Bu mevsimin cilvesi işte!
Gün hiç solmayacakmış gibi duruyor.
Oysa akşam ezanına bir saatten az zaman var.
Boğazın karşı kıyısında bazı evlerin camları son kez güneşten alev alıyor.
Ihlamur kokuları geliyor arka mahallelerden. Masadakinükteler,haberleşmeler,çarçabukyerlerini tatlıbir suskunluğabırakıyor. İlahi bir eluzanıp hiperaktif dünyamızıyatıştırıyor.
Açlık, susuzluk ve başka ne varsa unutuyoruz. Geriye bekleyişingüzelliği kalıyor.
Hele tek başımaysam (ki çoğu kez tek başıma olmayı seçtim, ihtiyacım vardı!) her saniyemi bu güzellik dolduruyor.
Biliyorum...
İftar vakti yaklaşık 40 dakika kadar sonra her seferinde yanı başımızdaki iskeleye bir kuğu gibi yanaşan akşam vapuru gibi gelecek.
***
Bu sahneyi niye anlattığımı merak edeceksiniz ya da bazılarınız "bize ne?" diyecek...
Açayım biraz...
İnsan her yaşında "yeni"lenebiliyor; "biliyorum" deyip geçtiği şeylerde bilmediği ne çok şey olduğunu fark ediyor.
Bugüne kadar beklemek eylemi benim için ya özlemdi ya da dirençti.
Sabırdan biraz ayrı tutuyorum. Sabır, içinden beklemeyi de çekip sökebilen bir olgunluktur. Oysa beklerken öyle ya da böyle hedefe kilitlenirsiniz.
Ama bu sefer başka bir şey oldu.
Bu Ramazan'ın daha ilk günlerinden başlayarak bir his beni günlük hayatın akışından çekip çıkardı.
Bu kez çemberi kırabildim.
Sonunda öğrendim ki...
Meğer ruhukucaklayıpemziren birbekleyiş tipi devarmış...
Orucu açtığım her seferinde beni çoktan doyurduğunu hissettiğim bekleyiş...
Hamdolsun!
Bunu öğrenmek için çok geç mi kaldım? Belki...
***
Aslına bakarsanız...
Bütün bu gevezeliğim bazı problemlerin son kez altını çizmek istediğimden... Ramazan bizden geri çekilip kendimize ve etrafımıza bakmamızı (temaşa ve tefekkür) da istiyor.
Fakat söyleyin bana... Metropol hayatındamümkün mü bu?
Her şeyi geçtim, sadece oruç açısından konuya yaklaşsak, yaşadığımız problemi anlarız.
Oruç diyet değil, açlık değil.
Esas "ruhun açlığını" idrak etme fırsatı.
Metropol hayatı ise bizi sürüklüyor.
"İftara yetişmek" diye bir şey var mesela.
İftar beklenmiyor, yetişiliyor ve bunun için insanlar birbirlerini yiyor. Tv'lerin Ramazanhocaları için "cıs" konularbunlar.
Bir sonraki Ramazan'da karmaşık fıkıh ve kelam meselelerini bırakıp bu konulara girerler mi acaba?
Pek sanmam ama umut edelim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.