Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'ninreferandum sürecinde pozitifmuhalefet yapacağını söylemişti.
Partililerinden bazılarının yaptığı ne ise kendisinin yapmaya çalıştığı da öyle olmalı. Ne kadar yapabildiği ise, tartışmalı.
Sivas dernekleri, federasyonları ve vakıflarının temsilcilerine yaptığı konuşmada: "16 Nisan'da yapılacak halk oylamasının sadece bugünü değil, geleceği de ilgilendirdiğini belirterek, "Kutuplaşmayagitmek,kavgaetmek değil,tam tersine farklı görüştekiinsanlarımızın bir araya gelip makulkonuşması lazım" demesi de, bunun işareti galiba.
Ancak bu sözlerin hemen devamında:
"İktidar kanadı bizim kavga etmemizi istiyor, bizi kamplaştırmak istiyor, bu tuzağa düşmeyeceğiz" demesi, düşündürücü. Anayasa değişikliğinin gündeme geldiği ilk günlerde ağzını bile açmayan partililerinin TBMM'dekioylamalar sırasında takındıklarıkavgacı tavırla bu sözler birbirine yüz seksen derece ters.
Yine, koalisyon güzellemeleri yaptıktan sonra "Koalisyonlardan niye korkuyoruz?" sorusunu sorması da ilgi çekici Kılıçdaroğlu'nun. Koalisyonlardan korkmasak bile, gerektiğindekoalisyon kuramamaktankorkmamız gerektiğini, 7 Haziransonrası açık-seçik göstermişti çünkü.
Şimdi: "Bir memleketi akılla yönetiyorsanız, üç kişi bir araya gelirse daha güzel kararlar çıkar, beş kişi bir araya gelirse daha güzel kararlar çıkar..." diyerek koalisyon reklamı yapıyor CHP Genel Başkanı. Oysa 7 Haziran sonrası, yüzde 25 oy oranı ve 132milletvekili ile, yüzde 41 oy alarak258 milletvekili çıkaran AK Parti'ye'restorasyon hükümeti kuralım'diyen kendisiydi.
Siyaset jargonunda bunun adının 'koalisyon filan kurmayalım' demek olduğunu çocukların bile bilmesi bir yana, düşük oy alsa da CHP'ninancak kendisinin dominant olduğuortaklıklara evet diyebileceğinin göstergesi bu.
CHP için de şans!..
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu açıdan CHP için de bir şans aslında. Siyaset yapıyormuş gibi yapmakalışkanlığından kurtulabilir vehakikaten milletimizin çoğunluğununteveccühünü kazanmak için çalışabilirlerbundan böyle. İktidara gelebilmenin başkabir yolu kalmıyor çünkü.
7 Haziran, 15 yıldır koalisyon olmayan Türkiye'de bundan böyle de olmayacağı manasına gelmediğinin de göstergesiydi aynı zamanda. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu'nun "15 yıldır bu ülkede koalisyon mu var?
Yoksa vardı da biz mi farkında değildik. 15 yıldır bu ülkede koalisyon yoksa ve sen de bir daha iktidar olacağını düşünüyorsan niye başkanlık sistemini getiriyorsun?" sorusu da açıkta kalıyor.
Kılıçdaroğlu'nun aynı konuşmada söylediği: "Benim hakkım varsa başkasının da hakkı vardır. Ben adalet istiyorsam başkasının da adalet isteme hakkı vardır. Ben 'hukuk' diyorsam başkasının da 'hukuk' deme hakkı vardır.
O nedenle hepimiz hakkı, hukukuve adaleti her ortamda savunmakdurumundayız" şeklindeki sözler,kendisi ve partisinin gelişme gösterdiğininifadesi belki.
Ancak, kendileri gibidüşünmeyenlerin temel haklarınıyasaklama konusunda CHP'lilerinnasıl canhıraş bir şekildeçalıştıklarını unutmak mümkün değil.
TBMM'de istediklerini yapamadıkları zaman AYM kapısını nasıl aşındırdıkları da hatırlardadır. Yakın geçmişi hak ve hukuk konusunda ihlallerle dolu bir partinin genel başkanının bu sözleri inandırıcı olmaktan çok uzak.
Kelimenin tam manasıyla 'negatif' değiller belki. Ancak pozitif muhalefetiçin Kılıçdaroğlu ve ekibinin dahaçok çalışması gerek. Sözler arasına serpiştirilen 'iktidar kavga etmemizi istiyor' ve benzeri cümleler, 'pozitifibu ise, negatifi nasıl olur acaba' dedirtiyor çünkü...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.