırgız oldu. Bir diğerinin ülkesi Ch'u-hsi Suyu kenarında iken, bir başkasının ülkesi Chienssu- ch 'u-hsi-ch'i dağındadır. Onun büyük oğlu burada idi. Bu büyük dağda yine A-p'ang-pu neslinden insanlar vardı. Ayrıca çok çiğ vardı. Kar kış olduğunda bu oğul ateş çıkararak besledi, hepsine yardım etti.
Bu sebepten ateşi bulan oğul reis oldu. Unvanları ise Türk idi. İşte Na-tou-liou budur. Onun on karısı vardı. Doğan çocukların hepsi kendi annelerinin kabile adlarını isim olarak aldılar. Kabile ismi A-shihna olan en küçük eşinin oğludur. Na-touliou ölünce on karısı ve oğulları seçim yaparak birini reis seçmek istediler. Büyük ormanda ağaçların altında toplandılar; şöyle karar verdiler: Ağaçlar tarafında en yükseğe zıplayan reis seçilecekti. A-shih-na'nın oğlu gençti. Ve en yükseğe zıpladı. Herkes onu reis olarak kabul etti. Unvanı A-hsien Şad idi. Neticede hepsi kendini kurt soyundan kabul ediyordu."
UYGURLAR'DAN TÜRKİYE'YE
Uygur mitolojisinde kurdun rehberlik vasfı açıkça görülür. "Türeyiş" destanlarında bozkurt anlatılır. Oğuz Kağan destanında da "bozkurt" yol göstericidir.
Venedikli Marino Sanudo de Torsello'nun 13. yüzyılın sonu, 14. yüzyılın başında kaleme alıp papaya sunduğu ve bugün Vatikan'da bulunan eserdeki bir resimde bozkurt, Türkleri simgeler.
Bozkurt, Atatürk döneminde Türkiye Cumhuriyeti'nin simgelerindendi. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk paraları 1927'de tedavüle girdi. Atatürk'ün bastırdığı 5 ve 10 liraların ön yüzünde ay yıldızla birlikte bozkurt kullanıldı. Atatürk döneminde bozkurt, pullarda da görülür. Türkiyat Enstitüsü gibi kurumlar "bozkurt"u kullandılar.
İngiliz Harold Courtenay Armstrong, 1932'de Atatürk'ün biyografisini kaleme aldı. Mustafa Kemal'i olumsuz bir imajla sunduğu eserini "Bozkurt" ismiyle yayınladı. Armstrong kitabının sonuç kısmında Atatürk için, "Dünyaya gelmesi gerektiği çağdan çok geç doğmuş bir liderdir. Tüm Orta Asya'nın göçü sırasında doğmuş olsaydı, bozkurt sancağı altında ve bir bozkurdun yüreği ve içgüdüleriyle Süleyman Şah'ın yanında at koşturuyor olurdu" demektedir.
Atatürk döneminde 5 lira.
VATİKAN, TÜRKLERİ 'BOZKURT' OLARAK GÖRDÜ
Mehmet Tütüncü, Vatikan'da ilginç bir yazma bulmuştur. Batı'da bozkurdu Türk sembolü olarak kullanan isimlerden biri Venedikli Marino Sanudo de Torsello'dur (1270-1334). Doğu'ya seyahatler yapan Marino Sanudo, Haçlı ordularının perişanlığını görmüş ve ilerleyen Anadolu beylikleri ve Memlükler'in durdurulması konusunda fikirler üretti. Bu çerçevede Haçlı ruhunu canlandırmak için bir kitap kaleme aldı. "Liber Secretorum Fidelum Crucis, Sive de Recuperatio Terrae Sanctae" (Kutsal Haça İnananların Gizli Tarihi veya Kudüs'ün Tekrar Fethedilmesinin Tarihi) adını verdiği kitabını önce Papa V. Clement'e, daha sonra ise Papa XXII. John'a sundu. Yazma, bugün Vatikan Kütüphanesi'nde Latince el yazmaları bölümünde 2972 numaradadır. Kitap, 1611 yılında Almanya'da basıldı.
Bazı sayfaları minyatür ve resimlerle süslenen kitabın 7 ve 14. varaklarında yer alan iki resim Türk tarihi açısından oldukça önemlidir. Kitabın 14. varağının altına çizilen resimdeki sahnenin sol tarafında yaklaşmakta olan bir gemi yer alır. Sağ tarafta ise dört yırtıcı hayvan tarafından çevrelenmiş bir insan bulunur. Yaklaşan gemi Avrupa'dan gelen savaşçı Haçlı ordusunu, ortadaki taç giymiş kişi ise Ermeni kralını temsil eder. Hayvanlardan sarı altın rengindeki "aslan" Moğolları; sağdaki "pars" Memlük sultanını; en alttaki yeşil "ejderha" veya "yılan" ise korsanları temsil etmektedir. Soldaki kahverengi renklerin içindeki gri yelesiyle "bozkurt" Türkleri simgelemektedir.
Yazmanın yedinci yaprağında da bir kurt resmedilmiştir. Bu kurt kalbinden vurularak bir papazın eline esir düşmüştür. Bu şekilde elinde bir de boru bulunduran ve Haçlı bir elbise giymiş olan papaz, sevinç borusunu çalmaktadır.
Bozkurdun Türk tarih ve kültüründeki yerine dair Ahmet Taşağıl, Tahsin Ünal, Doğu Perinçek, Aslı Kahraman Çınar, Volkan Özkan, Mehmet Tütüncü'nün araştırmaları vardır.
Ergenekon-Askeri Müze.
2 BİN 200 YIL ÖNCE BOZKURT
Türk tarihinin ve kültürünün sembollerinden bozkurt ilk defa Türk boylarından Wu-sun'lardan (U-sun) bahseden MÖ 170'li yıllara ait bir kayıtta geçer. Çin kaynaklarında şöyle anlatılır: "Wu-sun kralının adı K'un-mo idi. Babasının, Hunların batısında küçük bir devleti vardı. Hunlar onlara hücum ettiler ve onun babasını öldürdüler. Küçük olan kralın oğlu K'un-mo'yu ise öldürmeyip canlı olarak otların içine attılar. Karga çocuğun üzerine doğru uçtu ve ona et verdi. Sonra da dişi bir kurt geldi ve çocuğu emzirdi. Hun hükümdarı buna şaştı ve onun Tanrı tarafından kutsanmış olduğunu düşündü. Onu otlar arasından aldırdı ve büyüdükten sonra ordusunda komutan yaptı. Hun ordusunda çok defalar başarı gösterdi. Bunun üzerine Hun hükümdarı K'unmo'ya kendi babasının halkının idaresini yeniden verdi."
Çinli elçi Chang Ch'ien ise şöyle anlatır: "Ben Hunlar arasında bulunurken Wu-sun kralının adının K'un-mo olduğunu duydum. Wu-sun Kralı K'un-mo'nun babası Nan-toumi, başlangıçta Ch'i-lien ile Tun-huang arasında Yüe-chihlar ile birlikte oturuyorlardı. Yüe-chihlar onlara hücum ettiler. Nantoumi'yi öldürdüler. Böylece onların yerini ele geçirdiler. Bunun üzerine onların halkı da Hunlara kaçtılar.
Wu-sun kralının oğlu henüz doğmuştu. Oğlanın hocası Pu-chiou Yabgu çocuğu kolları arasına alarak kaçtı ve çalıların içine koydu. Onu beslemek için yiyecek aramaya gitti. Döndüğünde çocuğu bir dişi kurdun emzirdiğini gördü. Gagasında et parçası tutan karga da çocuğun çevresinde dolanıp duruyordu. Yabgu bunu görünce çocuğun kutlu olduğunu anladı. Onu alarak hükümdarın yanına gitti. Hun hükümdarı onu görünce çok sevdi, ağırladı ve büyüttü. Yüe-chihların öldürdüğü Wu-sun kralının oğlu yetişkin olunca, Hun hükümdarı babasının halkını ona verdi. Orduya general yaptı."
Marino Sanudo'nun eseri
OTAĞDA KURT BAŞLI TUĞLAR
MS 4. ve 5. yüzyıllarda devlet kuramayan Türk boylarından Kao-ch'elerin (Kanglı) bir efsanesinde kurttan bahsedilir. Kaoch'e, Çince'de "yüksek arabalı" manasına gelir. Mitolojilerinde kurttan hamile kalma vardır. Bu yüzden şarkıları kurt ulumalarına benzer diye anlatılır.
552-744 yılları arasında hüküm süren Göktürk Kağanlığı'nda "bozkurt" ön plandadır. Göktürk Kitabeleri'nde Türk ordusu "Tanrı güç verdiği için babam hakanın ordusu kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş" diye tanımlanır. Göktürk döneminde altından yapılmış kurt başlı tuğlar ön plandadır. Göktürk hakanları, atalarının hatırasına hürmeten, otağlarının önüne altından kurt başlı tuğ dikerlerdi. Böylece kurt başlı tuğlar hakanlık alameti olmuştu. Çinliler, bağımsızlıklarını tanıdıkları Göktürk prenslerine kurt başlı tuğlar gönderirlerdi. Kurt başlı tuğlar, hâkimiyet alametiydi. Kurt başlı tuğ geleneği Uygur döneminde de devam etti.
Vatikan'daki yazmada "kurt".
GÖKTÜRK KÖKEN EFSANESİ
Ahmet Taşağıl, Göktürkler'in köken efsanesini kaynaklardan şöyle aktarır: "Göktürkler, Hunlar'ın bir boyudur. Komşu devlet tarafından saldırıya uğradı. Küçük büyük, kadın erkek herkes öldürüldü. Sadece bir oğul sağ kaldı. Küçük olduğu için askerler öldürmeye kıyamadılar. Kollarını, ayaklarını keserek bir bataklığın içine attılar. Bir dişi kurt vardı. Her et getirişinde hepsini ona yedirip besledi. Bundan sonra kurtla çocuk münasebette bulundular. Kurt gebe kaldı. O komşu ülkenin kralı, çocuğun yaşadığını duydu. Tekrar adam gönderip öldürtmek istedi. Askerler tam çocukla kurdu öldürecek iken, kurt doğaüstü güçleri olduğu için denizin doğusunda bulunan dağa uçarak gidip kondu.
Bu dağ Turfan'ın kuzeybatısında idi. Dağın içinde mağaraya benzeyen oyuk vardı. Kurt onun içine girdi. 200 liden (yaklaşık 100 kilometrekarelik) fazla bir alanda bol otlu bir yerle karşılaştı. Burada on tane erkek çocuk doğurdu. Bunlar büyüdüklerinde dışarıdan evlendiler. A-shih-na, bunlardan birinin adıdır. Birkaç nesil geçince çoğaldılar. Hep birlikte oradan çıkarak Altay Dağları'nın güney eteklerinde yerleştiler. Juanjuanlar'ın demir işleriyle uğraştılar. Altay Dağları'nın şekli miğfere benzediği için, miğfere de onların dilinde Türk dendiği için unvanları Türk oldu.
Bu dağ Turfan'ın kuzeybatısında idi. Dağın içinde mağaraya benzeyen oyuk vardı. Kurt onun içine girdi. 200 liden (yaklaşık 100 kilometrekarelik) fazla bir alanda bol otlu bir yerle karşılaştı. Burada on tane erkek çocuk doğurdu. Bunlar büyüdüklerinde dışarıdan evlendiler. A-shih-na, bunlardan birinin adıdır. Birkaç nesil geçince çoğaldılar. Hep birlikte oradan çıkarak Altay Dağları'nın güney eteklerinde yerleştiler. Juanjuanlar'ın demir işleriyle uğraştılar. Altay Dağları'nın şekli miğfere benzediği için, miğfere de onların dilinde Türk dendiği için unvanları Türk oldu. Diğer rivayete göre Göktürkler, Suo ülkesinde ortaya çıktılar. Burası Hunlar'ın kuzeyindedir. Onun soyunun büyük insanı A-p'ang-pu'dur. On yedi erkek kardeştirler. Onlardan birine 1-ssu-ni-shih-tou derler. Kurttan doğmadır. A-p'ang-pu ve diğerlerinin karakteri biraz aptalca olduğundan, onların ülkeleri yıkılıp harap oldu. 1-ssu-ni-shih-tou ise farklı karaktere sahipti; rüzgâra ve yağmura hükmedebilirdi. İki kadınla evlendi. Biri yaz ruhunun kızı, diğeri kış ruhunun kızı idi.
Kadınlardan biri hamile kaldı ve dört erkek çocuk doğurdu. Onlardan biri değişti, beyaz kuğu oldu. Onun ülkesi A-fu Suyu'nun kenarında idi ve unvanı Kırgız oldu. Bir diğerinin ülkesi Ch'u-hsi Suyu kenarında iken, bir başkasının ülkesi Chienssu- ch 'u-hsi-ch'i dağındadır. Onun büyük oğlu burada idi. Bu büyük dağda yine A-p'ang-pu neslinden insanlar vardı. Ayrıca çok çiğ vardı. Kar kış olduğunda bu oğul ateş çıkararak besledi, hepsine yardım etti.
Bu sebepten ateşi bulan oğul reis oldu. Unvanları ise Türk idi. İşte Na-tou-liou budur. Onun on karısı vardı. Doğan çocukların hepsi kendi annelerinin kabile adlarını isim olarak aldılar. Kabile ismi A-shihna olan en küçük eşinin oğludur. Na-touliou ölünce on karısı ve oğulları seçim yaparak birini reis seçmek istediler. Büyük ormanda ağaçların altında toplandılar; şöyle karar verdiler: Ağaçlar tarafında en yükseğe zıplayan reis seçilecekti. A-shih-na'nın oğlu gençti. Ve en yükseğe zıpladı. Herkes onu reis olarak kabul etti. Unvanı A-hsien Şad idi. Neticede hepsi kendini kurt soyundan kabul ediyordu."
UYGURLAR'DAN TÜRKİYE'YE
Uygur mitolojisinde kurdun rehberlik vasfı açıkça görülür. "Türeyiş" destanlarında bozkurt anlatılır. Oğuz Kağan destanında da "bozkurt" yol göstericidir.
Venedikli Marino Sanudo de Torsello'nun 13. yüzyılın sonu, 14. yüzyılın başında kaleme alıp papaya sunduğu ve bugün Vatikan'da bulunan eserdeki bir resimde bozkurt, Türkleri simgeler.
Bozkurt, Atatürk döneminde Türkiye Cumhuriyeti'nin simgelerindendi. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk paraları 1927'de tedavüle girdi. Atatürk'ün bastırdığı 5 ve 10 liraların ön yüzünde ay yıldızla birlikte bozkurt kullanıldı. Atatürk döneminde bozkurt, pullarda da görülür. Türkiyat Enstitüsü gibi kurumlar "bozkurt"u kullandılar.
İngiliz Harold Courtenay Armstrong, 1932'de Atatürk'ün biyografisini kaleme aldı. Mustafa Kemal'i olumsuz bir imajla sunduğu eserini "Bozkurt" ismiyle yayınladı. Armstrong kitabının sonuç kısmında Atatürk için, "Dünyaya gelmesi gerektiği çağdan çok geç doğmuş bir liderdir. Tüm Orta Asya'nın göçü sırasında doğmuş olsaydı, bozkurt sancağı altında ve bir bozkurdun yüreği ve içgüdüleriyle Süleyman Şah'ın yanında at koşturuyor olurdu" demektedir.
Atatürk döneminde 5 lira.
VATİKAN, TÜRKLERİ 'BOZKURT' OLARAK GÖRDÜ
Mehmet Tütüncü, Vatikan'da ilginç bir yazma bulmuştur. Batı'da bozkurdu Türk sembolü olarak kullanan isimlerden biri Venedikli Marino Sanudo de Torsello'dur (1270-1334). Doğu'ya seyahatler yapan Marino Sanudo, Haçlı ordularının perişanlığını görmüş ve ilerleyen Anadolu beylikleri ve Memlükler'in durdurulması konusunda fikirler üretti. Bu çerçevede Haçlı ruhunu canlandırmak için bir kitap kaleme aldı. "Liber Secretorum Fidelum Crucis, Sive de Recuperatio Terrae Sanctae" (Kutsal Haça İnananların Gizli Tarihi veya Kudüs'ün Tekrar Fethedilmesinin Tarihi) adını verdiği kitabını önce Papa V. Clement'e, daha sonra ise Papa XXII. John'a sundu. Yazma, bugün Vatikan Kütüphanesi'nde Latince el yazmaları bölümünde 2972 numaradadır. Kitap, 1611 yılında Almanya'da basıldı.
Bazı sayfaları minyatür ve resimlerle süslenen kitabın 7 ve 14. varaklarında yer alan iki resim Türk tarihi açısından oldukça önemlidir. Kitabın 14. varağının altına çizilen resimdeki sahnenin sol tarafında yaklaşmakta olan bir gemi yer alır. Sağ tarafta ise dört yırtıcı hayvan tarafından çevrelenmiş bir insan bulunur. Yaklaşan gemi Avrupa'dan gelen savaşçı Haçlı ordusunu, ortadaki taç giymiş kişi ise Ermeni kralını temsil eder. Hayvanlardan sarı altın rengindeki "aslan" Moğolları; sağdaki "pars" Memlük sultanını; en alttaki yeşil "ejderha" veya "yılan" ise korsanları temsil etmektedir. Soldaki kahverengi renklerin içindeki gri yelesiyle "bozkurt" Türkleri simgelemektedir.
Yazmanın yedinci yaprağında da bir kurt resmedilmiştir. Bu kurt kalbinden vurularak bir papazın eline esir düşmüştür. Bu şekilde elinde bir de boru bulunduran ve Haçlı bir elbise giymiş olan papaz, sevinç borusunu çalmaktadır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Sonraki Haber
Daha Fazla Gör
- Son dakika video izle
- Son dakika haberleri
- A Haber analiz
- Gündem haberleri
- Ekonomi haberleri
- Otomobil haberleri
- Namaz vakitleri
- Hava durumu
- İstanbul Yol durumu
- Atv canlı yayın izle
- Spor haberleri
- Foto galeri
- Son dakika emekli haberleri
- Teknoloji haberleri
- A Haber programlar
- Sabah – Takvim yazarları oku
- Kuruluş Osman izle
- Gazete manşetleri
- Instagram dondurma
- Eğer bunları yapıyorsanız IQ'nuz 70'den az olabilir! İşte düşük zekanın belirtisi davranışlar
- Kış boyu katur kutur yemelik turşu formülü! Ustası sırrını açıkladı: Meğer...
- Kasım ara tatil ne zaman, kaç gün? 2024-2025 okullarda 1. ara tatil hangi tarihte?
- Süper Lig milli ara bitti mi ne zaman bitecek? 2024 Milli ara takvimi...
- Girişimcilere 900 bin TL destek: TÜBİTAK'tan genç girişimcilere hibe fırsatı!
- Kış boyu kütür kütür turşular için sadece bir tutam malzeme yetiyor! İşte, 43 yıllık turşunun sırrı
- Okullarda ara tatil ne zaman başlıyor: Kasım ayı ara tatili kaç gün sürecek? İşte, MEB çalışma takvimi
- Domuz eti nasıl anlaşılır? Domuz eti ile dana etini ayırt etmenin ipucları
- Kardiyoloji uzmanları yasaklıyor! Bu yiyecekler kalp sağlığını tehdit ediyor, damarları tıkıyor
- 17 Ekim A101 aktüel ürün kataloğu! Çeyiz yapanlara fırsat dolu ürünler geliyor: Yastık, yorgan, çay makinası, kettle, tava seti, kek kalıpları…
- İstanbul son dakika hava durumu, sağanak bekleniyor: Kış kapıda, Anadolu'ya kar geliyor
- Sivrisinekler olmasaydı dünya nasıl bir yer olurdu? Sivrisineklerin ekosistemdeki rolü