90'lıyıllarda Türkiye'yi ziyaret eden ABD'li bir gazeteci ile ilgi çekici bir konuşmamız olmuştu.
Kendisinden oldukça emin bir şekilde, bölgenin ikidemokratik ülkesi olanTürkiye ve İsrail'ingüç birliği yapmalarıgerektiğini söylüyordu.
Türkiye'nin bölgede işgalci olarak tanınan bir devletle işbirliği yapamayacağını söylediğimde, kafası karıştı.
1967 sonrası işgallere işaret ettiğim düşüncesiyle:
'Tabii, İsrailsonradanişgal ettiğiyerlerden de çekilmeli' dedi, amapek mutlu değildi.
'İsrail işgali, sadece 1967 sonrası ile ilgili değil ki... Unutmayın ki, 1948'debaşkalarının toprakları üzerinekurulmuş bir devlet söz konusu. Yani İsrail zaten baştan işgalci'dediğimde ise, rengi değişti. 1948öncesine işaret edildiğinde kafaları iyicekarışıyordu belli ki...
Kovulan bir halkın toprakları üzerine dışarıdan taşınanlara devlet kurdurmak, vaktiyle kolay gelmişti. Ancak yıllar geçtikçe problemler büyüdü ve çözümsüz hale geldi. Filistinlilerinyok edileceği ya da etkisiz halegelecekleri hesabını yapanlar, şimdi oraya yerleştirdiklerinden daha fazla bir nüfusun 'topraklarımızı istiyoruz' baskısı ile karşı karşıya.
Her ne kadar kendilerine karşı bin türlü adaletsizlik ve haksızlık yapılıyor olsa da, Filistinlilerin talepleri objektif olarak haklı. Ve herkes bunun farkında. Fiili bir yanlışlıktan başka, İsrail'invarlığını izah sadedinde kimseninsöyleyebileceği bir şey yok çünkü.
Bu sebepledir ki, BM ve GK gibigüdümlü kuruluşlar bile, Filistinmeselesinde arada bir doğrukararlar almak mecburiyetindekalıyor. Arşivlerde bulunan ve birgün tatbike konulması ümit edilen bukararlar, İsrail ve taraftarlarının yüzüneatılan birer tokat niteliğinde.
1948'de BM'nin çizdiği sınırlara dönüşle ilgili karar, İsrail'in 1967 sonrası işgal ettiği bölgelerden çekilmesi kararı, uluslararası hukuka aykırı olarak kurulan Yahudi Yerleşimlerin kaldırılması kararı, Filistinli mültecilerin dönmeleri ile ilgili karar... Bunlar gibi BM'den ya da GüvenlikKonseyi'nden çıkan Filistinlilerlehine birçok karar var.
FARENİN EMRİNDEKİ FİL...
Bütün bu metinler, önceden hesap edilmediği anlaşılan bir duruma işaret ediyor. Eğer adalet denilen bir şey varsa, Bölgenin böğrüne bir hançer gibisaplanmış olan İsrail'in istikbaliyok. Mültecilerin dönüşü, İsrail'in hayallerinin fiilen bitmesi demek mesela.
Filistinlilerin yaşadığı yerlerde oluşturulan İsrail yerleşimlerin kaldırılması da, genişleme hayallerinin sonu.
İsrail'e göre, Filistinliler kendilerine başka yerde bir yurt bulmalı ve oraya yerleşmeli. Saçma olduğunu kendileri de biliyor, ama batının bu konuda kendilerine destek olması gerektiğine inanıyorlar. Zaten öyle de oluyor.
Ancak, 6 milyonu Filistin'deyaşayan ve 6 milyonu da birgün oraya gelme hayalleri kuran12 milyondan fazla Filistinli'nintaleplerinin gözden uzaktutulamayacağı da bir gerçek.
İsrail'le olan bağlantıları sebebiyle 'farenin emrindeki fil' olarakdeğerlendirilen ABD, denklemin ana odağı. İsrail'e kayıtsız şartsız destek ve İslam ülkeleri ile işbirliğini sürdürme arasında bocalayan bu ülke, iki tarafa da mavi boncuk veriyor.
Çözülmesi mutlaka gerekli bir problem var ortada. Çözüm geciktikçe de, mesele iyice içinden çıkılmaz hale geliyor. İsrail, baskı, zulüm vekatliamlar yaparak, korku içinde; Filistinliler ise maruz kaldıklarıbütün sıkıntılara rağmen ümitlebakıyorlar geleceğe.
Akıl, mantık, adalet ve hakkaniyet gibi bütün evrensel değerler Filistinlilerin haklı olduğunu söylüyor. Tarih de, zaman zaman güçlü olankazansa da, neticede haklı olanınkazandığını gösteriyor...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.