‘Bırakın ölsünler’ demek kolay, mesele ölüm siyasetini tarihe gömmek
26.06.2017, Pazartesi
KHK'larla işinden atılan iki eylemci 100 günü aşkın süredir Ankara'da açlık grevi yapıyor.
Şimdi herkes aynı soruyor. Eminim yargının kararlarından sorumlu tutulan siyasiler de aynı soru üzerine kafa yoruyordur.
Bundan sonra ne olacak?
Bu iki eylemcinin hukuki ve siyasi talepleri yerine getirilecek ve bir istisna mı yaratılacak? Yanidevlet bir anlamdageri adım mıatacak?
Yoksa "Norm dışı yöntemlerle hukuk devletine dayatmada bulunulamaz, devlet yasadışıörgütlerin müdahil olduğueylemleri muhatap kabuletmez" mi denilecek?
Haklısınız, soru zor.
Zira eylemciler sadece kendileri için değil aynı durumda olan diğeri için de "istiyorlar." Artı olarak devletten, örgütlüyapıların söylemleriylebirebir örtüşen başka siyasitalepleri de var. Ortada politikbir durum var.
***
Ancak bu problem ne ilk ne de sadece bize özgü.
Bireylerin taleplerini, yargı süreçlerine başvurmak yerine, açlık grevi gibi yöntemlerle elde etmeye çalışmaları tüm dünyada yaygın bir yöntem.
CHP'nin tek parti döneminde Nâzım Hikmet de açlık grevi yaptı... Bizden yüzlerce mil uzaktaki İrlanda'da Boby Sands de...
Ne var ki devletin işi sadece tarihten ibretle halletmesi öyle kolay değil.
Çünkü günümüzde hukukdevletlerine bu tarz siyasetdışı talepleri kabul ettirmeninzorlaştığını gören eylemcilerde yaratıcılıklarınıkonuşturuyor...
Daha ikna edici olmak ve mağduriyet gidermektenziyade keşfettikleri sorunuderinleştirip siyasi kazanımlaraulaşmak için eylemlerinindozunu artırıyorlar.
Örneğin Türkiye'de 1984 ve 1996'da yapılan açlık grevlerinde ölümler 60'ıncı günden itibaren başlamıştı. Ancak 2000'lerin başında Ecevit hükümetinin, terör örgütlerinin cezaevlerindeki hâkimiyetini kırma hedefiyle F tipi hapishaneler yapmasıyla açlık grevleri boyut değiştirdi. Örgütler, LatinAmerika'daki uzun açlıkgrevlerinden, B1 vitaminigibi destekler kullanılarakeylem sürelerinin uzatılacağınıöğrendiler.
Böylece üzerinde konuştuğumuz Ankara'daki son örnekte olduğu gibi, açlık grevciler daha uzun süre eylem yapıp gündemde kalmayı başarabildiler.
Örgütler bile eylem tarzında reform yaparken devletin klişelerdeısrar etmesisizce de kolaycılıkdeğil mi?
***
Evet, belki önümüzdeki sorun bugün için kolaya kaçarak ya da hamasetle çözülebilir.
Şu ana kadar Ankara'dakieylemle ilgili hükümet yetkililerindenve bürokrasidengelen tepkiler de farklı olarakçok parlak değil.
Ne var ki onca mevzidevaroluş mücadelesi veren buülkenin, bu halkın sorunlarınadaha kalıcı çözümler geliştirmesişart değil mi?
Kaldı ki her türlü siyaset dışı hamleyi hatta darbe ve işgal girişimi gibi onca belaltı yöntemi bertaraf etmiş bir siyasi aklın bugün iktidarda olduğu düşünülürse...
Bence siyasi irade klasik"muhatap almam" refleksiniterk etmeli. Çünkü asıl,muhatabını görmezden gelerekişi şahsileştirdiği izlenimiyaratıyor. Eylemin ajitasyonunakatkı yapıyor.
Yapılması gereken daha soğukkanlı bir tavır takınmakve mesafeli açıklamalar yapmak.
Örneğin, ilk iş olarak, kategorikolarak insan bedenininsiyaset malzemesi yapılmasınakarşı olunduğu nesnel birdille iç ve dış kamuoyuna açıklanmalı.
Ardından özgüvenle, muhatapların icranın yasalara uygun icraatlarına yönelik hukuki itirazlarının yargı aracılığıyla inceleneceğiduyurulmalı.
İnanın bu profesyonel vemesafeli tavır, asri zamanlardadevletlerin siyaset dışıyöntemleri bertaraf etmesininen akılcı ve insani yöntemi.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.