‘Görevimiz hastalığı kökünden kazımaktır hastayı değil...’
14.10.2016, Cuma
Son on yılda, bir toplumun 50-100 yılda yaşadığı altüst oluşları, bölgesel sarsıntıları müthiş bir hızla yaşadık. Hepsi de sarsıcıydı ama hiçbiri 15 Temmuz darbe veya iç işgal girişimi kadar sarsıcı olmadı. Belki de hepsinin özetiydi bu. 15 Temmuzdarbe girişimive ona karşı halkındirenişi bizeözgü ve özeldi. Bunedenle yol açacağısonuçlar da sıradandeğil daha sarsıcıolacak. Önemliolan da bu sarsıcı sürecien az zararla atlatabilmek.
Bu noktada en önemli görev de siyasete düşüyor.
Geçmişi darbelerle dolu bir ülkeyiz ama ne yazık ki o darbelerle bir kez olsun bile yüzleşemedik. En son Ergenekon ve Balyoz davalarıyla böyle bir umuda kapıldık ama onu da bugün karşımıza darbeci olarak çıkan FETÖ yapılanması kendi çıkarı için kötüye kullandı.
Şimdi o darbeci yapıyla hukuk içinde yüzleşme şansımız var. Ama daha işin başında, başını CHP'nin çektiği akıl almaz bir "mağduriyet" kampanyası yürütülüyor. Bu tespit, içinden geçtiğimiz süreçte mağduriyet olamaz anlamına gelmiyor, gelmemeli de. Elbette bazı mağduriyetler olabilir ve bu da seslendirilmeli ki, Ergenekon ve Balyoz süreçlerinde yaşanan acılar bir daha yaşanmasın.
Ancak bu dönemle, Ergenekon dönemi arasındaki şu fark da gözlerden kaçmamalı.
Ergenekon davalarını FETÖ'cü yapı, istediği gibi yönlendirdi ve asıl hedefi de darbelerle yüzleşmek değil, kadrolarına alan açmaktı.
Yani o süreci yönetenler bilinçli biçimde birilerini "mağdur etmek" istedi.
Peki, şimdi aynı şey söylenebilir mi? İşin bamteli tam da burada. Devleti çökertmeyi, ülkeyi işgal ettirmeyi hedefleyen bir yapıyı devletin kılcal damarlarından temizlemeye çalışanların önceliği "kadrolaşma" olabilir mi?
Arkasında yüzde 50 oy desteği olan bir AK Parti hükümetinin, toplumda karşılıkları olmayanları, "muhalif" diye ayıklamaya, gözaltına almaya ihtiyacı var mı? Tam tersine AK Parti için negatif propaganda olur bunlar.
Poliste hâlâ sıkıntılar olsa da idarede ve yargıda soruşturmalar çok daha dikkatle yürütülüyor.
Bunun en iyi örneği de HSYK. HSYK onca eleştiriye rağmen, muhafazakâr, milliyetçi ve sosyal demokrat yapısıyla, herkese eşit durmayı başaran, örnek bir kurum.
Önceki gün HSYK Başkanvekili MehmetYılmaz'la konuştum. Yılmaz, özellikle yargıdaçok titiz davrandıklarına dikkat çekiyor veşöyle diyor: "Zor bir süreçten geçiyoruz. Asıl görevimiz, bu zor dönemde yargıyıolması gereken noktaya taşımak ve saygınlıkkazandırmak. HSYK olarak çoktitiz ve hassas çalışıyoruz. Geçmişteyapılan haksızlıkların nelere yol açtığınıen iyi yargı camiası biliyor. Yapılanhatayı da hızla telefi ediyoruz."
Şu gerçeği de gözden uzak tutmamakgerekiyor; süreç için en büyük tehlike, kadrolaşmadançok, hâlâ polis ve yargı içinde kalmayıbaşaran FETÖ'cülerin bu soruşturmalarıyönlendirmesidir.
Bunun mağduriyetlerde etkisi olmadığını kim söyleyebilir? Bölgemiz önemli gelişmelere gebeyken, Türkiye'nin içe kapanıp münazaravari tartışmalara boğulmaması gerekiyor.
Son sözü yüzyıllar önce "Görevimiz hastalığıkökünden kazımaktır hastayı değil"diyen İmam Şafi'ye bırakıyorum: "Hertartışmada zaferle çıkmaya çalışma! Kalpleri kazanmak tartışmadan zaferleçıkmaktan önemlidir. Kardeşlerin arasındabina ettiğin ve üzerinde yürüdüğünköprüleri yıkma. Bir gün o köprüdengeri dönmen gerekebilir. Hatadannefret et ama hatalı olandan nefretetme. Bütün kalbinle günah ve isyanaöfkelen ama günahkâra acı, ona şefkatgöster. Sözü eleştir ama sözü söyleyenesaygı göster. Görevimiz hastalığı kökündenkazımaktır, hastayı değil..."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.