BEKİR HAZAR

İki hafta önce ahaber'de Yazboz programında bir konuya dikkat çektim. "Suudi Arabistan'ın eti budu ne?" diye sordum. Cücük kadar Suudi Arabistan koskoca Rusya'ya kafa tutuyordu.
Petrol üretimini artırıp fiyatları düşürüyor, piyasaları allak bullak ediyor ve daha da ötesi koskoca Rusya'yı batma noktasına getiriyordu.
Ruslar "Şu ana kadar tam 151 milyar dolar kaybettik" diye tüm dünyaya haykırıyordu.
Suudi Arabistan'da durumlar "Bu ne cüret" idi. "Sen kimsin de Ruslar'a diz çöktürüyorsun"du. Aynen bunları söyledim. Uluslararası arenada devletler arası arenada kısasa kısas kuralı vardı.
Beni batırmaya kalkarsan, seni batırırdım.
Amerika'da Fransa operasyon yaparsa, Fransa'da da Amerika fazlasıyla yapardı.
Suriye'de uçağımız düşürülür, iki pilotumuz öldürülürse, Şam'da toplantıda bomba patlar Esad'ın iki bakanı ölürdü.
Almanya Ukrayna'yı karıştırıp geri alırsa, Ruslar Kırım'a dalardı. Perşembe sabahı İstanbul dışından misafirim geldi.
Kendisi solcu ve ulusalcı bir arkadaşımdı.
Siyasi muhabbete girdik, onu olaylara dar açıdan bakmakla suçladım. Kızdı bana, "Neden" dedi. "Mesela Suudi Arabistan petrol fiyatlarını düşürüp Rusya'yı batırıyor. Bu olaya nasıl bir yorum getirebilirsin? Nasıl bir analiz yapabilirsin" diye sordum.
Küreselleşmeden girdi, kapitalizmden çıktı. "Bak" dedim ve devam ettim; "Eğer koskoca Rusya'yı cücük bir ülke olarak batırmaya kalkarsan adamlar nal toplamaz. En kısa zamanda dünyanın en güçlü istihbaratlarından birine sahip Rusya da harekete geçecektir"
Solcu arkadaşı yüzüme baktı, "Nasıl yani" dedi. "Mesela Ruslar da gider bir operasyon yapar, bir bakarsın Suudi Kral ölmüştür" karşılığını verdim. Ayrıldık, akşam saatlerinde yana yakıla beni aradı. "Sana biat ediyorum, emrindeyim, öl de öleyim" diyordu şakayla karışık. "Seninle konuştuktan birkaç saat sonra Suudi Arabistan Kralı öldü" diye ekliyordu. Evet zatürreden ölmüş Suudi Kralı. Bir dostum "Zatürre kolay tedavi edilebilir bir hastalıktır" dedi ve ekledi; "Ancak fakirler ölür zatürreden. Zenginler ölmez!!!" Tam teşekküllü muazzam hastanede dünyanın en iyi doktorları nezaretinde tedavi görürsünüz ama birileri fişi çeker veya şırıngayı batırır, ne olduğunu anlayamaz kendini kara toprakta bulursun.
Hele bir de karşındaki batırmaya çalıştığı Rusya'ysa!!! Sevgili Can Okanar geldi dün ziyaretime. Roma hukukundaki "İs fecit cui proudest" kuralından bahsetti.
Açılımı ise "Bir işten kimin çıkarı varsa bilin ki o işin arkasında o kişi vardır" şeklindeydi. Dünyanın klasikleşmiş sorgu tekniği budur. Peki Suudi Kral'ın ölmesinden kimin çıkarı var? Hemen Kral mevta olur olmaz petrol piyasalarındaki duruma bakacaksın.
Petrol fiyatları hemen fırlamış, buna en çok Ruslar sevinmiş. E bir de devletlerarası kısasa kısas durumları var.
Acaba Suudi Kral zatürreden mi öldü?
Benim solcu ve uluslacı arkadaşım, onunla konuşmamış olsaydım hemen "Evet" derdi. Şimdi "Kral'ı Ruslar öldürdü" diyerek geziyor. Fransa'da karikatürsitler öldürülüyor, Murdoch işi Müslümanlar'a yıkıyor. Avrupa'da İslamafobi'ye kapılan zavallılar hemen sokaklara dökülüyor. Almanya'da İslam düşmanları yürüyor.
Bazıları karikatürist cinayetlerini DEAŞ üzerinden girip Türkiye üzerinden çıkarımlara taşıyor. Biz de aval aval bakıyoruz. Evet bugün iki çalımla dünyayla top gibi oynuyorlar. Yiyenler yiyor. Hatta dünyayı kurtardığını zannederek canını verenler çıkıyor. Can bedenden çıkınca kalp duruyor.
Ama şunu asla unutmayın.
Dünya yine dönüyor.
Ve dahası bazı CAN'lar, cesetler üzerinde PARA sayıyor.
Ne demişti sevgili Can hadi hatılayalım; "İs fecit cui proudest"

NOT; Suudiler hemen yeni bir Kral seçmişler. Ancak bu önemli değil.
Eğer Rusya'ya kafa tutmaya devam ederlerse, bir gün oturdukları SARAY bulutların üzerine uçuverir.
Bekleyin, görün!!!