711'deTarık Bin Ziyad'ın komutasındaki mücahitlerle İber Yarımadası'na geçtiği gemileri yakması ile başlayan Müslümanların Endülüs macerası, 8 asır sürdü. Ancak, EndülüsEmevileri'nin sona eripBeylikler Dönemi'ninbaşladığı 1031'den itibarenyaşananlar, bölünüpparçalanmanın negibi faturalarasebebiyetverebildiğinin de tarihi...
715-756 yılları arasındaki Valilikler döneminden sonra kurulan Endülüs Emevileri döneminde (756-1031) bir ve beraber olan Müslümanlar, beyliklerebölündükten sonra kendi aralarındamücadeleye başlarlar. Bunun ilgi çekici tarafı, birbirlerine üstünlük sağlamak için, sonrasında kendilerini tamamen yok edecek olan Hıristiyan güçlerle işbirliği yapmalarıdır.
711'de fetihle başlayan Endülüs macerasının 1492'de sona erişi sonrası 1600'lere kadar yaşananlar ise, Müslümanlar açısından tam bir trajedidir.
Günümüzde karşı karşıya olduğumuz manzara da, Endülüs Emevilerisonrası Beylikler Dönemi'ni (Mülûkü't- Tavâif) hatırlatır nitelikte.
Osmanlı sonrası parçalanan İslam coğrafyasında bulunan onlarca ülke,bir türlü bir araya gelemediklerigibi, yekdiğerlerine karşı batılıgüçlerle ittifak kurma konusundada birbirleriyle yarışıyorlar adeta.
Bu haliyle kardeşleriyle paylaşamadıkları imkanları, sömürücülere ve hem de fazlasıyla peşkeş çekmek durumunda kaldıkları gibi, güya kendilerine destek için gelen güçlerin esiri olmaktan da kurtulamıyorlar.
Afganistan, bu açıdan ilgi çekici bir örnek. 1979'un sonlarında başlayan SSCB işgalini bir şekilde def eden ülke içindeki yapıların kendi aralarında bir türlü anlaşamayışları, 2001'de ABD işgalini davet etti. Ülkeye barış, demokrasi ve huzur getirme iddiasındaki ABD'nin işgal sonrasında Afganistan'ı ne hale getirdiği, meydanda.
ZARARIN NERESİNDEN DÖNÜLSE KAR...
80'lerde İran'la çarpışan ve sonrasında Kuveyt'e sarkan Irak, bir başka çarpıcı örnek. Kardeşlerin aralarındaki problemleri konuşarak çözemiyor oluşları, önce Körfez Savaşı'na ve ardından da 2003'te ABD işgaline davetiye çıkardı.
Yalanlara dayalı Irak işgali de barış huzur ve demokrasi getirme iddiasındaydı.
Ancak işgal sonrası, ülke içinde sağlıklı bir şekilde kurulması gereken dengelerin bütünüyle altüst edildiğine şahit olduk. Geçmişte yaşananlardanders çıkaracağı umulan birileri,dengeli bir tavır takınmak yerineçatışmaları artıracak bir yol izledi ve ülke, diktatörlük dönemlerini bile arar hale getirildi. Son olarak IKBY tarafından yapılan tartışmalı bağımsızlık referandumu ile de, Irak'ta işler iyice karıştı.
İbretlik olaylardan birisi de Suriye'dir. Azınlık bir gruba istinat edenSuriye yönetimi, gelişmeleri okuyupgereken tedbirleri almak yerinebaskı ve yıldırma yolunu tercihedince karışmaya başlayan ülke, 2011Mart'tan beri vahim bir iç savaşla karşıkarşıya.
Kendi vatandaşları ile barışık bir yönetim oluşturamayınca, bölge üzerinde hesapları olan devletlerin müdahalesine maruz kaldı Suriye. Dahası, adeta pıtrak gibi türetilen terör örgütleri de işin tuzu biberi oldu...
Konu uzayıp gider. Mesele okuduğumuz ve güya ibret almamızgereken tarihe rağmen EndülüsBeylikleri döneminde olup bitenleritekrar yaşamak zorunda kalmamız.
İslam ülkelerini yönetenlerin, bütün bu olup bitenlerin aslında başkalarının işine yaradığının farkına varıp, toparlanmaya niyetlenmeleri açısından çok mu geç kalındığı, günümüzün en önemli sorularından birisi...
1 milyar 700 milyon Müslümanın çoğunun fark ettiğini, karışıklıkların sürdüğü ülkeleri yönetenlerin de fark etmeleri, bu konuda atılması gereken ilk adım galiba... Zararın neresinde dönülürse karolduğuna göre, iyi şeyler yapabilmekiçin geç kalınmış sayılmaz..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.