Türkiye, uzun yıllardır siyasetle şiddet arasına mesafe koymamanın sancısını yaşıyor. Solun bir kesiminin şiddeti bir siyaset aracı olarak görmesi bir yana asıl tehlike, iktidara muhalefet etmek adına "düşmanımındüşmanı dostumdur" diyen ve marjinal terör örgütlerinin yaptıklarını hoş gören muhalefet aklıdır.
Bu yaklaşım en büyük zararı iktidara değil, bizzat ülkeye veriyor. Terör ve şiddet kullanan örgütler böylesi moral destek almasalar büyümeleri ve varlıklarını sürdürmeleri mümkün değil. Bunda da medyanın rolü yadsınamaz. Bu rolü en çarpıcı biçimde "Demir Lady" lakaplı eski İngiltere Başbakanı Thatcher anlatmıştı: "Propaganda terörünoksijenidir."
Terör de doğal olarakdemokrasinin ve demokratikleşmenin karbonmonoksiti yani zehri. Bu ikili ilişki, demokratikleşmekisteyen ülkeleri bir kısır döngüyesokar. Her demokratik adımınızı terör kendihanesine yazar ve onu kullanır. Doymakda bilmez. Fazlasını ister. Aldıkça da "silaholmasaydı bu hakları alamazdık" propagandasıyapar ve şiddeti meşrulaştırır. Oyüzden terör örgütleri kendi çizgisindeki partilerinbile güçlenmesinden hoşlanmaz. Bunu enson PKK-HDP ilişkisinde çok açık biçimdegördük. Kısaca terörün gölgesinde demokratikadım atmak ve sivil siyaset yapmak zor.
Şimdi bu durumun daha vahimini FETÖ ve PKK eksenli yaşıyoruz. Son yıllarda iş öylesine çığırından çıkartıldı ki medyada, siyasette hatta akademik çevrelerde hiçbir ahlaki ölçüye sığmayan işler yapıldı. PKK'ya "silahbırakmayın ucuza gidersiniz" diye yalvaran aydınlardan, FETÖ'nün kumpas merkezine dönüştürdüğü medya organlarına kol kanat geren CHP'li siyasetçilere kadar her şeye tanık olduk. Dün F-Tipi çete diye FETÖ'yü manşet yapan, karşı çıkan Cumhuriyet gazetesi ve CHP'yi, bugün o kirli yapıya "oksijen" taşıyan rolde görüyoruz.
Bu konuda da en büyük günah medyanın. Medyanın terör eylemlerini ve terör aktörlerinin açıklamalarını haberleştirmesi sadece bizde değil dünyada da tartışma konusu. Başta İngiltere olmak üzere AB ülkelerinde medya teröre karşı ortak bir dil kullanırken, ne yazık ki söz konusu Türkiye olunca işin rengi değişiyor. Türkiye içindeki durum daha da beter. Medya, özellikle son üç yılda sırf, iktidarzora girsin diye terör eylemlerini ve kumpaslarınıalabildiğine geniş vererek müthişbir algı operasyonu yürüttü. Ve öylebir noktaya geldi ki artık taşınamaz durumda.
İşte bu gerçekten yola çıkan Türkiye'nin ulusal haber ajansı AA, "10 Maddede TerörHaberleri Nasıl Yapılır" başlıklı bir ortak metin yayınlamak zorunda kaldı. AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü ŞenolKazancı bu çabanın gerekçesini şöyle anlattı: "Terör örgütlerinin bu saldırıları gerçekleştirirkentemel hedefi Türk halkınınmoral motivasyonunu bozmak ve ülkeekonomisine hasar vermekti. Medyamızne yazık ki zaman zaman habercilik kaygısıylaterör örgütlerinin amacına hizmeteden haberler yaptı. Umuyoruz bu kitapçıkTürk medyasında teröre karşı farklıbir hassasiyet oluşturur."
Bu çabayla, kanunların, RTÜK'ün ve mahkemekararlarının yönlendireceği bir süreçtenziyade, medyanın bizzat kendisinin terör örgütlerininörtülü propagandasına alet olmadan vereyting tuzaklarına düşmeden sorumlu yayıncılıkhassasiyetiyle hareket etmelerini sağlamakamaçlanıyor. Bakalım medya bu ortak çağrıyadestek verecek mi?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.