Biz, dediğim,
biz erkekler. Konu ise malum; kadınlara karşı erkek şiddeti, tecavüz, taciz, vd.
Üç gündür geleneksel ve sosyal medyaya bakıyorum.
Ne kadar iyi niyetle konuşuyor olsak da
kelimelerimiz cansız, cümlelerimiz eğreti...
Ve ne yalan söylemeli...
Hâlâ "
en doğrusunu biz biliriz" havasında tepeden bakarak konuşuyoruz.
Oysa esas problem burada işte! Problem cinsiyet çatışmasından, dejenerasyondan, ahlaktan, hayat tarzından falan değil, bizim bu "
boyun eğdirme" dürtümüz ve
güç ısrarımızdan kaynaklanıyor.
***
Kadınların
daimi yılgınlık içinde yaşadıklarını...
Bunun dekolteyle, kapalı olmakla ilgisi olmadığını anlamak istemediğimiz sürece işin içinden çıkamayız.
Facebook'a, Twitter'a yazdığımız güzel sözler de sadece güzel sözler olarak kalır.
Hem söyleyin...
En kalabalık caddede bile yan yana yürüdüğü için "sürü" özellikleri göstermeye başlayan bir erkek grubuyla karşılaşınca her seferinde şiddetli bir tedirginliğe kapılmayı nasıl anlayabiliriz ki!
Her gün gidip gelmek zorunda olunan bir yolda bile yanında biber gazı taşımak ihtiyacı duymayı nereden bilebiliriz!
Hepsini bir yana bırakın...
Şu örnek üzerinden düşünün...
Biz erkekler "
hayır!" dediğimizde, kadın erkek fark etmeksizin karşımızdaki gerçekten "hayır!" dediğimizi bilir, anlar.
Fakat bir kadın bize "
Hayır!" dediğinde bunu
naz veya örtülü bir "
evet" olarak anlamaya
kurgulanmamız tuhaf değil midir?
***
O yüzden diyorum ki...
Biz, biraz susalım şimdi.
Kadınları dinleyelim.
Bir yandan da fırsat bu fırsat, düşünelim...
"
Erkek olmak" nedir, nerede yanlış yaptık,
erkek olmakla "erkek kimliği" arasında farklar varsa, bunu nasıl göz ardı ettik, onları düşünelim...
Ya da en iyisi önce şu "
erk" belasını düşünerek başlayalım.
KARANLIK PRODÜKSİYON PİS FİLM...
Trajik IŞİD prodüksiyonları zirve yapmaya başladı.
En son 21 Kıpti'nin Libya'daki IŞİD tarafından kurşuna dizilmesinin görüntülerini izlediniz mi, bilmem. Ülke olmaktan çıkıp yıkıntıya dönüşen bir coğrafyada nasıl oluyorsa artık,
Hollywood stüdyolarını aratmayan bir mizansen sahneye konmuş.
Bu kez çöl değil, kumsal tercih edilmiş.
Deniz kıyısı...
Önde
bir örnek turuncu tulumları içinde idama mahkûmlar sıralanmış, arkalarında
özel dizayn simsiyah giysileriyle infaz mangası...
Görüntüye gösterilen özen insanın aklını alıyor. Film bir
Jimmy jib'le, yani hani vinci andıran bir mekanizmayla çalışıp baş döndürücü etki yaratan bir kamerayla çekilmiş.
Alabildiğine stilize yani.
Bütün bunlar, geçen gün
Nihal Bengisu Karaca'nın dediği gibi, ortada hakikaten "
büyük bütçeli bir vahşet prodüksiyonu ve pis bir film" olduğunu göstermeyecekse, ne gösterecek?
Sisi'nin Mısır'ı bu infaz videosunun ardından Libya'daki IŞİD hedeflerini vurdu. Böylece bir süredir zorlanan Sisi, birdenbire
Batı'nın pek hoşuna giden bir eyleme imza atmış oldu.
Bağlantılar, ilişkiler çok ilginç.
Peki şaşırdık mı? Hayır!