Adamlar gelip, sınırlarınızın hemen yanındaki bir yerleşim bölgesi olan Afrin'e, sahiplerinin çoğundan adeta arındırıp, tabir caizse, çökmüşler. Yapmak istedikleri de, bulundukları yerin doğusunda bulunan başka bazı bölgelerle burayı birleştirip, ülkemizin güneyinden Akdeniz'edoğru uzanan bir terör koridoruoluşturmak...
Kendilerinin ne işlerine yarayacağı bilinmeyen bu koridorun, bölgenin hali ve geleceği üzerine planları olan birtakım ülkelerin ve özellikle de ABD'nin işine yarayacağı, biliniyor.
Öncelikle enerji naklinde oldukça kritik bir önemde olan Türkiye'nin belli ölçüde by-pass edilmesine yarayacak bu koridor, ülkemizin Arap dünyasıyla olan bağlantılarını da belli ölçüde kesmiş olacak. Kendi ayakları üzerinde durma kararlılığındaki Türkiye'ninkendi ayakları üzerinde durmakararlılığını bölge ülkelerine deihraç edebilme ihtimali, birilerinifena korkutuyor çünkü.
Bölgenin böğrüne saplanmış paslı hançer mesabesindeki İsrail de, kendisine benzer yeni bir yapı oluşunca mutlu olacak belli ki. En azında bir süre dikkatleri bu yeni oluşum çekeceğinden Filistinlilere yönelik zulümlerini daha bir rahat yapacak aklı sıra...
Güya birbirlerine aşırı düşman olan bu iki ülke arasında son dönemlerde yaşananlar kafa karıştırıcı olsa da, ABD'nin İran'a yönelik stratejikhesaplarının da hedeflenenkoridorla bir alakası olabilir şüphesiz.
ABD'nin İran'la münasebetleri, 'gıcıkolduğu kişiyi gösterebilmek içinonun etrafında bulunan herkesiöldüren kovboy' gibi tıpkı. Çokdüşman oluğu bu ülkeyi işaret etmekiçin, sürekli nüfuzunu genişletmesineimkan sağlıyor nedense...
Bunlar ve başkaları, teknik konular.
Esas konu ise, yapılmak istenenler sebebiyle ciddi şekilde mağdur olan ve daha da mağdur olacağı anlaşılan Türkiye'nin gösterdiği tepki.
HANGİ DİYALOG?..
Koridor, ilk bakışta orta ve uzun vadeli bir hedefmiş gibi gözükse de, belli ki aceleleri vardı terör koridorunu oluşturmak isteyenlerin. 'Kanton' ilanetmelerini, ülkemize yönelik tacizeylemleri takip etti çünkü. ABD'nin nasıl olsa kendilerinesahip çıkacağı zannıylabaşlattıkları bu tacizler, Kilis veHatay'a düşen roketler sebebiyle maddizararların yanında can kayıplarına dasebep oldu... Başlangıçta 'misliyle mukabele'anlayışını benimseyen Türkiye,canına tak edince 'bataklığıkurutma kararı' aldı ve Fırat KalkanıHarekatı ile yaptığının bir benzeriniyapmak için Zeytin dalı Harekatı'nındüğmesine bastı...
Fiili durum nefsi müdafaayı işaret ediyor. BM mevzuatı, GüvenlikKonseyi kararları ve bilinen bütünuluslararası kurallar da Türkiye'ninhaklılığını gösteriyor.
Ancak, benzeri durumlarda, hedef alınan yeri dümdüz etmesi ile bilinen ABD başta olmak üzere, birçok devlet 'harekatın sınırlı olması, can kayıpları konusunda dikkatli olunması' çağrılarında bulunuyorlar. Anlıyorsunuz ki, mesele başka...
Bir de bakıyorsunuz, içeridenkonuşan sahibinin sesimesabesindeki birileri de aynıkoroya katılıyor ve onların sözlerinitekrarlıyorlar: Demokrasi, uluslararasıilişkiler, diyalog, barış...
Sınırımızda sürekli ülkemizi taciz eden bir terör yapısı söz konusu iken, 'hangidemokrasi, hangi kurallar ve hangidiyalog?' soruları ise cevapsız kalıyor.
Batılıların çeşitli sebeplerle bize sempati duymadıkları malum.
Sempati duymasalar da olur.
Ama batılılar hiç değilse empatiyapabilselerdi, 'aynı durumda bizolsaydık ne yapardık' diye düşünür veTürkiye'ye daha objektif bakabilirlerdi.
Batılılar ne ise. Ama içimizdeki batıuzantılarının sempati ve empatidenyoksun davranışları yok mu... Asıl acıolan işte bu!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.