Adı Ali Kıtmir.
Bir elinde baston, öbür elinde bıçak.
Fatih'te seyyar satıcılık yapıyor.
Sattığı tatlının hangi şartlarda üretildiğini bilmiyoruz.
İşte bu adama zabıtalar müdahale etti.
Peki ne için?
Vatandaşın sağlığını, vergi ödeyerek satış yapan esnafın hakkını korumak için.
Seyyar satıcı Ali Kıtmir zabıtaya saldırdı.
E zabıta ne yaptı?
Biber gazı ve sopalarla karşılık verdi.
Burada Ali Kıtmir'in saldırması da, zabıtanın verdiği karşılık da doğru değil.
Bunun altını çizelim.
O şiddet görüntülerinin sosyal medyaya düşmesinin ardından tanıdık bir kara propaganda başlatıldı.
Tatlıcı Ali'nin 15 Temmuz gazisi olduğundan dem vuruldu.
İyi ama mesele gerçekten Tatlıcı Ali miydi?
Bana göre amaç 'tatlı' bir provokasyondu.
Geçmişte yaşadığımız onca örneği düşünün ve ne yapılmak istendiğini anlayın.
Tatlıcı Ali olayı ilk olarak nasıl yansıdı hatırlayalım.
Sosyal platformlarda zabıtalar "15 Temmuz gazisini dövdü" diye bir anda kampanya başlatıldı.
Yani toplumun şu günlerde en hassas olduğu yerden girildi topa.
Tatlıcı Ali'nin 'hacı' olduğu ileri sürüldü sonra.
Bir 15 Temmuz gazisine zulmedildiği yönünde yürütüldü kampanya.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi seyyar satıcının zararının karşılanacağını açıkladı.
Sorumlular hakkında soruşturma yürütüldüğünü vurguladı.
Başlatılan provokasyonun büyümesini A Haber önledi.
Ali Kıtmir A Haber'e verdiği röportajda 15 Temmuz gazisi olmadığını açıkladı.
"Zabıtayla aramda bir yanlış anlaşılma oldu" dedi.
İtinayla yapılan provokasyon, o röportajın ardından boşa çıktı.
Boşa çıktı çıkmasına ama bu kadar basitçe geçiştirilebilecek bir konu değil bu.
Kimler hala bir kaşık suda fırtınalar yaratıp kaos oluşturmak istiyor?
Sosyal medya psikolojik harp alanı olmaktan nasıl kurtarılır?
Bu konular üzerinde artık geniş bir çalışma yürütülmeli.
Harekete geçilmeli.
Yoksa kaosa umut bağlayanların bu kampanyaları hiç bitmeyecek.
Eğer bataklık kurutulmazsa her seferinde yeni provokasyonlarla sahneye çıkacaklar.
Benden söylemesi.