Batılı ülkeler ama genelde Avrupa ülkelerinin Türkiye'dekigelişmeler konusundaki hassasoldukları malum. Teorik olarak dost ve müttefik olduğumuz, bulundukları birliğe girmek için halen geçerli bir müracaatımız da olduğu için bu hassasiyeti normal karşılamak gerekir aslında.
Fakat Avrupa ülkelerinin ve özellikle de bunlardan Almanya, Belçika gibi biraz daha önemli olanlarının Türkiye'ye yönelik ilgilerinin daha çok olumsuz yönde seyretmesi, garip bir durum. Belçika, Türkiye'yi çokrahatsız edeceği açık olsa bile, PKKsempatizanı hatta mensubu olduğuaçıkça belli olan birisini bakanyapmakta mahzur görmüyor mesela.
Belçika'nın diğer bazı Avrupa ülkeleri gibi kendisine sığınan terör suçlularını iade etmeme, onları barındırma ve el üzerinde tutma gibi huyları da var.
Brüksel'de ülkemiz yöneticilerininkatılacağı çeşitli AB toplantılarında,terör örgütü mensuplarına gösteriserbestisi sağlaması da cabası.
Almanya'nın tavrı çok daha tuhaf... 16 Nisan'da ülkemizde gerçekleşecek referandumla alakalı Cumhurbaşkanımızın Almanya'dabulunan insanımızla buluşmasınıönleyebilmek için yoğun bir şekilde gayret ettikleri haberleri geliyor.
Bir kısmı Alman vatandaşı olsa da, halen yüz binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının dolayısıyla seçmeninin yaşadığı bir yer Almanya.
Dolayısıyla 16 Nisan referandumu için siyasilerimizin ve tabii konunun tarafı olan Cumhurbaşkanımızın orada toplantı düzenleyip vatandaşlarımızla buluşmayı istemesi de, son derece normal bir şey. Bir kısım Alman siyasetçisi vemedya mensubu, referandumda'hayır' diyeceklere propagandaimkanı tanınması, ama 'evet'diyeceklere engel olunmasınısavunuyor, anlaşıldığı kadarıyla.
Savunmakla kalsalar iyi, bunun böyle olmasını temin edebilmek için de çeşitli atraksiyonlar yapıyorlar.
Madem öyle, işte böyle!..
Türkiye'nin Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçip geçmemesi, kendi iç işi oysa. Yani Milletimizin vermesi gereken bir karar söz konusu. Demokratikbir ülke olarak Almanya'yadüşen de, Türkiyeli seçmenleregereken kolaylıkları sağlamak.
Ki, referandumla alakalı olarak değişik fikirleri savunanların kamu düzeninin aksatmayacak propaganda faaliyetlerine zemin hazırlamak da bunlardan birisi.
Ancak Almanlar, 'hayır' diyecekolanlara her türlü kolaylığı sağlarve hatta destek verirken, 'evet'diyeceklerini düşündüklerine hertürlü zorlukları çıkarıyorlar. Budurum Almanların en azından etkin birbölümünün Türkiye'deki referandumkonusunda aktif olarak taraf olduklarınıakla getiriyor. 'Herkesin kendi hesabınıgörmesi' şeklindeki 'Alman Usulü'ne deters bir durum var yani.
Almanya'nın içişlerimize karışma konusunda aşırı istekli olduğu bilinen bir husus. Almanya'da yürütülecek propaganda konusuna sadece kamu düzeni açısından bakmaları beklenirken, başka türlü değerlendirdikleri de çok açık. Toplantılarının hemen tamamıolaylı geçen 'hayır' cephesinerahatlıkla izin veriyor, Almanlar.
Çok daha kalabalık kitleler katıldığı halde olaysız toplantılar düzenledikleribilinen 'evet' taraftarlarına izinvermemek için ise, bin dereden sugetiriyorlar. Bu da, meselenin kamu düzeninden başka bir şey olduğunu anlatıyor. 16 Nisan'a kadar yaşanacaksüreçte Avrupa ve özelde Almanyakaynaklı neler yaşanacağını hepberaber göreceğiz. Yaşanacaklar,Avrupa cenahının demokrasiye olansamimiyetini göstereceği için içimizdekiBatıcıların da ders almaları imkanıdoğar.
Avrupalılar farkında mı bilinmez.
Ama: "Madem ki Avrupalılarhayır denilmesi için çalışıyor, ohalde evet!" diyeceklerin sayısı da azdeğil hani...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.