Türkiye'den Avrupa ülkelerine giden bakanların, oradaki insanımızla bir araya gelmelerini önlemek için yerel yönetimlerüzerinden yapılanengelleme girişimleri sürüyor. Dahası, Avrupa'nınönde gelen gazete, dergi vetelevizyonları da ülkemizeve yöneticilerimizehakaretleryağdırıyorlar.
Almanya'nın, başka Avrupa ülkelerine de sirayet eden Türkiye'den gelen bakanlara yönelik anlaşılmaz tavrı sürecek gibi.
Son yaptığı açıklama sanki bazı değişiklikler olacakmış havasında olsa da, Merkel'in muğlak sözleri dahaçok 'uygulamaya devam' işareti gibi. Hükümet ve yerel yönetimlerin anlaşılmaz tavrına ek olarak Almanmedyası da kelimenin tammanasıyla çirkef denilmeyi hakeden bir yayın çizgisi izliyor.
Zihinlerinde nasıl bir ülke hayal ediyorlarsa artık, Almanya'nın arzu ettiği şekilde davranmayan yöneticilerimize olmadık hakaretler yağdırıyorlar.
Almanlar'ın hükümet ve yerel yönetim olarak ülkemizdeki Anayasa değişikliğine 'Hayır' denilmesini destekleyen uygulamaları ve medya organlarının çirkeflikleri, ülke olarak ne kadardoğru yolda olduğumuzun göstergesi aslında. Aramızda uzun yıllara dayalı ilişkiler bulunan Almanya'nın Türkiye'ye yönelik son tavırları, bu ülkeyi yöneten kadronun diplomatik nezaketten tamamen uzaklaştığını gösteriyor.
Her nedense CumhurbaşkanlığıSistemi'ne geçişimizi önemlibazı imkanların kaybı olarakdeğerlendiriyor olmalılar ki, bu kadaraçıktan saldırabiliyorlar. Aynı problemAlmanya'nın ve başka bazı mihraklarıniçimizdeki işbirlikçilerinde de var. Onlarda daha önce memleket lehineatılacak adımları engellemekteepey işlerine yarayan parlamentersistemin artık tarihe karışacakolmasından ciddi şekilde rahatsızlar.
61 ve 82 anayasalarında vesayet mekanizmalarından birisi olarak düşünülüp ona göre biçimlendirilmişti Cumhurbaşkanlığı. Ancak yeni sistemle Cumhurbaşkanlığı makamınınTürkiye'yi durdurmaya çalışandeğil, daha ilerilere sıçratacak birgüç haline gelmesi, vesayet yanlıları açısından en büyük travmalardan birisi.
Şımarık çocuklar...
Bütün mesele, Türkiye'nin Avrupalılar'ın istediği gibi davranmaya yanaşmaması. Eski alışkanlıklarını sürdürmek isteyen Avrupalılar, 'YeniTürkiye'nin gerçeklerini bir türlükabullenmek istemiyorlar anlaşıldığı kadarıyla. Demokratik değerlerin temsilcisi olduklarını söyleyen ülkelerin Türkiye'den gelecek bakanların söz ve ifade özgürlüklerini kısıtlamaları, demokratik açıdan tam bir facia aslında.
Cumhurbaşkanımızın "Onları bütün dünyaya rezil ederim" sözü de, davranışlarının demokrasi dışı oluşuna işaret ediyor. Ancak adamların bizdeki yönetim sistemi değişikliğikonusuyla ilgili sıkıntıları çokbüyük olmalı ki, tedbir ve hatta temkini bile bir kenara atarak, demokrasi dışı davranışlar sergilemekten geri durmuyorlar.
Mevcut yöneticilerin yakında yapılacak seçimlerde koltuklarını kaybetme telaşı yüzünden bunları yaptıkları, ihtimallerden birisi. Ama devlette devamlılıkesastır sözü, belki bizden de çokAvrupa ülkeleri için de geçerlidir bildiğimiz kadarıyla. Aklı başında insanlar olarak bilen Avrupalı siyasetçilerin'yuh' demeyi hatta daha ötesinigerekli kılan Türkiye'ye yöneliktavırları, bu açıdan çok sorunlu.
Söz konusu ülkelerin bu tavırları, ellerindeki oyuncakları kaptıran çocukların şımarık hallerini hatırlatıyor.
İstedikleri gibi davranmayan ve davranmayacağı kesin olan Türkiye'yi cezalandırıyorlar akılları sıra.
Ancak, yapıp ettiklerinin aslında ne büyük bir hata olduğunu anlamaları için çok beklemelerine gerek kalmayacak. 17 Nisan sabahı Avrupalılarda, CHP'liler gibi 'Kendimettim, kendim buldum' şarkısınısöyleyecekler inşallah...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.