ERGÜN DİLER

Hayatımda hiç bulmaca çözmedim! Hiç sevmedim!
Bulmacayı hazırlayanlarla empati kuramadığım için belki! Sonuçta tanımadığım birileri soru soruyor ve cevap arıyorsun! Bana göre değildi! Uzak durdum! Ama siyaset, ekonomi, ideoloji, hedefler, dengeler beni çok ama çok çeker! Sabahlara kadar üzerinde düşündüğün DENGELER olmuştur!
Cevabını bulmadan uyuyamadığım çok gece vardır!
Türkiye'de son yılarda olup bitenler de benim için böyleydi! Oyun kuranları belirledikten sonra onlarla çok maç yaptım! Onların haberi yoktu ama hamlelerim olurdu!
Önce bilmek, sonra durdurmak ardından da yıkıcı darbeyi indirmek gerekiyordu!
Ama içeride tek vücut olmadığımız için DEFANSTAN öteye gidemiyorduk! En zayıf noktamız buydu!
Ayrıştıkça her parçanın içine etkili isimlerini yerleştirdiler!
Saymakla bitmez!
Malum Yapı ve Demirtaş olayı da bunlara güzel bir örnek!
İki gündür Demirtaş'ın ilişkilerini yazdım! Kemal Derviş Amerika'da karşıladı! Ekibini görevlendirip BENENSON'la tanıştırdı! Strateji geliştirildi! Malum Yapı'nın en büyük ABİ'si Graham Fuller'le KANADA'da 4 gün görüştü! Ne yapacağı hem Washington'da hem Kanada'da anlatıldı! Zaten Pensilvanya büyük ABİ'nin sözünden çıkmazdı!
Peki bizim Graham dün ne yazdı?
Tesadüfe bakın ki Demirtaş ve HİZMET'ten söz ediyordu: "Erdoğan, Hizmet hareketini karşısına aldı. Dinlerarası diyaloğun mimarı, barışçıl İslam'a hizmete eden ve dünyada 100'dan fazla ülkede faaliyet gösteren bu hareket, aynı zamanda güçlü bir medya sahibiydi.
Bürokraside de çok güçlüydü!
Erdoğan, hem seküler hem İslami konulardaki eleştirileri sonucu, HİZMET'i bir tehdit olarak gördü.
Bu tehdit daha sonra paranoyaya dönüştü. Ve onlara karşı bir cadı avı başlattı! HİZMET'i terör örgütü ilan etti..."
Yani 17 ARALIK, 25 ARALIK hiç ortada yok! MİT Müsteşarları içeri alınmak istenmemiş, 7 Şubat hiç yaşanmamış! OSLO ise daha sızmamış!
Belli ki Fuller'e bunları anlatan olmamış! Devam... "Erdoğan'ın bitmek bilmeyen hırsının karşısında bu kez bir Kürt Partisi HDP var.
Eğer Selahattin Demirtaş'ın partisi yüzde 10'luk barajı geçerse, AK Parti birinci parti çıksa da Erdoğan'ın tehlikeli hırsına bir duvar örecek. HDP şu an Erdoğan'ın diktatörlüğüne karşı Türkiye'nin en büyük umudu. Ve Erdoğan'dan korkanlar, her geçen gün onların safına katılıyor..."
Yani oyunu kuran BÜYÜK ABİ, Erdoğan'ı diktatör yapıyor ve çareyi Demirtaş da buluyordu!
Peki Graham Fuller'e gelinceye kadar DEMİRTAŞ uluslararası arenada hiç ortaya çıkmış mıydı? EVET ÇIKMIŞTI! Malum Yapı, herkesi dinleyip izlerken kendisinin dinleneceğini ve izleneceğini hiç düşünmedi! EN büyük hayal kırıklıkları bu oldu!
Hem yapının başındaki ismin hem de YAPI'nın İSRAİL ve AMERİKA ilişkilerini düzenleyen Süleyman Hamit Müftigil'in ses kayıtları ortaya saçılınca ananaslar, gidip destek veren şirketler, iş adamları, rafineriler ve SATIN ALINAN OTELLERİ gördük!
Müftigil bir konuşmasında "Beyaz Saray'ın karşısındayım. OTEL konusunda yüzde 90-95 anlaştık!
Biz alıyoruz! (OTEL TÜRKİYE!) Zaten dünyada benim dışında bu adamla birinde 1saat, ikincisinde 40-50 dakika, üçüncüsünde de 10 dakika görüşen kimse yok! İşlem tamam! Geliyoruz..." dedi!
OTEL'i yani Türkiye'yi devralacak Müftigil, o konuşmasının içinde şimdilerde hatırlanmayan şu cümleleri de kullanıyordu: "Pazartesi Washington'da BDP'nin ABD bürosu açılıyor.
Selahattin Demirtaş ve bütün Kürt diasporası oraya geliyor.
İmralı'dakinin karşısında olan dünyadaki herkes oraya geliyor.
Bunlara bizim güneyde bir ülke var ya hani, benim sevdiğim ülke (İsrail), onlar da destek oluyor. Burada üçlü, yani güneydeki ülke (İsrail), ABD ve bizim Kürt kardeşlerimiz, birlikte bir dayanışmayı organize edecekler.
İmralı'nın hükmü bitti..."
Yani Demirtaş daha çok önceleri "KİMİ KOYSAK SEÇTİRİRİZ!
TUZLUK KOYSAK O DA SEÇİLİR!" diyen Müftigil tarafından yakın markaja alınmış! Bu nedenle Amerika'da Kemal Derviş ve ekibi tarafından karşılanması, Benenson'a götürülmesi, Kanada'ya geçip Graham Fuller ile görüşmesi, Doğan Medyası'nda parlatılması, dünya medyasında "STAR" olarak kabul edilmesi gerekiyordu! Öyle de oldu!
Aslında bütün olaylar, MALUM YAPI'dan İKİ İSMİN İLLUMİNATİ toplantısına katılmasıyla başladı! Konuştuğumuz her şey yarım ve eksikti! Bu iki isim dışında GERÇEK anlamda olup biteni bilen çok azdı! Bunlar da konuşmuyordu!
Konuşanlar da POLEMİKTEN öteye geçemiyordu! Üzerinde durduğum ve çözmeye çalıştığım BULMACAM buydu!
Malum yapı ile ilgili trafik böylesine sürüp giderken geçtiğimiz hafta BARZANİ Washington'a uçtu! Medyaya yansıyan fotoğraflara göre ilişkiler harikaydı! Ama perde arkası çok garipti! Çünkü ÖZEL AĞIRLAMA işe yaramamıştı!
Barzani sokaklarda vefat eden babasını bildiği için Amerika'nın kendisini bir kez daha kandırmasına izin vermedi! GÜÇLÜ ANKARA olmadan işinin çok zor olduğunu gördü! Zaten KOBANİ olaylarından sonra Ankara'yı öven sadece Barzani'ydi!
Yani Amerika-İsrail hattında birileri hem ÖCALAN'dan hem BARZANİ'den rahatsızdı!
Bunun için de Demirtaş'ın da öne çıkması gerekiyordu! Gereken de yapıldı zaten!
Kavga bölgeyi kimin yöneteceğiyle ilgiliydi!
Tarifini yaptığımız EKSEN bunu DEMİRTAŞ üzerinden yürütmek istiyordu! Erdoğan da buna karşı!
Çünkü bu adamlar ülkemize "OTEL" gibi bakıyor ve bir BELLBOY arıyordu!
Bizler ise tarihin yazıldığı toprakların bir BELLBOY üzerinden YABANCILARA bağlanmasına karşı çıkıyorduk!
Demirtaş bilmese de KAVGANIN nedeni buydu!
Peki ülkenin sahibi olan MİLLET ne diyecekti?
Bunu da 7 Haziran'da görecektik!
NOT: Bu topraklarda hiçbir şey kendiliğinden olmuyordu! Sandığa gittiğimizde bile onların seçtiği isimler önümüzde oluyordu!
Her seçenek, onların işine yarıyordu! Ama biz bilmiyorduk!
Şimdi buna itiraz etmemiz için çok inandırıcı bir nedenimiz var! Haksız mıyım?
Mesela Aydın Doğan Bey, "DEMİRTAŞ, sahibi olduğunuz yayınlar tarafından neden parlatılıyor?" sorusuna nasıl cevap verirdi!
Sizce?
Cevaplarınızı bekliyorum!