Avrupa ülkeleri ve özellikle de Almanya ile gerginleşen münasabetlerimiz, bu ülkelerinbelirleyici olduğu ve bizimonlara uyum sağlamamızgerektiğine inananların canlarını sıkıyor.
Bu ülkelerden ilgili ve ilgisiz zevatın ülkemize ayar verme amaçlı demeçlerini görmezden gelen bu güruh, yöneticilerimizin hak edene hak ettiği şekilde cevap vermesine de tahammül edemiyor. Bir tür velinimetkabul ettiklerikişileresaygısızlıkedildiğinidüşünüyorlar yani.
Almanya'nın ülkemizle Avrupa Birliği arasındaki ekonomik ilişkileri zora sokabilecek adımlar attığı ve yenilerini de atabileceği, bu çevrelerin başlıca kozlarından birisi. Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere yöneticilerimizin daha uyumluolması ve Almanlara yönelikbeyanlarına dikkat etmelerigerektiğini vurgulayıp duruyorlar.
Yasak savma kabilinden olsun, ağızlarını her açtıklarında ülkemizin iç işlerine burunlarını sokan Almanlarında Türkiye'ye yönelik beyanlarındaölçülü olmaları gerektiğini söylemek, akıllarına bile gelmiyor nedense...
Son açıklamalar, Gümrük Birliği üzerinden bizi zorlayabilecekleri şeklinde.
Konu ile ilgili haberler, Gümrük Birliği'nin tam olarak ne ifade ettiğini bilmeyenler açısından ürkütücü bir havada veriliyor.
Eğer Gümrük Birliği anlaşmasıyenilenmezse ülkemizin son derecekötü durumlara düşebileceğişeklindeki yorumlar da birbirini izliyor.
Ürdün seyahati dönüşünde Cumhurbaşkanımızın konu ile ilgili açıklamaları, Türkiye'nin Avrupa ilgilibütün konularda son derece rahatbir pozisyonda olduğunu gösteriyor oysa. Yani birilerinin pompalamaya çalıştığı gibi ürkütücü bir durum söz konusu değil.
Cumhurbaşkanımızın konu ile alakalı sözleri şöyle: "Gümrük Birliği noktasında, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleriyeniden bu sürecin devamı içinadım atmadıkları takdirde, bizimkaybedeceğimiz bir şey yok. Biz yolumuza aynı şekilde devam ederiz."
SAĞLAM DURMAK...
Cumhurbaşkanımızın sözlerinin devamı, Avrupa ile münasebetlerde moral üstünlüğün bizden yana olduğunu gösteriyor. "Geri kabul konusundabiz üzerimize düşeni yaptık, amaAB taahhütlerini yerine getirmedi. AB, vize serbestisi konusundakisözünü hala tutmadı. Dolayısıyla şuanda onların adım atması lazım. Diğeryandan mülteciler konusunda vaat ettikleriödemeyi de halen tamamlamış değiller."Avrupa ve Almanya'nın tavrı, kendimenfaatlerini önceleyen ülkemizicezalandırmaya yönelik belli ki. Kendileriçalıp kendileri dinledikleri için de, söz veeylemlerinde adalet ve hakkaniyetolup olmadığı umurlarında bile değil.
Avrupa medyasının büyük bir bölümü Türkiye aleyhinde atılan her adımın gönüllü destekçisi. Hangi ülkenin vatandaşı olduklarını bile unutmuş gözüken ülkemizdeki işbirlikçiler de,Almanya ve Avrupa ülkelerinin akılve mantıkla izahı mümkün olmayandavranışlarının mecburi alkışçıları konumunda.
Cumhurbaşkanımızın: "Ne yazık ki AB üyesi ülkelerin bazıları Türkiye konusunda düzgün davranmıyor" şeklindeki sözleri, işin özeti. Tabii bu arada insan düşünmeden edemiyor:
İnsanımızı Avrupa adına ürkütmeye çalışan içimizdeki Avrupaperestler,öncelikle kendilerini kullananlarıdüzgün davranmaya iknaedebilseler keşke...
İşlerin eskiden alıştıkları gibi olabilmesi için ellerinden geleni artlarına koymayanlar çalışmalarını ara vermeden sürdürecekler, bu belli. Olgular yerine,yalan dolanla oluşturulan algılarüzerinden yürütülen bu kampanyanın hedefine ulaşabilme şansı ise yok...
Cumhurbaşkanımızın sözleriyle bitirelim: "Önemli olan, Türkiye'nin dimdik ayakta sağlam durmayı başarmasıdır. Biz iyi yoldayız, iyigidiyoruz, her geçen gün daha iyiolacağız. Bunun için sağlam durmak lazım." Sağlam durmak!.. Mesele bu!..
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.