Bakınız, intiharıyla gündeme gelen İsmail Devrim'in eşi Hafize Devrim neler demiş:
"Bir buçuk yıl önce kredi çekerek ev aldık. Kredi borçlarımızı düzenli olarak ödeyebiliyoruz, bunun dışında başka herhangi bir borcumuz yok.
Çocuklar okula başlamadan önce okula göre bir pantalon almadık. 'Daha sonra, Gebze'ye gittiğimizde alırız' diye düşünmüştük. O gün oğlan okula gitti. Ancak, pantalonunun farklı olması sebebiyle okuldan gönderilmesi gibi bir durum sözkonusu değildir. Bana, derslerine girdiğini söyledi. Zaten okul çıkışı eve geldi. Siyah pantalon alması gerektiğini söyleyince EŞİMLE BİRLİKTE GİDİP PANTALONU ALDILAR. Haberlerde konu çok farklı anlatılıyor."
Bakınız, gazeteci kardeşimiz Sevilay Yılman da konuyu nasıl özetliyor:
"Eşinin anlattıkları gösteriyor ki, İsmail Devrim çok derin bir ekonomik buhran, sıkıntı filan yaşamıyormuş. Yaşadığı 'benden bir daha adam olmaz, ben bittim' endişesi ve kaygısından başka bir şey değilmiş.
Geçirdiği iş kazasından sonra kendini bitmiş, tükenmiş bir insan olarak gördüğü için derin bir bunalıma girmiş ve maalesef kimsecikler bu ağır depresif durumunu fark etmediği ve yardımcı olmadığı için de son olarak canına kıymayı kendince çözüm görmüş."
Peki biz ne dedik?
"Hayattan kaçmış" dedik ve hakarete uğradık.
Her intihar, yani yaşamaktan vazgeçmek, hayattan bir kaçıştır. Okulda kuşbazlık etmeyip iki psikoloji dersine girselerdi anlarlardı. Okul yüzü gördülerse tabii.
Ama yüz surat nasıl olsa mahkeme duvarı, hiç aldırmasınlar ve çakmaya devam etsinler:
"Bu ne rezalet, Tayyip istifa!"
***
Vekalet
Cumhurbaşkanımız bir haftadır yoktu, önce Amerika'ya, oradan Almanya'ya gitti.
Kendisine cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay vekalet etti. Kıyamet kopmadı. Savaşa falan girmedik. Yeni kararname falan da çıkmadı. Hiçbir yangından hiçbir mal kaçırılmadı. Oktay birkaç demeç verdi, birkaç esnafı ziyaret etti, o kadar.
Çünkü bu görev "semboliktir" ve yerine getirilmesi bir "formaliteden" ibarettir.
Fuat Oktay değil de Binali Yıldırım vekalet etseydi ne farkedecekti? Muhalefet mutlu olacaktı, o kadar.
Olmaz diyorlardı... "Ya başkanın yokluğunda vekili ters bir şey yaparsa" diyorlardı.
En iyisi başa dönsünler ve "ya cumhurbaşkanı ile başbakan arasında anlaşmazlık çıkarsa" diye ağlasınlar!
Şimdi sor Kılıçdaroğlu'na, vallahi doğrular.