Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçme kararını pekiştirdiği 24 Haziran, özellikle de Yıkım İttifakı cenahında yaşanan ve bundan sonra yaşanacak olanlar açısından da unutulmayacak bir tarih…
Altı çizilerek belirtilmesi gereken husus, Erdoğan karşıtı İttifak da denilen bu kesimin demokrasiyi kendi dediklerinin olması şartıyla kabul etmeleri. Bu kesimin mensupları, milletimizi de 'eğitimsiz' yani 'aydınlanmamış' kabul ettikleri için, sandıktan çıkanla değil, paşa gönüllerinin arzuladığı sonuçlarla daha çok ilgili.
Oy verdikleri partinin hiçbir zaman akıllarından geçen oranı yakalayamıyor oluşu sebebiyle canlarını sıkılanlar, partilerinin milletimizle uyumsuz olduğunu fark edemiyorlar bile…
Sandıkların açılmaya başladığı saatlerde attıkları mesajlardaki oranlar da, aldıkları oyların iki, hatta üçle çarpılması gerektiğine inandıklarını gösteriyordu…
Milletimizle uzlaşma yerine, kendi marjinal bakış açılarını hakim kılabilme kavgasını verenler, seçimlerde istediklerinin olmayacağını biliyorlardı… Ancak, inançsız olsalar da olabilecek bir mucizeye bel bağlamışlardı…
Bekledikleri mucize, sandıklardan bir şekilde istedikleri neticenin çıkması ya da birilerinin ortalığı karıştırmasıyla oluşabilecek bir kaos ortamıydı. Ancak 15 Temmuz'da yaşananların hatırasının taze oluşu, daha çok dışarıdan üflenen ortalığın karıştırılması taleplerine geçit vermedi.
Okumuş yazmış ve aklı başında gibi gözüken bu kesime mensup bazı insanların 'CHP'nin kazanacağı yerlerde mühürlerde uçan mürekkep kullanıldığı' ve benzeri akıl dışı iddialar, sosyal medya müdavimlerine eğlenceli vakit geçirme imkanı sağladı.
Hezimetin artık netleştiği saatlerde kısılan sesleri, kaçırılma ya da tehditlere bağlamaya niyetlenenlere 'şizofren' teşhisini de bizzat kaçırıldığı ya da tehdit altında olduğu iddia edilen Muharrem İnce koydu…
Matematik bilmemek…
Demokrasi, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi konularda çarpık bakışlarına alıştığımız bu insanların, sandıklardan çıkan son derece açık ve net rakamları çarpık okumaları, ayrı bir alem.
Yaşadığı hezimetin ağırlığı sebebiyle ancak iki gün sonra basının karşısına çıkabilen CHP Genel başkanı Kılıçdaroğlu'nun değerlendirmesi, matematik bilmediği gibi mantık kurallarını alt üst etmeye niyetli olduğunun göstergesiydi adeta…
Başında bulunduğu partinin yüzde 22.6, kendi haline bıraktığı cumhurbaşkanı adayı Muammer İnce'nin yüzde 30.6 oy almış olmasının verdiği şaşkınlıkla olacak; seçimin kaybedeninin AK Parti olduğunu söyleyebildi, mesela…
Recep Tayyip Erdoğan'ın birinci turda ezici bir çoğunlukla Cumhurbaşkanı seçildiğini, AK Parti'nin açık ara birinci parti olma yanında, müttefiki MHP ile parlamento çoğunluğunu kazandığını unutmuştu Kılıçdaroğlu.
Kılıçdaroğlu'nun ortada gözükmediği iki gün boyunca üzerinde çalıştığı anlaşılan açıklamanın dikkat çekici taraflarından birisi de, Muharrem İnce'nin aldığı oyların beklenenin altında kaldığı şeklindeki iddiasıydı.
9. defa başarısız olan Kılıçdaroğlu'nun övünebildiği tek husus ise, partisinden giden oylarla terör bağlantılı HDP'yi meclise taşımasıydı. Şecaatini yani kahramanlığını(!) arz ederken, suçunu söyler gibi…
Kılıçdaroğlu'nun, HDP'yi meclise taşımasının faturasının ne olacağını ve beklenenin altında oy aldığını iddia ettiği İnce ile nasıl baş edeceğini göreceğiz inşallah…
CHP'den HDP'ye giden oyları dindar ve muhafazakar seçmenin oylarını CHP'ye peşkeş çekerek kapatan SP ve İP de milletimizin yapacağı değerlendirmeden paylarını alacaklardır tabii…