Klasik taktiktir. Tanımlarsın, o tanımın içine hapsedersin, köşeye sıkıştırırsın ve ezersin. Yabancı basında, Gezi'de başlayıp 15 Temmuz sonrasında artarak yoğunlaşan tanımlama şöyle: AK Parti, Atatürk karşıtıdır. Erdoğan, Atatürk'ün mirasını yok etmeye çalışan bir liderdir. Böylelikle Türkiye'yi kamplara bölüp, toplumu belli çekmecelere hapsedip 'yemeye' daha müsait bir hale getirirler.
Örneğin The New Yorker'ın darbenin ertesi günü yayınladığı makalenin başlığı, "Atatürk Erdoğan'akarşı: Türkiye'nin uzunmücadelesi". Ya da Alman Deutsche Welle'de çıkan makale, "Erdoğan,Atatürk'le kapışıyor." Ya da The National Interest'teki makale, "Atatürk karşıtı Erdoğan". Örnekleri çoğaltabiliriz ama ana fikir değişmiyor. Emperyalistler Türkiye'yi, kurucu lideri Atatürk üzerinden ayrıştırmaya, kamplara ayırmaya ve klasik 'böl ve yönet' stratejisini uygulamaya çalışıyorlar.
Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Oğan, katıldığı bir canlı yayında şu sözleri söylediği için bu kampanyanın fitili tekrar ateşlendi. "Biz15 Temmuz'da çok büyük bir şeybaşardık. Bakın bu halk bir devrimyaptı. Bütün bu dışarıdanmüdahale etme imkânı bulanbürokratik oligarşiyi yerle yeksanetti. Vesayet sistemini bitirdi. Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz. Bakın beğenin ya da beğenmeyin,bu yeni devletin kuruculideri Tayyip Erdoğan'dır." 'Yeni bir devlet' yerine, "devletiyeniden yapılandırıyoruz" deseana fikri daha güzel izah etmiş olabilirdi. Ancak bir bardak suda fırtına kopartıp sistematik linç başlatanların ve maalesef millî unsurları da yanlarına çekenlerin amacı, toplumu bölünmeye kışkırtmaktan başkası değildi. Yoksa siz "Türklerle Kürtler birlikte yaşamakzorunda mı?" diye yazılar döşenen 'başkıro'nun derdinin devletimizin bütünlüğü olduğunu sanmıyorsunuz, değil mi? Nitekim iki gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan bile Malatya Mitingi'nde, "Tüm kurumlarını,millî ve yerli bir anlayışla yenidendüzenleyen Türkiye'nin hareketkabiliyeti artık çok daha geniştir" derken bundan çok farklı bir gerçeklikten bahsetmiyordu.
Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti, önce 1960 darbesi ve 1961 Anayasası'yla, sonra da 1980 darbesi ve 1982 Anayasası'yla yeniden şekillendirilmişti. İki darbenin bıraktığı tortularla karşımızda bürokratik oligarşinin milleti yönettiği bir form vardı. İşte 15 Temmuz'daki direniş, bunu daha demokratik bir şekle dönüştürme çabasının kırılma noktasıydı. Esas 15 Temmuz darbesinin başarıya ulaşmış olmasıydı, elimizde bir Türkiye Cumhuriyeti kalmayacaktı; FETÖ totalitarizmine boyun eğerek yaşamış olacaktık. Ki bence Türkiye Cumhuriyeti'ne veya Atatürk'e ihanetten bahsedeceksek, ilk sözü "NATO'ya bağlıyız" olan 'iyi çocukları'ın yaptıkları darbelerin, "Bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk'ün mirasına neler yaptığı ile başlayabiliriz.
Erdoğan, özneleşme süreci itibariyle Atatürk'e eleştirel yaklaşan bir 'habitus'tan geliyor olsa da, canı pahasına kendisini adadığı "Bağımsız Türkiye" idealiyle, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma hedefiyle Atatürk'e en yakın duran liderdir. Sağlık sorunları nedeniyle katıldığı son Cumhuriyet Bayramı kutlamasında bile Fransız Büyükelçiye, "Milletime söz verdim,Hatay'ı alacağım" diyen Atatürk'ün mirasını, sizce "Suriye'de ne işimizvar?" diye soran, Alman gazetesine "Türkiye'de Almanların can güvenliğiyok, gelmeyin" diyen, FETÖ içi 'adalet yürüyüşü' yapan, Kılıçdaroğlu mu temsil etmektedir? Yoksa, "Bedeli ne olursa olsun, TürkiyeCumhuriyeti'nin güneyinde birPKK devleti kurulmasına izin vermeyeceğiz" diyen, "Suriye'de sahnelenenoyuna geçit vermeyeceğiz" diye haykıran, "FETÖ'nünkökünü kazıyacağız" diye milletine söz veren, "Başaramayacaksınız,milletimizi bölemeyeceksiniz, bayrağımızıindiremeyeceksiniz, vatanımızıparçalayamayacaksınız,devletimizi yıkamayacaksınız. Buülkeye diz çöktüremeyeceksiniz,bu halka boyunduruk vuramayacaksınız" diyerek meydan okuyan Erdoğan mı? 15 Temmuz'la beraber emperyalistler sahada kaybetti ve 16 Nisan referandumuyla birlikte hukuken kaybetti. Ancak millet olarak ayrışırsak, bu gücü yeniden bulacaklarını ümit ediyorlar. Oyun çok basit ama biz bu tuzağa düşecek kadar basit bir millet miyiz? Müstevliler ve içerideki işbirlikçileri bu soruya cevap vermemizi bekliyorlar!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.