Siyaset üretemeyen muhalefet, son günlerde diline yüksek yargıyı doladı. Bırakın 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerini, 28 Şubat, 367 hokkabazlığı, 27 Nisan e-muhtıra günlerinde yüksek yargının nasıl kötü bir sınav verdiği hâlâ hafızalarda. Halk, ne 28 Şubat postmodern darbecilerini ne onları ayakta alkışlayan yüksek yargıçları ne de bu iki kesimin siyasi savunuculuğunu yapan statükocu siyasetçileri unuttu. Bu yüzden, onlara değil, yargıda reform yapanlara destek verdi. Bugün o desteğin gereği olarak özellikle yargı alanında derin bir sancı yaşanıyor ve yeniden yapılanma gerçekleşiyor. Belki de yüksek yargıya saldıranların asıl korkusu bu yapılanmanın gerçekleşiyor olması. Şu gerçek artık biliniyor, uzun yıllar yargıya ve bürokrasiye tektipçi, devletçi ideoloji musallat oldu. Sonra onun yerini ikizi Cemaatçi yapı aldı. Şimdi ikisinin de devre dışı kalacağı yeni bir sürecin içindeyiz.
Önceki gün sürecin öncülerinden Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başkan Vekili Mehmet Yılmaz nasıl bir değişim yaşandığının ipuçlarını veriyor: "Amacı adalet olmayan, Sayın Bülent Arınç'a suikastla ilgisi bulunmayan kozmik oda aramasıgibi, amacı casusu ortaya çıkarmakolmayan askeri casusluk davaları gibi,17-25 Aralık yolsuzluk soruşturması,Ergenekon ve Balyoz davaları gibi amacındansaptırılarak adaletin kirletildiğidavalar, çöken güvenilirlik ve saygınlık,böyle bir manzara devraldık.
Her kamu görevinde tarafsızlık asıldır. Ama hâkim ve savcılıkta tarafsızlık olmazsa olmazdır. Adalet araç olarak kullanılmışsa, yani adalete ihanet edilmişse vereceğiniz ceza bellidir. Siz de olsanız, biz de olsak bellidir. Emanetinize hiç ihanet etmedik. Sonuna kadar da ihanet etmeyeceğiz. Yargının çökertilmesine izin vermeyeceğiz."
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.