Suriye ve Irak'la ilgili gelişmeler konusunda yöneticilerimizin takındığı tavrın, insanımızın takdirini kazandığı kesin. Ancak, ülkemizin attığı adımları kaygı ile izleyen ve lehimize gelişmeler olduğunda adeta karalar bağlayanlar da var. Bunlar, bölgeyemüdahil her ülkenin veörgütün istedikleriniyapabilecekleri,ama Türkiye'ninasla bir şeyyapmamasıgerektiği kanaatindeler ve bunu çeşitli şekillerde dile getirmekten de kaçınmıyorlar.
Binlerce kilometre öteden gelen ABD, Avustralya, Yeni Zelanda, Avrupa ülkeleri, Rusya, İran ve başkaları, Suriye ve Irak konusuna müdahil olabilir, bunlara göre. Ama Türkiye zinhar bölgeninişlerine karışmamalı, 'Ortadoğubataklığına bulaşmamalı' yani.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Lozan'la beraber 'Misak-ı Milli'yi hatırlatması, bu kesimin vücut kimyasını bozmuş durumda.
Karışmamamız gerektiği söylenen coğrafyada, olup biten her şeyin bugünümüzü ve yarınımızı çok yakından ilgilendirdiğini bilmeyen yok. Atılmasıgereken adımların sonrayabırakılmasının, bizi 'telafisi güç,hatta imkansız sıkıntılarla' karşıkarşıya bırakabileceğini de.
Vaktiyle bir oldu bitti ile bizden koparılan bir coğrafya üzerinde, neticesi bizi çok yakından ilgilendiren operasyonlar yapılırken, buna karışmamamızı istemenin akıl ve mantıkla bir alakası yok.
Aynı kesime mensup insanların, Türkiye'nin aynı zamanda bazıkonuların halli konusunda üzerinedüşeni yapması gerektiğini dedüşünüyor olmaları, işin en dikkat çekici yönlerinden.. Vaktiyle ülkemizi Kobani'nin kurtarılması için harekete geçmeye çağıran HDP'nin, askerimizin yurt dışında operasyon yapması için gereken 'tezkereye hayır' oyu vermesi gibi bir durumla karşı karşıyayız.
Meselenin temeli dışımızdan ve içimizden mensupları bulunan bu kesimin, Türkiye'yi bağımsız ve egemen bir devlet olarak görmemeleri ile alakalı.
Bu kesim mensupları, Türkiye'yigerektiğinde kullanılmak üzerebagajda tutulan bir stepnezannediyorlar. Ülkemizin kendiayakları üzerinde durması ve kendigöbeğini kesmesi konusuna hiç sıcakbakmıyorlar yani.
Ya dik duracağız, ya da...
Eskiden olduğu gibi, sadece sistemin hakimlerinin istediği veemrettiği şeyleri yapmamız, başka hususlara karışmamamız gerektiğine inanmış olan bu kesimin içinde naif yanisaf kişiler de var, muhakkak.
Meselelere 'saf' bir şekilde yaklaşanlar, sistemin arzu ettikleri yerine kendi istediklerimizi yapmanın başımızı derde sokacağını düşündükleri için böyle davranıyorlar muhtemelen. Başımızın zaten yeteri kadar dertteolduğunun ve eğer başkalarınınarzu ettiklerini yapmaya kalkarsakbu derdin iyice artacağının farkındadeğiller. Ya da öyle davranmayı dahadoğru buluyorlar.
Ancak esas mesele, şahsi yada zümrevi menfaatlerinin bazımihrakların ülkemiz ve bölgemizüzerindeki emelleri ile aynıolduğuna inanan ve hareket tarzlarınıbu esasa göre belirleyenler...
Türkiye'yi egemen bir ülke olarak değil, yedek bir lastik olarak görenler ve arkalarında bulunanların çabaları boşuna. Türkiye burada ve burada olmayı da sürdürmek kararında. Bölgemizimenfaatleri doğrultusunda dizaynetmek isteyenlerin oyunlarınıbaşlarına geçirme konusunda da kararlı.
Bölgemizde oynanmakta olan büyük oyun, birileri için menfaat meselesi, eninde sonunda. Türkiye'yiyönetenler, konunun varlık ya dayoklukla ilgili olduğununfarkında. Dik durmazsak yok olacağımız için dik durmak mecburiyetinde olduğumuzun da...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.