Hakikaten baş döndürücü gelişmelerin yaşandığı bir dönemdeyiz. Geçtiğimiz Ekim'de Cumhurbaşkanımızın 'iç cepheyi sağlam tutma' çağrısı sonrası başlayan gelişmeler sebebiyle kafaları fena halde karışan birileri, bir yandan patronlarının kendilerini terk edip etmediği sorusuna cevap ararken bir yandan da kuyruğu dik tutmaya çabalıyorlar.
İçeride köküne kibrit suyu dökülen terörün yakın coğrafyamızda da bitirilmesi kararlılığı ile atılan adımlarla hedefe çok yaklaşıldığını müşahede etmek zor değil. Pazarlık yapılmayacağı ve DEM Parti'ye yapılan 'Türkiye'nin partisi olma' çağrısının artık aciliyet kazandığı, net.
Başta ABD olmak üzere bölge üzerine hesapları olan dış güçlerle yapılan iş birlikleri ile bir yerlere varılamayacağı geçmiş tecrübelerle zaten biliniyordu. 'Taşıma su ile değirmen dönmeyeceği' bir kez daha anlaşıldı.
İçimizdeki Esad rejimi muhiplerinin Halep, Hama, Humus'tan Şam Hattına yönelik yürüyüş başladığında Rusya ve İran'ın müdahale ederek muhalifleri durduracağı hayalleri suya düşmüştü. Şimdi İran'ın Suriye'nin içini kaşıma ihtimaline bel bağlamaları, sürpriz değil. Ancak, buradaki askerlerini Rusya'nın yardımıyla boşaltan ve Suriye defterini kapatmışa benzeyen İranlı yetkililerin isyan çağrıları, belli ki kendi kamuoylarına yönelik 'yıkılmadık, ayaktayız' mesajlarından ibaret.
Şaşkınlıktan ne yapacaklarını şaşıran bizdeki Esad muhipleri, Yeni Suriye Yönetimini oluşturanların farklılıklara saygıyı temel alan davranışlarını görmezden gelmeye çalışıyorlar. Ancak sürekli yalan söyledikleri için, oluşturmaya çalıştıkları algılara müşteri bulamıyorlar.Yüzde 80'i Sünni olan Suriye, 1963'ten beri Baas diktatörlüğü zulmü altında ezilirken gıklarını bile çıkarmayanların, ciddi hiçbir olay yaşanmamasına rağmen ülkede Nusayrilere zulmedildiği yalanlarını pazarlama gayretleri de karşılıksız.
Arap Alevisi olarak da adlandırılan Nusayrileri kast ederek, Suriye'de Alevilere zulmedildiği şeklindeki yalanlara inanan zaten yok. Nusayri azınlık mensuplarının, 27 Kasım'da başlayan yürüyüş sırasında ve sonrasında herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmadıklarını vurguladıkları açıklamaları birbiri ardınca geliyor.
Suriye'nin ülkenin tüm renklerini kapsama niyetindeki yeni yönetimi karalamak maksadıyla ortaya atılan ABD ve İsrail desteği iddiaları da yerle bir olmuş durumda. Esad rejimi döneminde dokunmadığı silah depolarını yeni yönetimin eline geçmesin diye bombalayan İsrail, bu iddiaları bizzat kendisi yalanlamış oluyor çünkü.
Suriye'deki yeni yönetimin, ülkenin geleceğinde Suriyeli olmayanlara yer olmadığını vurgulaması, çeşitli vaatlerle buralara taşınan terörist unsurların ya çekilip gideceği ya da yok olacaklarının işareti.
Bölgede başlayan yeni dönemin yeni şartlarını da, buralara çökmeye çalışanlara ve uşaklarına artık yer olmadığı şeklinde özetleyebiliriz…