15 sene öncesine kadar Türkiye'nin bütçesinin önemli bir bölümü rantiyecilerin kasalarına gidiyordu.
IMF kanalıyla ülkemize borç verip, ardından da emir vermeye meraklı olan dışarıdakileri, biliyoruz zaten. Ama esas mesele içeride sanayi yada ticaretle uğraşıyormuşgibi gözükerek, faizaracılığıyla ülkeninkanını iliğinisömürenlerdi.
Bunlar da hepi topu üç yüz civarında aileden oluşuyordu.
Vergiler ve başka yollarla elde edebildiği gelirlerle sadece maaşları ödeyebiliyor ve bütçenin aslan payını daima faize yatırıyordu devlet. Diğer ihtiyaçlar içinse borçlanıyor ve dolayısıyla büyük faiz ödemelerinin altına girerek çarkı döndürmeye çalışıyordu.
2002 sonunda işbaşına gelen AKParti, Recep Tayyip Erdoğanönderliğinde bu oyuna dur demekiçin birbiri ardına çok önemliadımlar attı. Kısa sürede faizler deenflasyon da aşağıya doğru çekildi.
Detaylarını helal süt emmiş ekonomistlerden öğrenebilirsiniz. Ancak şu kadarını söyleyelim ki, uzmanlarınbeyanına göre Türkiye'nin faiz veenflasyon baskısından kendisinisıyırmak suretiyle 15 yılda tasarrufettiği miktar 750 milyar TL. Civarında...
750 milyar ile neler yapılabildiğini görüyoruz. Doğrudan doğruya insanımıza yol, köprü, havaalanı, sağlık, eğitim vb. hizmetler, yani refah payı olarak aktarıldı bu meblağ. Kasalarına atabilecekleri, ancak Recep TayyipErdoğan ve AK Parti sebebiyleinsanımızın hayat standardınınyükseltilmesine harcanan 750milyarın acısı ile kahrolanlar,gidişatı değiştirmek istiyor ve canhıraş bir şekilde saldırıyorlar, epeydir.
SON KALE DE DÜŞERSE ...
Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne geçişin bu konuda besledikleri ümitlerin kesinlikle sonu olduğunu biliyor olmaları sebebiyle de hareketlilikleri artmış durumda. Parlamenter Sistemi sonkale olarak görüyor ve onu teslimetmemek için çırpınıyorlar.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelirse, halen sahip olabildikleri bazı engelleme mekanizmalarının da ellerinden gideceğini ve artık Türkiye'yi duraklatmakgibi bir şeyi rüyalarında bilegöremeyeceklerini biliyorlar.
Cumhurbaşkanlığına geçişi engellemek için seferber olmuş olsalar da bir yandan da esas olarak Türkiye'yiteslim olmaya zorlayabileceğiniumdukları adımları atmayı da sürdürüyorlar.
Bu arada, ülkemizi hedef alan dış mihrakların uzantısı olan kesimlerin ciddi bir şekilde iş bölümü yaptıklarını görüyoruz. Ülkemizin attığı, atmakta olduğu ve atmayı düşündüğü hemer her adımı engelleyebilmek için görevlendirilen ayrı ayrı ekipleri var, anlaşıldığı kadarıyla.
Üçüncü Havalimanı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Marmaray gibi Türkiye'nin önemli projeleri ile ilgili yaşananları hatırlayalım: Bunlarla ilgili olarak birileri mahkemelerekoşarken birileri de ortalığıkarıştırabilecek türden eylemleresoyunuyor, başka birileri de artıkne alakası varsa Türkiye'ninrahat ve huzura kavuşabilmesiiçin bu adımların atılmasındanvazgeçilmesi gerektiği yönündenutuklar atıyorlardı, bildiğiniz gibi.
Beşiktaş ve Kayseri saldırılarından sonra da, Türkiye düşmanlarınınemrindeki işbirlikçilerin iş bölümüyaparak sürdürdükleri faaliyetlereşahit oluyoruz yine...
Belli ki hedef Türkiye... Ve belli ki teröristi, medya mensubu, aydını, siyasetçisi ile bütün satılmışlar da kendilerine düşen her ne ise onu yapıyorlar... İş bölümü bunu gerektiriyor çünkü...
İş bölümünde kime ne görev düştüğünü, gazete ve televizyonları izleyerek kolaylıkla anlayabilirsiniz...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.