CumhurbaşkanlığıSistemi'ne geçiş için artık günsaydığımızı söyleyebiliriz. TBMM'dekiikinci tur oylamalarda vereferanduma kadarki süreçtebirilerinin değişik engellemegirişimlerini sürdürecekleri dekesin gibi. Türkiye'nin Türkiyelilerebırakılmayacak kadarönemli olduğudüşüncesindeolan dışmihraklar,bundan böylebazı konularıengellemekonusunda epeyişlerine yarayanmekanizmalarıkaybedecekleriiçin üzgünolmalılar. Dolayısıyla son anakadar bu konuda uğraşmaktan vazgeçmeyeceklerdir herhalde.
Tabii ki Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçişi engellemek için çabalayan dışgüçlerin emrinde olan içimizdekiler de çabalarını sürdürecekler. Çünkü parlamenter sistemin son kalelerinden birisi olduğunu düşündüklerinden, kendilerine verilen vazifeleri hakkıyla yerine getirme imkanlarının kalmayacağını biliyorlar.
Genellikle medya organları ve ne yaptıklarının farkında olan siyasiler üzerinden ülkemize yönelik karalama faaliyetlerini sürdüren dışımızdakiler her ne ise... Ama yönetim sistemi değişikliği, bu ülkedeki farklı kesimler açısından değişik anlamlar ifade ediyor. Ve bu da temelde ilgili kesimlerin hayata bakışıyla alakalı.
Hayatın anlamını batı olarak belirlemiş kesimler, kendi kendimizeyeterli olamayacağımız saplantısı içindeler. Mutlaka batılılardan emir ve talimat almamız, onlar ne diyorsa öyle yapmamız gerektiğini düşünüyorlar.
Bu durumlarının çok da kendiliğinden olmadığını, batılı mihrakların böyledüşünmelerini teşvik edebilmekmaksadıyla onlara bazı kemiklerattığını da ilave etmek gerek...
Türkiye'nin yakın tarihi, kimlik olarak bizden olmadıkları için, ülke ve millet konusunda bizim gibi düşünmeyenler yanında, onlar gibi olmaya ve öyle davranmaya ikna edilmiş olanların gizli ve açık ihanetleri ile doludur. Bir zamanlar neden 'toplu iğnebile yapamayan ülke' olarakanıldığımız, üzerinde uzun uzundüşünülmesi gereken bir husus...
'Sen bir tarım ülkesisin'...
Osmanlı'nın özellikle büyük gailelerle baş etmeye çalıştığı son dönemi, kendiayaklarımız üzerinde durmaçabalarının dışarıdan ve içeridenbirileri tarafından baltalanmasının örnekleri ile doludur. Aynı dönemlerin bir yandan da Parlamenter Demokrasi ile anılması, hayatın cilvelerinden birisidir belki de, kim bilir...
Cumhuriyet'in ilk yılları ve devamı da, kendi ayaklarımız üzerinde durabilme kavgalarının eksik olmadığı yıllardır. Arşivler sanayileşmek için yollararayan genç Cumhuriyetin, bir tarımülkesi olarak kalmaya nasıl iknaedilmeye çalışıldığının ibret vericihikayeleri ile doludur. Hikayenindevamının sanayileşme çabalarına yönelikgizli ve açık engellemeler olduğunu ve buyönde çalışanların dışarıdakiler ve içerdekiuzantıları olduklarını, söylemeye bilegerek yok... İsimlerinin önünde 'sanayibakanı' yazan birilerinin bile,sanayileşmemize karşı çıkabilmekiçin ne gibi atraksiyonlar yaptıkları,arşivlerde kendilerini okuyup gülecek yada ağlayacak insanları bekliyor hala...
Yakın tarihi kabataslak bilenlerden aklı başında olanların sorup durdukları: 'İyi de birader, kalkınma trenini2. Dünya Savaşı sonrası nasıloldu da kaçırdık?' sorusu da halacevaplandırılmayı bekliyor...
Cumhurbaşkanlığı'na geçişi engellemeye çalışan çevrelerin, son yıllarda ülkeyi ileriye doğru götürecek bütün hamleleri engelleyebilmek için nasıl çalıştıklarını hatırlayın, yeter... Yalnızca bu bile, CumhurbaşkanlığıSistemi'ne geçişin gerçekleşmesiiçin elimizden geleni yapmamızgerektiğini anlamak için kafidir...
Anlayalım o halde... Ve herkese de anlatalım tabii...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.