Trump sonrası dünyayı, Amerika Başkanı'nın yaptıklarını, mesela Müslümanlara koyduğu yasağı, düpedüz ırkçı bu yaklaşımını anlamaya çalışıyoruz. Halbuki iki nedenden ötürü açık hareketleri.
***
Birincisi Liberalizm bitti. Uzun süre neo- liberalizmbağlamındaortaya atılan liberalgörüşler artık anılmazoldu. Liberal teorisırra kadem bastı.
Düşünce dünyasından çekildi gitti. İskoçAydınlanmasının babalarından haydi Adam Ferguson fazla bilinmez, David Hume zordur ama etrafta hiç John Locke'u ananı gördünüz mü? Oysa bir dönem Locke'un görüşlerinden, suyunun suyu da olsa, geçilmezdi. Hiç değilse anılırdı. Artık esamisi okunmuyor bu büyük düşünürlerin.
Aynı şey, bırakın bu büyük felsefecileri, neo- liberal düşüncenin ekonomik yapısını kuran 20. yüzyıl entellektüelleri için de geçerli. Özal'ın bile adını dilinden düşürmediği Hayek, Friedman, Şikago Okulu iktisatçıları uzak çağrışımlar olarak bile artık ne aklımıza geliyor ne dilimize. Dünya, liberalizmi, hayli üzücü şekilde sildi belleğinden.
Buna daha yakın isimleri ekleyelim. Neocon'ların uzun süre başını çeken ve dünyanın da başını yakan Amerikalı FrancisFukuyama, 1989'da 'Tarihin Sonu' makalesini yayınlayıp dünyayı sarsmıştı.
(Sonradan o makaleyi Dünyanın Sonu veSon İnsan adıyla kitaplaştırdı.) İster ondanmülhem deyin ister demeyin Huntingtonaynı çizgide hareket etmiş ve MedeniyetlerSavaşı isimli makalesini 1993'te yayınlamıştı.
Fukuyama artık eski adam değil. Neo-con cepheyi terk etti. (Ah, Ünal Nalbantoğlu ve Hüseyin Bahri Alptekin'le bu yaklaşıma karşı düzenlediğimiz açık oturum. Hem de Kültür Bakanlığı salonlarında. O zaman işitmediğimiz laf kalmamıştı...)
***
İkinci neden şu...
Bu çizgi gelişti, bir Amerikan siyasetinedönüştü, neo-con'lar eliyle dünyayıkattı, karıştırdı, kana boyadı ve Trumponların uzantısı olarak ortaya çıktı. Hattasöz aramızda, onca farklı tutumu ve çizgisiyleiktidara bir antitez olarak gelen Obamabile bir noktadan sonra bu siyaseti izledi veOD'yi cehenneme dönüştürdü.
Bahsedilen siyaset aradığını aslında on yıl sonra 11 Eylül'le yakalamıştı. İkizKuleler'e düzenlenen saldırıyı fırsat, fırsatı ganimet bilmiş ve İslam'ın, Müslümanların üstüne olanca hıncı, hırsı ve vahşetiyle yürümüştü. (Amerika Bu 11 Eylül'ü ÇokSevdi kitabım raflarda, daha çok da herhaldesahaflarda durup duruyor işte.)
Gene de ben söyleyeceğim söyleyeyim. İşlerin daha da vahim hale gelmemesininbir nedeni o dönemde Türkiye'nin sürdürdüğü,bilhassa Abdullah Gül eliyle kontrolettiği dış politikadır. Yoksa her şeyin dahavahim bir noktaya kayması işten bile değildi.
***
Bir daha yazayım. Trump bu neo-consiyasetin uzak veya yakın sonucu. Durumbaşka bir şey düşünülmesine izin, olanak vefırsat vermeyecek kadar açık. Düşünün ki,11 Eylül sonrasında yapılamayanı yapacakkertede pervasız. (Ama onun eyleme koyduğuülke isimlerinin Obama tarafından belirlendiğidoğru mu?)
Şimdi Amerikan 'liberalleri' bu yaklaşımakarşı çıkıyor. Ben de diyorum ki, doğrudur,bu kesim, daha önceki neo-con siyasetlerede sesini yükseltti. Ama hiçbir zaman görüşünükitle siyasetine dönüştürmedi. O görüşlerisiyaseten taşıyacak kitlelerle yakınlaşmadı,birleşmedi, Amerikan liberalleri/ solu. Dissent dergisi, Nation dergisi hep bu çizgide oldu, son seçimlerde Bernie Sanders'ı destekledi. Ama NY Times gibi bir dev gücünü Hillary Clinton'dan yana kullandı.
Sonunda, büyük kitleler yalnızlık, terk edilmişlik içinde radikal sağ siyasete kaydı. Desteğini Trump'tan yana kullanıyor. Kısacası önce sosyal demokrasi öldü, sonra liberal demokrasi unutuldu ardından demokrasi gitti. Trump dünyası doğdu.
'Ört ki ölem' dedikleri bu mudur yoksa?...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.