Son günlerde bölgede oluşturulacak bir terör devleti konusunda Türkiye'yi ikna edebilme umuduyla yapılan ziyaretler, gerçeğin sert yüzü ile karşılaştı.
ABD yetkililerinin zihinlerindeki kartondan devletçik, baştaCumhurbaşkanımız olmak üzereyöneticilerimiz tarafından kağıthamuru haline getirildi...
Ziyaretler yanında, değişik mekanlarda yapılan görüşmeler, telefon trafiği, mesajar, tehditler, uyarılar, algı operasyonları, bu hedef içindi...
Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesi, MİT mensuplarının ifadeye çağrılması, Gezi Olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz ve bazılarını bilip bazılarını bilmediğimiz ama yaşadığımız diğer birçoksıkıntı da, ABD'nin ulaşmayaçalıştığı hedefe problemsiz olarakvarabilmesi içindi herhalde...
Eski Türkiye'nin artık Yeni Türkiye'ye evrilmesi, onların deyimiyle 'kontrolden çıkmış olması' önceden yapılan planların tahakkuku için en önemli engeldi. Bu engeli aşabilmek için Türkiye'nin 'söz dinleyen, uyumlu bir ülke haline getirilmesi' gerekiyordu.
FETÖ'sü, PKK'sı, PYD/YPG'si, DHKP-C'si ve legal görünümlü diğer ihanet odakları sebebiyle maruzkaldığımız bütün melanetler, bu hedefe ulaşılabilmesini sağlamak ya da kolaylaştırabilmek içindi...
Parçalara ayrılmış Suriye'nin kuzeyinde, PYD-YPG terör örgütü tarafından oluşturulacak ve istenilen her şeyi terüddütsüz yerine getirecek bir koridor devletçik oluşturma peşindelerdi, malum... Ancak, hiçbir şey, olmamasıgerekeni oldurmaya yetmedi,yetmiyor ve belli ki yetmeyecek...
Türkiye bekasını ilgilendiren konulurda taviz vermeme hususunda kesin olarak kararlı çünkü...
2013'te ortaya çıkan DEAŞ'ın bölgeleri insansızlaştırıp sonrasında bazen tek mermi sıkmadan devretmesiyle PYD-YPG sessiz sedasız bir hakimiyet oluşturmuştu. Yani işler ABD açısından güzel gidiyor gibiydi...
İNSANLIK ÖLMEDİ...
Suriye'nin petrol bulunan bölgeleri ile ilgili hakimiyet çabasını, bupetrolün Akdeniz'e akabileceğibir koridor hayali takip ediyordu.
İran ve Türkiye'ye yönelik hesapları için ABD'nin çok işine yarayacağı düşünülen bu koridor, İsrail'in melanetlerini rahat sürdürebilmesi açısından da faydalı bir gelişme(!) olacaktı.
Ancak, bölgelerini terkemecbur kalan insanların, bir günmutlaka oralara dönme hayaliyleyaşadıklarını ve başta Türkiye olmaküzere mülteci olarak yaşadıkları yerlerdeilanihaye yaşayamayacakları gerçeğiniunutmuşlardı.
Toprakları asıl sahiplerinden boşaltma konusunda mahir olan batı zihniyeti, buralarda yaşayan insanların bir gün mutlaka dönme niyetinde oldukları gerçeğini Filistin'den biliyordu oysa.
Suriye'nin kuzeyinde oluşturacakları 2. İsrail'in de, tıpkı ilkinde olduğugibi kurulduğu toprakların gerçeksahiplerinin geri dönmesinemani olabileceğini hesaplamışlardı herhalde.
Türkiye başta olmak üzere Suriyeli mültecileri barındıran bölge ülkeleri, bu duruma katlanabilirlerdi onlara göre. Öyle ya, insanlık kendileriaçısından ölmüş olsa bile, oülkeler açısından ölmemişti daha...
Ancak, Türkiye Fırat Kalkanı ve sonrasında Zeytin Dalı Harekatı ile oyunlarını bozdu. Açıktan demeseler de, ABD tarafından gelen mesajların: 'Güney sınırlarınızda başınızı uzunsüre ağrıtacak bir terör devletioluşturuyoruz, buna katlanın'manasına geldiğini biliyordu Türkiye.
SDG olarak yutturmak istediği PYD-YPG üzerinden Suriye'nin özellikle de petrol bulunan bölgelerinde hakimiyet oluşturma planlarınırevize etmek mecburiyetiyle karşıkarşıya ABD...
NATO üyeliği, ittifak, anlayış, işbirliği, teröre karşı ortak mücadele... Hangi bahane olursa olsun, Türkiye'nin beka meselesi söz konusu olduğunda işe yaramayacağını anlamış olmalılar artık...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.