Aydemir Akbaş: CHP'den çok çektim
Kendisini bir drama oyuncusu olarak gören 80 yaşındaki Aydemir Akbaş, Arnavut inadına sahip. Çocukken Kur'an'ı üç kere hatmettiğini belirten Akbaş, CHP'nin o dönemdeki yasakçı zihniyetini görerek CHP ile arasına mesafe koyduğunu söylüyor. Akbaş'ın yaşam öyküsü de oldukça ilginç...
Yeni eskiyi devirir, doğaldır. Lakin bu söz 80 yaşına merdiven dayamış ve hâlâ bir delikanlı gibi ayakta duran Aydemir Akbaş için geçerli bir cümle değil. Arnavut Manastırlı bir baba ile Sürmeneli Laz bir annenin çocuğu olarak 1 Ocak 1936'da Feriköy'de dünyaya gözünü açtığında anne sütünü reddederek keçi sütü ile beslenmeye başlayacaktır hayata. Bu Arnavut damarı ile sütünü içtiği keçinin inadı birleşince de ortaya her zaman burnunun dikine giden, sözünü esirgemeyen ve kendisi için doğru kabul ettiği ilkelere sıkı sıkıya bağlı bir insan ortaya çıkacaktır. Kendi deyimiyle 'Ortaya bela bir şey çıkıyor, o da Aydemir Akbaş.' Peki yine de kimdir Aydemir Akbaş? Bir dönem oynadığı filmlerden dolayı adı seks filmleriyle birlikte hatırlanan bir oyuncu mu, yoksa hayat şeridine 40'ı komedi olmak üzere (ki herkesin seks filmi dediğini kendisi komedi kategorisinde değerlendiriyor) 136 filmde rol almış, 10 yönetmenlik deneyimi bulunan ve 30 tiyatro oyununda oynamış bir sanatçı mı?
Aydemir Akbaş ile Galatasaray'ın lokalinde sohbet ederken sinirine de, hüznüne de şahitlik ediyorum. Söyleyeceği sözü esirgemeden, bazen içine argo ya da küfür ekleyerek yekten söylüyor: "Ben çok tutucu ve milliyetçi bir insanım. Babam Arnavuttur, ciğerciydi Pangaltı'da. 'Arnavutların kızını al ama erkeğini alma' derler. Doğru, tersiz. Muhalefeti severim. Münakaşa adabını bilmem. 'En doğruyu ben biliyorum' diye düşünürüm." Kendisiyle kavga ettiği ise ender vuku bulan bir hadiseymiş. Düşünce bu olunca, varın gerisini siz hesap edin. Ama 47 yıldır Beyhan Hanım'la olan evliliğini de sürdürmeyi başarmış; sudan sebeplerle üç kere boşanıp üç kere evlenmesini saymazsanız... Babasının yetiştirme biçimine hâlâ sadık, mesela dışarıda asla yemek yemiyor. Ama yemek yapmaktan da iyi anlıyor ve zihnini boşaltmak için de sık sık mutfağa girdiğini söylüyor.
'CHP'DEN ÇOK ÇEKTİM'
Bir dönem solcu olarak da adı geçen Aydemir Akbaş, Menderes hayranı olduğunu söylüyor ve ekliyor: "CHP'den çok çektim." Bunun iki sebebi var. Birincisi CHP'nin baskıcı dönemlerine dayanıyor. Babasının, Kur'an okumayı öğrenmesi için onu mahalledeki bir imamın evine gizlice gönderdiği ve aynı zamanda Galatasaray Lisesi'nde okuduğu günler. Cüzleri saklayarak Kur'an okumaya giden Akbaş, bu sayede Kur'an'ı üç kere hatmetmiş. "Ancak bir gün sınıfta çocuklar rica edince Kur'an okudum ve o sırada hoca beni yakaladı. Babama şikayet ettiler ve Kur'an okumam yasaklandı. O yaşta benim içime işledi bu durum" diyen Akbaş'ın CHP'den ikinci soğuma gerekçesi ise 1946 seçimlerinde Demokrat Parti'nin oylarının çalınması: "O oy çalınma işlerinin en büyük suçlusu benim sülalemden birisiydi, CHPliydi ve sandık başkanıydı." Adnan Menderes ile Etiler'de bir evde tanışan Akbaş, o dönem istifa eden il başkanı Orhan Köprülü'yü Menderes'in "Sen namuslu adamsın sana ihtiyacım var, istifa etme" diyerek ikna ettiğine şahit olduğunu kaydederek, bugüne kadar bir kere CHP'ye oy verdiğini belirtiyor. Menderes idam edildiğinde çok üzüldüğünü ifade ederken gözleri dolan oyuncu, "Bu ülkede Karl Marx'ı üç gecede okuyan komünist oldu, olanlar da trilyoner çocukları oldu. Solculuk burjuvanın malı oldu bizde. Ne milliyetçi, ne solcu, ne demokrat, ne liberal olunabildi tam manasıyla" diyor.
Aydemir Akbaş ile Galatasaray'ın lokalinde sohbet ederken sinirine de, hüznüne de şahitlik ediyorum. Söyleyeceği sözü esirgemeden, bazen içine argo ya da küfür ekleyerek yekten söylüyor: "Ben çok tutucu ve milliyetçi bir insanım. Babam Arnavuttur, ciğerciydi Pangaltı'da. 'Arnavutların kızını al ama erkeğini alma' derler. Doğru, tersiz. Muhalefeti severim. Münakaşa adabını bilmem. 'En doğruyu ben biliyorum' diye düşünürüm." Kendisiyle kavga ettiği ise ender vuku bulan bir hadiseymiş. Düşünce bu olunca, varın gerisini siz hesap edin. Ama 47 yıldır Beyhan Hanım'la olan evliliğini de sürdürmeyi başarmış; sudan sebeplerle üç kere boşanıp üç kere evlenmesini saymazsanız... Babasının yetiştirme biçimine hâlâ sadık, mesela dışarıda asla yemek yemiyor. Ama yemek yapmaktan da iyi anlıyor ve zihnini boşaltmak için de sık sık mutfağa girdiğini söylüyor.
'CHP'DEN ÇOK ÇEKTİM'
Bir dönem solcu olarak da adı geçen Aydemir Akbaş, Menderes hayranı olduğunu söylüyor ve ekliyor: "CHP'den çok çektim." Bunun iki sebebi var. Birincisi CHP'nin baskıcı dönemlerine dayanıyor. Babasının, Kur'an okumayı öğrenmesi için onu mahalledeki bir imamın evine gizlice gönderdiği ve aynı zamanda Galatasaray Lisesi'nde okuduğu günler. Cüzleri saklayarak Kur'an okumaya giden Akbaş, bu sayede Kur'an'ı üç kere hatmetmiş. "Ancak bir gün sınıfta çocuklar rica edince Kur'an okudum ve o sırada hoca beni yakaladı. Babama şikayet ettiler ve Kur'an okumam yasaklandı. O yaşta benim içime işledi bu durum" diyen Akbaş'ın CHP'den ikinci soğuma gerekçesi ise 1946 seçimlerinde Demokrat Parti'nin oylarının çalınması: "O oy çalınma işlerinin en büyük suçlusu benim sülalemden birisiydi, CHPliydi ve sandık başkanıydı." Adnan Menderes ile Etiler'de bir evde tanışan Akbaş, o dönem istifa eden il başkanı Orhan Köprülü'yü Menderes'in "Sen namuslu adamsın sana ihtiyacım var, istifa etme" diyerek ikna ettiğine şahit olduğunu kaydederek, bugüne kadar bir kere CHP'ye oy verdiğini belirtiyor. Menderes idam edildiğinde çok üzüldüğünü ifade ederken gözleri dolan oyuncu, "Bu ülkede Karl Marx'ı üç gecede okuyan komünist oldu, olanlar da trilyoner çocukları oldu. Solculuk burjuvanın malı oldu bizde. Ne milliyetçi, ne solcu, ne demokrat, ne liberal olunabildi tam manasıyla" diyor.
VE MOTOR...
Liseyi bitirince bir süre Haldun Dormen'in cep tiyatrosunda çalışan Akbaş, Fransa'ya gidip tiyatro tahsili yapmayı düşünürken 27 Mayıs 1960 darbesi olunca hemen yedek subay öğretmenlik için müracaat eder. Çektiği kura, Urfa'nın Suruç ilçesi Kara Köyü çıkacak ve iki sene izin yapmadan orada toprak altındaki bir evde yaşayacaktır. Mürşitpınar sınır kapısına 10 kilometre kadar uzaklıktaki bu köyde iken Hatay'da Atatürk heykeline saldırılması üzerine Suriye'ye girip silah bile sıkar. Bu süre zarfından bölgenin o dönem en büyük gelirlerinden birisi olan kaçakçılık işlerine de yakından şahit olur. Askerlik sonrası İstanbul'a dönerek Altan Erbulak'ın yönlendirmesiyle Yeni Sabah Gazetesi'nde spor yazarlığına başlayan, orası kapanınca da Erol Simavi'nin kurduğu Yeni Gazete'de yazan Akbaş, sivri ve sert dilli olduğu için hiçbir yerde tutunamayarak gazete gazete dolaşacaktır. Haldun Dormen ve ardından Nisa Serezli tiyatrolarında oynayan Akbaş, bundan sonra Yılmaz Güney ve Lütfi Akad'la beş film çekecektir. Yılmaz Güney ile sıkı arkadaş olan ünlü oyuncu, Haldun Dormen tekrar Yaşar Kemal'in bir oyunu için kendisini İstanbul'a çağırınca Yılmaz Güney'e "Ben önce tiyatrocuyum, kusura bakma gidiyorum" deyip tiyatroya geri döner. Sonra kendi tiyatrosu olan Küçük Sahne'yi Ali Poyrazoğlu ile ortak kurar. Ancak 12 Eylül'de oyun oynanamaz hale gelince orayı da kapatır.
'SEKS DEĞİL, KOMEDİ ÇEKTİM'
Hep senarist olma hayaliyle yaşayan Aydemir Akbaş, ilk sinema filminden 1.5 saat sonra meşhur olduğunu anlatıyor kahkaha atarak. Lami Dilbaz'ın "O maymunla başlayın filme" demesiyle üç film anlaşması yapan Akbaş, peş peşe çektiği bu 40 filmin seks değil komedi filmleri olduğunu söylüyor: "Saray Sineması'nda Lando Buzzoncha adında bir İtalya'nın komedi- seks filmi oynadı, ondan sonra bizi keşfettiler. Ben seks sahnelerinde güldürürüm. Benim çektiğim seks filmi değil, komedi. Bu yakıştırma basının halt yemesi. Adana'da bir albay beni çağırdı ve 'Ya sen bir görev yapıyorsun. Sen bu halka seksin ne kadar önemsiz bir şey olduğunu anlatıyor, alay ediyorsun' dedi. Bu işlerin cılkı çıkınca bıraktım o tarz filmleri. Sinema batmış durumdaydı. Biz kurtardık. Filmlerimde küfür bulsunlar her bir küfre bin lira veririm. Bugünkü filmlerde ne küfürler var! 'Kolpaçino'da küfür sana yakışıyor diye diye zorla koydular. Ya bizim küfre ihtiyacımız yok! Ben esas dram oyuncusuyum. 15 senaryom var, 'Atla Gel Şaban' benim filmim mesela." Bu dönemde çok para kazanan ama hepsini gece hayatında dostlarıyla yediğini belirten Aydemir Akbaş, o dönem hakkında çıkan Nükhet Duru ile aşk söylentisi için de şunları söylüyor: "Ben Nükhet'in elini bile tutmadım. Elini tuttuysam adiyim. Bundan dolayı benimle dalga bile geçmişlerdir. Beyhan'a 'Aydemir paraları Nükhet'le yiyor' denince o da bunu Erol Simavi'ye söylüyor. Simavi bir gece geldi Batı Kulüp'e ve bana 'Bu son gecen' dedi. 'Tamam baba, son gece dedim' ve bitti. Sonra Simavi ile Nükhet Duru çıkmaya başladılar."
ÖLENE KADAR STAR KALACAĞIM
Her zaman tedavülde olmayı başaran bir aktör olan Aydemir Akbaş, ölene kadar da star kalmakta ısrarcı. Şu an kendisi için komedi olarak yazdığı 8-10 bitmiş senaryosunun olduğunu ve hobi olarak bu işi yaptığını belirten Akbaş, bu konuda da oldukça kıskanç. Öyle ki yazdıklarını kimseye okutmuyor. "Çekilir çekilmez benim derdim değil, ben yazarım ve okutmam; kıskancımdır. Mükemmellik peşinde koşarım, bir senaryoyu beş kere yazdığımı, 80 sayfayı yırtıp attığımı bilirim. 36 bölümlük hazır bir dizim var" diyen Akbaş, Cem Yılmaz'a 'Tel Cambaz' isimli bir senaryo verdiğini ama ona tekrar ulaşamayınca da ısrardan vazgeçtiğini söylüyor. Usta oyuncu, komedi yazmanın zor olduğunu kaydederek günümüzdeki oyuncuların da hiçbirisini beğenmediğini söylüyor: "Yeni oyuncu, star yok. Laf söylüyorlar sadece. Bağırmayı oyunculuk zannediyorlar. 'Kösem Sultan'a bakın, dizinin hiçbir tarihi gerçekliği yok. Böyle dizi mi olur? Film çekiyorum diye tarihi değiştiremezsin. Bana oyuncu koçluğu teklifi geldi. Dedim 'O ne ya?' Meğerse ne paralar dönüyormuş bu işte! Komedi Allah vergisi,dir, eğitimle komedyen olunmaz."
MİLLİYETÇİYİM; AYRAN VARKEN KOLA NE YA!
Gençlik bitti. Uyuşturucu çok arttı. Bu engellenmeli. Ben bir kere esrar kullandım. Urfa'da 'Hudutların Kanunu'nu çekerken Yılmaz Güney ve Tuncay Kurtiz ile bir yere davet ettiler. Orada tur atılırken 'Ayıp olur' dedikleri için bir nefes çektim, o kadar. İçen kim olursa olsun ceza verilmesi lazım kardeşim. Bu sanatçı ortamında bir iki kişi hariç içmeyeni yok. Kimse yalan söylemesin. Bir grubu yakalıyorsun karakoldan çıkarak 'Ben içiciyim' diyor. Benim küçük yeğenim bunu görünce 'Aa dayı içmek serbestmiş' demez mi? Sen ne yapıyorsun ya? Ağır cezaları olmalı bunun. Eskiden biz bekçiden korkardık, adam şimdi emniyet müdürüne kafa tutuyor. Disiplinden yanayım, devletçiyim. Bir ülke böyle içeriden çöker, savaşmana gerek yok. Bazen protesto ediyorlar markaları, bir gün sürüyor. Bütün mağazaları kitleyeceksin ağabey, alışveriş yapmayacaksın. Bu, kanıma dokunuyor. Milliyetçilik budur. Ben perdeyi açtı diye kız kardeşimin dişini kırdım. 'Galatasaray'ı bitirmiş adamsın, neyin kafası bu?' diyorlar. Milliyetçiliğin, dinin sorgusu mu olur? Küçük görülmemize tahammülüm yok. Benim çocuğum olsaydı, yeminle kapıdan dışarı çıkarmazdım. Öyle kola içemez, cep telefonu kullanamaz. Ayran varken kola ne? Benimle selfie çekmek isteyen simitçiyi tersledim geçen. '1.5 milyonluk telefonla öküzlerle mi konuşuyorsun köyünle' dedim. Benim telime bak; 80 liralık. Onu da bana İbrahim Tatlıses hediye almıştır.
'İSTERSENİZ FAŞİST DEYİN, BAŞKANLIKTAN YANAYIM'
Başkanlıktan yanayım ben; Atatürk gibi tek adam olacak kardeşim. Bizim kültürümüz buna müsait. Faşist deme bana. İdamın kalkmasına karşıyım, uyuşturucu kullananı asarım. Demokrasiyi herkesin her şeyi yapacağı şey zannediyoruz. Yok öyle bir şey! Silah taşıyana 20 yıl ceza vereceksin. Sahte içkiye 60 yıl. Bunlardan dolayı faşistsem faşistim. Galatasaray Lisesi'nin ilk şartı hoşgörüdür. Ne hoşgörüsü kardeşim? Hakim, tecavüzcüye kıravatlı diye iyi halden ceza indirimi veriyor. Demokrasi elbette olsun, başkanlık sistemi engel değil demokrasiye.
'ARABASI OLMAYAN TEK AKTÖR BENİM'
Ben bir filmin yönetmeniysem, öyle habire sette çay içirmem. Üç kere içilir, saati vardır. Yönetmenin elinde çay bardağı kameradan bakıyor. Böyle laubalilik mi olur? Bu ne ya! Sete, minibüse binip set işçileriyle beraber gidiyorum. Bir gün bir set işçisi bana 'Nasıl kralsın sen ya? Arabanla gel, geç gel; nasıl starsın sen?' dedi. Arabası olmayan tek aktör benim. Bir arkadaşım şoförlü araba verdi, yapamadım. Şoförü bekletemiyorum."
SABAH