DÜNYANIN çivisi çıktı.
Uluslararası barış ve huzuru sağlama amacıyla kurulan kurumların saygınlığı kalmadı.
İnsanlığın koruyucusu ve hamisi olarak görülen kurumlar, tüm değerler yerle bir edilerek adeta "Hiç" haline getirildi.
Bunda en büyük payın sahibi, savaş suçu işleyen ve soykırım yapan İsrail ile ona arka çıkan ABD oldu.
Artık ne NATO ne de Birleşmiş Milletler gibi teşkilatların hiçbir anlamı kalmadı. Sivilleri öldürmeyi meşru hale getiren İsrail, tüm değerleri toprağa gömerek, kurulacak yeni dünya düzenindeki belirsizliğin ateşleyicisi oldu.
Dünyanın artık yeni oluşumlara ve değişimlere ihtiyacı var. BM'nin bu haliyle caydırıcı olması artık mümkün değil. O yüzden BM ve NATO'dan başlayarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne kadar önümüzdeki dönemde muazzam değişimlere tanıklık edeceğiz.
Savaşlarla sistem yerle bir edildi. İşin bu hale gelmesinde küresel şirketlerin, savaşlardan beslenen gözü dönmüşlerin ve onların oyuncağı olan Batılı yönetimlerin payı devasa boyutlara ulaştı.
ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, ABD'nin yabancı ülkelere askeri teçhizat satışı geçen yıl yüzde 29 oranında arttı ve 318,7 milyar dolara ulaştı. Önce Ukrayna'yı "NATO'ya girmeye çalış" diye doldurdular. Ardından bu teşebbüs sayesinde Rusya'yı ayağa kaldırarak bu ülkeyle savaşa soktular.
Ardından tüm Avrupa'yı "Rusya bize de saldırabilir" kabusuna soktular. Avrupa işi gücü bıraktı, ABD'den silah satın alma yarışına girip Ukrayna'ya gönderdi.
Böylece Ukrayna- Rusya savaşıyor, uykuları kaçan Avrupa ABD'den silah alıp Kiev'e sevk ediyor, 41 Amerikan şirketi karun gibi zengin oluyordu. ABD'den resmi açıklama yapılıyor, Avrupa ülkelerinin Ukrayna'ya silah yardımı için stoklarını arttırdıklarını ve bu sebeple de Amerikan şirketlerinin köşeyi döndüğü gururla duyuruluyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı silah satış ve transferlerini "Bölgesel ve küresel güvenlik üzerinde uzun vadeli potansiyel etkileri olan önemli ABD dış politika araçları" olarak tanımlıyordu.
Yani silah satışını küresel güvenlik aşkına bir DIŞ POLİTİKA ARACI olarak tanımlayacak kadar yüzsüz tüccarlardı. Trump ilk seçildiğinde ilk resmi ziyareti S. Arabistan'a yapsın diye Riyad'daki Kral'dan ABD'ye tam 400 milyar dolar gitmişti.
Futbolda bile bir oyuncuya yıllık 200 milyon dolarlar veren S. Arabistan, Trump'ın ilk ziyaret transferini yapabilme uğuruna tam 400 milyar dolar harcamıştı. Bunun karşılığında Katar'da yönetimi devirme ve bu ülkeyi işgal etme sözü almışlardı. Eğer Türkiye olmasaydı, Trump'a 400 milyar dolarlık transferle forma giydiren S. Arabistan bugün Katar'a çökmüş olacaktı.
S. Arabistan Yemen'de İran'la karşı karşıya getirilerek savaşın eşiğine taşındı.
Bu yetmezmiş gibi Katar ile arasında kriz çıkarılarak bu sayede Suudlar dünyanın en büyük ikinci, Ortadoğu'nun birinci silah alıcısı haline getiriliverdi.
Küresel şirketlerin maç taktiği böyleydi.
Sadece bu kriz sayesinde Katar da silah alma yarışına girmek zorunda bırakıldı ve bölgenin en büyük ikinci silah ithalatçısı olarak Mısır'ı bile 3'üncülüğe itti.
İsrail'in bölgede önüne gelen ülkeyi bombalaması da boşuna değildi.
Şimdi S. Arabistan Trump'ın 2. Başkanlık dönemi için 5 yılda ABD'ye 600 milyar dolarlık yatırım sözü verdi. Bu rakamın büyük çoğunluğu silaha gidecekti.
"Trump ilk bizi ziyaret edecek" diye hava atma girişimiydi bu. Trump şimdi Mısır'a "Gazze yerle bir oldu.
Filistinlileri sen al, Mısır'da yaşasınlar" diye bastırıyor.
Halbuki Mısır bunu ulusal güvenliğine en büyük tehdit olarak görüyor ve İsrail'le savaş sebebi sayıyor.
Mısır'ın bundan vazgeçirmesi için şimdi ABD'den daha fazla silah alıp, S. Arabistan'ı zorlaması gerekiyor. Dedik ya sistem böyle.
ABD'nin yeni yönetimi, Ukrayna-Rus savaşının yayılması korkusuyla silah alımını iki katına çıkaran Avrupa'ya "Bu artış bile yetmez" diyerek baskı yapıyor.
Henüz Savunma harcamalarında bütçenin yüzde ikisini dahi tutturamayan Avrupa'ya "Yüzde beşi silaha yatıracaksınız" diye rest çekiyor. Bu yaklaşım bile ticarethane olarak görülen yepyeni bir NATO'nun yolda olduğunun habercisi.
ABD durmuyor tabii.
Çin'i en büyük düşman ilan ederek, Pasifik'te ve Asya'da büyük savaştan bahsediyor. Sürekli bunu dillendirerek korku yayıyor.
Böylece Hindistan paniğe kapılarak dünyanın en büyük silah alıcısı haline geliveriyor. Onu Japonya takip ediyor.
Korku sopasını yiyenlerden Avustralya bile sıraya giriyor. ABD tüm krizlerle kendine bağımlılığı artırıp dünyayı haraca bağlıyor.
Tüm bu göstergeler bile "Yerli ve Milli Savunma" hamlemizin ne kadar "HAYATİ" olduğunu gösteriyor. Bizim muhalefetin maket kafalı elemanlarının
Savunma Sanayii'mize hangi beyinle ve kimlerin dürtmesiyle saldırdığını daha iyi anlıyoruz. O yüzden daha çok çalışmak, daha güçlü olmak zorundayız.
Bambaşka bir dünya geliyor.