Sevgi "
bilgi"den, aşk "
bilin(e) meyen"den gücünü alır. Sevgi bir tasarı ya da ahid, aşk bir dua.
***
Bazen sevilmekten ve üzerinize düşülmesinden ürküp kaçarsınız. Neden? Yalnızlığı tercih ettiğiniz için mi? Hayır! Binbir zorlukla edindiğiniz
soğukkanlılığınızı kaybetmekten korktuğunuz için...
***
Dalıp gitmek ne derttendir, ne de delilikten! Bu koşuşturmaca, kuşatılmışlık, rutin mahkûmiyetler dünyasında "inci avcılığı" için bazen yegâne fırsat dalıp gitmelerimizdir.
***
Bazen "
terk" etmek gerekir. Orayı, onları, olup bitenleri... Hemen çekip gitmek gerekir ama lafı kadar kolay değildir, yapamayız! Görevler, mecburiyetler, ezberler izin vermez. Tam o sırada kısacık bir an için bile olsa
dalıp gitmeler imdada yetişir. Durduğumuz yerde gideriz. Başkalarına, başka yerlere, başka olaylara... Hatta başka bir "
dünya"ya...
***
Dikkat!
Sükûn, sakin, meskûn... Hepsi aynı anlam kökünden türemiştir. "
Bir yerde oturmak", yani o yerde yaşamak ile "
duygularına hâkim olup sessiz veya hareketsiz kalmak" arasında ciddi bir bağ kurmuş atalarımız! Fakat şimdi öyle mi ya? Artık hepimiz şehrin huzursuzlarıyız! Ve hiçbir yere gitmemiş; otogarların, otoyolların, limanların, havaalanlarının civarından bile geçmemiş olsak da burada, bu şehirde eğretiyiz.
***
Arada kaplumbağalara, salyangozlara bakmalı. Uzun uzun bakmalı...
Kabuğuna çekilmek zayıflık değil, güçtür.
***
Tuttuğu takıma aşkını her şeyden üstün tutan bir
Romeo hayal edebiliyor musunuz? Ya da aklı hep yeni alacağı çantanın markasında olan bir
Jülyet?.. Olamaz değil mi? O halde günümüzün gençler için ürettiği flört oyunlarına neden aşk muamelesi çekiyorsunuz?
***
Bazı ağrılar fena halde itirafçıdır; bedenin acılarını değil, ruhun sakladıklarını açığa vururlar.
***
Birini beklemek aslında insanı
kendisiyle buluşturur. Bu yüzden randevulara erken gitmeli.
(NOT: Yine bir bahar temizliği... Yukarıdaki notlar 2011'de yayımlanmış notlarımdan bazılarının gözden geçirilmiş hali..)
GÜZEL ŞEYLER
Şiir Üsküdar'da! Uluslararası Üsküdar Şiir Festivali'ne dikkat isterim. Etkinlikler 11 Nisan'a kadar sürecek.
34. İstanbul Film Festivali de başladı. Birbirinden çarpıcı filmler var.
Saksıdaki biberiyemin çiçeklerine bayılıyorum; sanki "beni hafife alma, bana bak!" diyorlar.
Elektronik aletlerle akustik gitar ve nefeslileri birleştiriyor, tatlı bir esinti gibi müzik yapıyorlar: Stavroz. Favori parçam Finishing.
Güne şöyle başlasam... Kahve koklayıp çay yudumlayarak. Olmaz mı? Oluyor.
Barış Bıçakçı'nın Veciz Sözler ve Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra'sını bir daha okuyorum. İyi geliyor.