24 Haziran'da milletimizden oylarını istemek üzere hazırlanan partilerin sayısı çok. Ama aslında iki blokla karşı karşıyayız.
Bunlardan birisi, Türkiye için bu zamana kadar neler yaptığını ve bunları bütün zorluklara rağmen yaptığını iyi bildiğimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK Parti'nin başını çektiği Cumhur İttifakı. Özellikle de milli meselelerde AK Parti'ye verdiği önemli desteklerle öne çıkan Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP de, AK Parti ile beraber…
İsmine Cumhur İttifakı denilen bu yapının, en önemli özelliği şimdiye kadar yaptıkları. Özellikle de AK Parti'nin yaptıkları, bundan sonra yapacaklarının da teminatı. Devleti ve milleti ilgilendiren kritik zamanlarda siyasi hesapları bir kenara bıraktığını bildiğimiz MHP'nin de ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesi konusuna müspet baktığı da çok açık.
Oluşturan partiler sebebiyle Cumhur İttifakı'nı bilinirliği yanında, buna karşı oluşturulmaya çalışılan diğer ittifakın bilinmezliği, en önemli mesele.
AK Parti kadroları, 16 senedir Türkiye'yi bulunduğu yerlerden çok daha ilerilere götürmek için çabalıyor. Söylemek gerekir ki, süreç boyunca engelleme amacıyla karşı karşıya kalınan birçok kumpasa rağmen bu konuda epey mesafe de alınmış durumda.
Bu süre içendi ana muhalefet görevini yürüten ve şimdi oluşturulması muhtemel olan karşı ittifakın ana gövdesi CHP ise, yapılan ve yapılmak istenen her şeye karşı çıkması ile tanınıyor.
Bu karşı çıkmanın refleks gereği olması ise, işin ürkütücü yanı. Çünkü normalde bir ana muhalefet partisinin, yapılanları değerlendirmesi, doğru olanları takdir ederken, eksik ve yanlış olanları ise eleştirmesi beklenir.
Ana muhalefet partisi CHP'nin tavrı ise, aynıyla grup başkanvekillerinden birisinin TBMM'de söylediği gibi. Malum, o kişi: "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim" şeklinde konuşmuştu.
Yapmaktan çok yıkmak…
Bazılarını bir kenara bıraksak bile, ülkede ciddi bir kaos çıkarmak için tezgahlandığı açık olan Gezi Olayları sırasındaki vandallıkları kınamayı aklından bile geçirmeyen bir kadro, karşı ittifakın temelini oluşturuyor ya da oluşturacak.
İstanbul başta olma üzere şehirlerimizi altüst eden ve milyonlarca dolarlık maddi zarara ve ölümlere de sebebiyet veren Gezi Olayları'nın müsebbiplerini 'gözlerinden öpen' bir genel başkan da, o yapının görünürdeki lideri.
17-25 Aralık emniyet ve yargı üzerinden darbe girişimi ile ilgili tutumlarını hatırlatmaya gerek yok. Milletimizin varlık-yokluk kavgası verdiği 15 Temmuz'u itibarsızlaştırma konusunda sarf ettikleri gayretler ise, hepimizin malumu.
Bir şeyler yapmaktan çok yıkmayı benimsemiş bir zihniyetten bahsediyoruz yani…
İçerde olup bitenler ne ise… Ancak muhtemel karşı ittifakın özellikle Suriye kaynaklı gelişmelerle ilgili ikircikli tavırları, hepimizi düşündürmesi gereken ciddiyette.
Kobani olayları sırasında 'PYD-YPG'nin Suriye'nin kuzeyinde bir devletçik kurması gerektiği yönündeki açıklamalarıyla tanıdığımız birçok kişi, karşı ittifakın tabii üyesi. Dahası Türkiye açısından ciddi tehditler içeren PYD-YPG'yi terör örgütü olarak değerlendirmekte zorlananlar da ittifakın başını çekiyor…
Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun Akdeniz'e uzanması için Hatay'ı tehdit eden Afrin'deki terör yapılanmasına yönelik Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili tavırları da bunun en açık göstergesi…
Ne diyorduk?.. 24 Haziran'daki seçim, sıradan bir seçimden çok daha ötesi…
Ne yapacağımız da, bize kalmış…