28 Şubat'ın civcivli günleri. Bir radyo kanalında Kur'an kursları, Din etiğim-öğretimi ve benzeri konuları tartışıyoruz. Benim gibi yayına telefonla bağlanan tanınmış bir hanım profesör bir ara: "Biz bu ülkenin çocuklarınınKur'an öğrenmelerine, dineğitimi almalarına ve kızçocuklarının küçük yaştabaşlarını kapatmalarınakarşıyız!.. Böyle bir şeye müsaadeedemeyiz!" deyiverdi... Nezaketifilan bir kenara bırakıp haykırdım:
"Müsaade edemez misiniz?.. Kimsiniz siz ve başkalarının çocuklarınakarışabilme hakkını nereden alıyorsunuz?.."
Telefondaki hanım Prof. "Beyefendi, nasıl konuşuyorsunuz" deyince, nezaket katsayısı iyice dibe vurdu: "Kimsiniz siz?.. Daha doğrusu: Kimsinsen?.. Ben senin çocuğunakarışamıyorsam, sen ne haklabenim çocuğuma karışıyorsun?.."
Bu, 28 Şubat şartlarında binlercekere yaşanmış sahnelerden birisi... Bin yıl süreceği söylense de, sürecin arkasındaki isimlerin devlet kasasını çabucak soyma cazibesine kapılmaları ve değişik sebeplerle şükür ki kısa sürede sona erdi 28 Şubat. Ama, 28 Şubat'ın insanımızın üzerinden adeta bir silindir gibi geçtiğini de vurgulamak gerek... Milletimizininanç değerleri o döneminbaşlıca saldırı konularındandı... 2018 senesindeyiz. İşbaşında bulunan kadronun başarılı çalışmaları ve tabii ki milletimizin destekleri sebebiyle artık benzeri problemler yok, çok şükür...
Ama belli ki birilerinin aklı hala o eski mesut(!) günlerinde. Aktüel mesele; Samsun'da geçtiğimiz hafta sonu oynanan bir maç öncesifutbolcularla beraber seremoniyeçıkan başörtülü kız çocukları... Sahibi yabancı olan özel bir TV kanalının sunucusu, kızlarımızın da olduğu fotoğrafı gösteriyor ve şunları söylüyor: "Ben bu konuda şu an itibariyle yorum yapmayayım. Bütünkız çocuklarımız aynı durumdagözüküyor. Bu fotoğrafı nasılyorumlamalıyız. Sizlerin yorumlarını göreyim."
ZEHİR TESTİ!..
Kızların başörtülü olmalarının canını sıktığı açık. Patronajdan aleyhte bir şeyler söylemetalimatı da almış belli ki... Ancak, ne söyleyebileceğini bilmediği için yorumu seyircilere bırakıyor, sunucu... Daha fotoğraf ekrana gelmeden konuyla ilgili yüz mesaj aldığı yalanını savunan sunucu, seyircilere ev ödevi veriyor aslında. Böylelikle bugünekadar zerk ettiği zehirlerin nasılbir netice verdiğini de test etmiş olacak... Seyretmeye tahammül edebilenlerin tamamı 'sahibinin sesi' sunucuya, içlerinden ya da yüksek sesle 'Sana ne!' demişlerdir... Sarf etmeleri muhtemel başka sözleri zikretmeye gerek yok... Patronu sınırlarımız dışında olsa da, sunucu ve diğerleri seyreden insanlarınbüyük bir kısmının başörtüsükonusunda kendileri gibidüşünmediğinin farkındalar... Bu ülkedeki kadınların yüzde70'ten fazlasının başörtükullandığının ve bazı müzminmarjinaller hariç, insanımızıntamamının başörtüsüne sıcakbakmakta olduğunu da iyi biliyorlar... Sahibi yabancı olsa da o televizyonçalışanlarının anneleri değilsede büyükannelerinin aynıkanaatte olduklarını söyleyebiliriz. Aidiyetlerinde bir farklılık yoksa tabii...
Son zamanlardaki bazı çıkışlar gibi o sunucu da 28 Şubat'ı hatırlattı. İnançlılara uyguladıkları baskıları özleyenler, tekrar hareketlendiler sanki... 28 Şubat'ta, insanlarınmutlaka bir kesimin arzuettiği gibi yaşaması gerektiğinidüşünenler başroldeydi. O sunucu ve benzerleri de o dönemi tekrar canlandırabileceklerini hayal ediyorlar belli ki... Ancak köprülerin altından çok sular aktı... Milletimiz, bir avuç bile olmayan azgın azınlığın ceberut tavrına sadece acı acı gülüyor şimdi... Ve zevzekliği biraz daha ileri götürene de yüksek sesle şunu soruyor: "Sanane!.." Hakikaten, onlara ne?..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.