Gün geçmiyor ki muhalif basın yeni bir cahilliğe imza atmasın... Gene yazmışlar:
Hitler'in Reichstag'ı yeniden inşa edilecek!
Meğerse Putin Moskova yakınlarında bunun bir kopyasını yaptıracakmış, Amerikalılar'ın kendi iç savaşlarını yeniden canlandırdıkları gibi "reenactment" yapacaklar, çatısına çıkıp çıkıp bayrak dikecekler...
Hakikisinin çatısına bendeniz de çıktım, ama pat diye gitmeyiniz, "e-başvuru" yoluyla önceden izin alınıyor, gün ve saat veriyorlar.
Evlatlarım, o binaya "Hitler'in" denemez.
İktidara geldikten çok kısa bir süre sonra Göring tarafından yaktırılmış, bütün muhalif partiler kapatıldıktan sonra "göstermelik" kalan tek partili meclis de, sözde çalışmalarına karşıdaki Kroll Operası binasında devam etmişti (bugünkü modern başbakanlığın, Angela Merkel'in bulunduğu nokta)...
Yani, Kızılordu askerlerinin girdikleri bina tam on iki yıldır boş ve metruktu!
Bir de küçük anekdot: Çatıya bayrak diken iki asker parti üyesi değillermiş, Stalin bunu beğenmemiş, ertesi gün "partiden torpilli" iki çocuk bulmuşlar, bunları yeniden Reichstag'ın tepesine çıkarıp yeniden resim çekmişler, yani o "tarihi fotoğraf" çakmadır.
Hani, İzmir Hükümet Konağı'nın balkonuna günler sonra çıkarılıp bayrak diktirilen kahramanların filmi gibi.
---------------------------------------------------------------
Asar-ı atika
Erdal İnönü'nün yalısı icralık olmuş...
Gençler bilmezler, yirmi küsur yıl önce, o zamanki SHP'nin başında Erdal İnönü diye birisi vardı, İsmet Paşa'nın küçük oğlu. (Günün birinde geleceğin gençlerine "vaktiyle Kılıçdaroğlu derler bir adam vardı" diye de anlatacak mıyız?) Türkiye'nin boşu boşuna nice yılını kaybettiği o fetret devrinde Demirel iktidarına koalisyon ortağı oldu, "stepneliğini" yaptı ve vaktini Demirel'i hayran hayran seyretmekle geçirdi, sonra da Çiller'i.
"Sözde solun" lideri bir paşa çocuğu, hem de İsmet Paşa'nın çocuğuydu, armatör damadıydı ve Anadoluhisarı'nda bir yalıda oturuyordu...
Yalı 643 metrekare... 4 salon, 6 oda, 7 banyo...
Yerim ulan ben sizin oligarşik solunuzu!
"Bu yalı benden sonra müze olsun" demiş. Ben de Sevinç Hanım'a sormuştum: "Müze olmasına olsun da içine ne koyacaksınız, rahmetlinin çoraplarını mı?"
Şimdi icradan satılıyor, birtakım karışık işler sonucu: Sevinç İnönü'nün kardeşi Emlak Bankası'na borç yapmış, o da kardeş hatırına kefil olmuş, kredi geri ödenememiş, falan filan.
Emlakbank yetkilileri yalıyı devralırlarsa bari onlar müze yapsınlar.
İçine de sigorta müdürünü oturtun, müzeliktir.