ABD'nin 'teröre karşı savaş' paravanı! İşte işkence hapishaneleri... | PERSPEKTİF
Amerika Birleşik Devletleri, 11 Eylül saldırılarının ardından "teröre karşı savaş" başlatmış ardından da El Kaide ve Taliban ile ilişkili gördüğü kişiler için yurt dışında hapishaneler kurmuştu. Peki, ABD'nin insan hakları ihlaleriyle gündemden düşmediği o hapishaneler hakkında neler biliyoruz? Perspektif, ABD'nin işkence hapishanelerini tek tek deşifre etti. İşte sözde özgürlük adı altında gittiği ülkelerde ABD'nin insan hakları sicilinin anlatıldığı özel dosya haberimiz. Tanıkları yaşadıkları dehşet dolu anları anlattı.
Her şey ABD'de de yaşanan 11 Eylül saldırılarının ardından "teröre karşı savaş" ideolojisinin bir parçası olarak gelişti. Bu terimi ilk kez 2001 yılında eski ABD Başkanı George Bush kullanmıştı.
Ondan sonra göreve gelenler de Orta Doğu'daki varlıklarını açıklarken yine aynı ifadeyi kullanmayı tercih etti. Ancak ifadenin somut durumu açıklamak dışında bir gücü daha vardı. Amerikan hükümeti, ne zaman işkence ve insan hakları ihlalleri gibi suçlamalarla karşılaşsa yanıtlarını bir paravan gibi bu ifadenin ardına saklıyordu.
İNSAN HAKLARININ YOK SAYILDIĞI YER!
Turuncu giysili adamların siyah başlıklarıyla hapsedildiği, kötü şöhretli bir yer burası...
Küba'nın bir ucuna kurulu "Guantanamo Kampı" 11 Eylül saldırılarının ardından teröre karşı savaşın bir parçası olarak kuruldu.
Geçici bir gözaltı merkezi olması amaçlanıyordu.
Ancak kısa sürede adını insan hakları ihlalleriyle duyurdu.
11 Eylül saldırılarının ardından ABD Afganistan'ı işgal etmiş, ülkede yakalanan şüpheli kişilerse ABD dışındaki hapishanelere götürülmeye başlanmıştı. Guantanamo onlardan biriydi. Tutuklular için özellikle ABD dışındaki yerler seçiliyordu.
İnsan hakları örgütlerine göre bunun nedeni ABD topraklarında suç kabul edilen işkenceyi rahatça icra edebilmek ve mahkumların ABD yasalarının sağladığı imkanlardan faydalanmalarını önlemekti.
Ayrıca yasal düzenlemeden muaf olan gardiyanlar insan haklarını daha rahat ihlal edebiliyorlardı.
ABD ÇOCUK YAŞTAKİ AFGANLARI TUTUKLADI
Guantanamo'ya ilk tutuklular 11 Ocak 2002'de getirildi.
Ve kuruluşundan sonraki 1 yıl içinde sayıları 680'e ulaştı. Çoğu çocuk yaşta gönderilmişti.
En genci kampa geldiğinde 13 yaşındaydı.
Guantanamo'daki tutuklular "sonsuza kadar mahkum" olarak biliniyordu.
Süresiz olarak gözaltına alınmışlardı.
Bazıları neredeyse yirmi yılını bu kampta geçirdi.
ABD Savunma Bakanlığı verilerine göre şimdiye kadar Guantanamo'da 797 şüpheli tutuldu.
Ve neredeyse dörtte üçü hiçbir zaman cezai olarak suçlanmadı.
Guantanamo'da gündelik hayatsa kamuoyuyla çok sınırlı paylaşıldı.
Ancak buna rağmen kampta neler olup bittiğini tahmin etmek hiç de zor değildi.
Bunun için ABD'nin 3. Cenevre Sözleşmesi hakkındaki düşüncelerine bakmak yeterli.
Sözleşme, savaş sırasında insan hakları kapsamında devletlerin uyuması gereken kuralları içeriyor.
Ancak Bush yönetimi, 3. Cenevre Sözleşmesi'nin tutuklanmış El-Kaide veya Taliban savaşçılarını kapsamadığını savunuyordu.
RAPORLARA RAĞMEN İŞKENCE HAPİSHANESİ HALEN AÇIK!
Tüm rapor ve belgelere rağmen Guantanamo kampı hala açık. Üstelik mevcut Küba hükümeti de Guantanomo'daki Amerikan Üssünü yasa dışı bir işgal olarak görmesine rağmen.
OBAMA KAPATMA SÖZÜ VERMİŞTİ
Guantanamo'yu kapatmak Obama'nın seçim vaatlerinden biriydi.
Ancak başkan olduktan sonra bu sözü yerine getirmedi ya da getiremedi.
Obama'dan sonra göreve gelen Donald Trump ise kampı kapatmaya yanaşmadı bile...
Başkanlığı kazandıktan bir yıl sonra kongrede "birliğin durumu" adlı bir konuşma yaptı.
Guantanamo Hapishanesi'nin açık kalması için yeni bir başkanlık kararnamesi imzalamıştı.
Trump'ın başkanlığı boyunca kamptan sadece bir tutuklu salıverildi.
Modern Amerikan tarihinin en karanlık dönemlerinden birinin, Obama'nın sözleriyle ülkenin "en kıymetli değerlerinden ödün verilen bir yerin"
fiziksel hatırlatıcısıydı Guantanomo... Üstelik tek de değildi.
ABD'Lİ KADIN ASKERİN BAĞDAT'TAKİ İNSANLIK DIŞI GÖRÜNTÜLERİ
Ebu Gureyb, Irak'ın başkenti Bağdat'a 30 kilometre uzaklıkta bir hapishane.
Orta Doğu'nun trajik tarihini tasvir eden esaslı bir örnek. Şöhreti 2004 yılında medyada çıkan işkence haberlerine uzanıyor.
Haberin merkezinde Amerikalı kadın bir asker var.
Mahkumların boynuna halat takıp gezdiren, onları üryan halde istifleyip üstünde bir de zafer işareti yapan bir kadın.
Ebu Gureyb, Britanyalı mühendisler tarafından birinci sınıf bir hapishane olarak tasarlanmıştı.
Irak'taki en büyük hapishaneydi ve ABD işgalinden önce de işkenceleriyle ünlüydü. Saddam muhalifi siyasi yükümlüler ve ağır suçlular burada yatıyordu.
2003 yılında ABD, yönetime el koyunca adı "Bağdat Merkezi Cezaevi" olarak değiştirildi.
Yeni Ebu Gureyb sözde insani bir tesisti. Servis edilen görüntülerde koğuşlarda, yatak, nevresim, tuvalet kağıdı, diş macunu, seccade bile görülüyordu ama gelin görün ki yaşananlar bu resmin çok uzağındaydı.
IRAK VE AFGANİSTAN İŞGALİNİN MİMARI: DONALD RUMSFELD!
Bu karmaşık ifadeler, eski ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld'e ait.
Irak'ta kitle imha silahları olduğuna dair yeterli kanıt olmadığı sorusuna verdiği bu yanıtla kazınmıştı hafızalara. Bugün kendisini ABD'nin Irak ve Afganistan'ı işgal planının mimarı olarak tanıyoruz.
Ayrıca ABD'nin yurtdışındaki cezaevlerinde uygulanan işkence metotlarının da birinci dereceden sorumlusu olarak görülüyor.
Donald Rumsfeld amaca ulaşmak için güç sloganını benimsiyordu. Tutuklulardan daha fazla bilgi almak amacıyla özel sorgulama yöntemlerine izin veren birkaç belge imzaladı ve o yöntemler Ebu Gureyb'ten tutun da Guantanamo'ya kadar Amerikan hapishanelerinde kullanıldı.
Sonuçta onlara göre "teröre karşı savaş" sırasında böylesine geniş yetkileri kullanmalarında sakınca yoktu.
Adına özel sorgu yöntemleri dedikleri planın bir dizi işkenceyi içerdiğiyse birkaç yıl içinde ortaya çıktı.
Rumsfeld, gelen tepkiler üzerine 2006 yılında istifa etmek zorunda kaldı.
IRAK'TAKİ İŞKENCE HAPİSHANESİ 2014 YILINDA KAPATILDI
Bush döneminde uygulanan işkence planı Obama döneminde iptal edildi.
Tarihe Amerikan askerlerinin işkence skandalıyla kaydolan Ebu Gureybse ancak 2014 yılında kapatılabildi.
Ebu Gureyb'in kapatılmasından birkaç ay sonra ABD Senatosu, CIA'in 11 Eylül saldırıları sonrası kullandığı sorgu teknikleri anlatan bir rapor yayınladı. Rapor, CIA'in gizli sorgu odalarında yaptığı yüzlerce işkenceyi anlatan ilk resmi belgeydi.
Guantanamo ve Ebu Gureyb gibi, ABD'nin tutuklulara yönelik işkenceleriyle ünlenmiş bir başka cezaeviyse Bagram'dı. Diğer bir tabirle 'Afganistan'ın Guantanamo'su' Bagram Hapishanesi masum ya da suçlu fark etmeksizin bölgenin her yerinden gelen mahkumların eridiği bir potaydı.
2 MAHKUM TACİZDEN ÖLDÜ!
Bagram Hapishanesi, Afganistan'ın başkenti Kabil'e yaklaşık 40 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Bagram hava üssündeki ilk Amerikan gözaltı merkezi, 2001 yılının sonlarında kuruldu. Başlangıçta geçici bir tesis olarak düşünülmüştü ama Küba'daki Guantanamo kampından daha uzun süre kullanıldı.
Vahşi ve tehlikeli bir yer olarak ün kazanmasıysa çok sürmedi...
Gardiyanlar tutuklulara o kadar kötü işkence yapıyordu ki, 2002'de mahkumlardan ikisi tacizden öldü.
Bagram'daki mahkumlara, Guantanamo'ya kıyasla hiçbir yargılama yapılmadı.
Yalnızca ABD askerleri tarafından belirlenen inceleme kurullarıyla karşı karşıya kaldılar.
Bazı mahkumlar daha fazla işbirliği yapmazlarsa Küba'ya yani Guantanamo'ya gönderilecekleri konusunda tehdit ediliyordu.
Sonuçta Afganistan'daki savaş yaklaşık 20 yıl sürdü. Binlerce kayıp ve geri dönülmez bir ziyadan sonra son Amerikan askeri de 31 Ağustos'ta ülkeden ayrıldı. Gecenin bir yarısı sessiz sedasız terk edilen Bagram'dan geriye ise işkencenin izleri kaldı.
20 yılın sonunda Taliban yeniden Kabil'deki başkanlık sarayındaydı ama kaderin cilvesi bu ya; teröre karşı savaş doktrinin önde gelen destekçilerinden Donald Rumsfeld o günleri göremedi. Rumsfeld, bu gelişmelerden sadece bir buçuk ay önce 88 yaşında hayatını kaybetmişti.
Yaşasaydı, yıllarca Amerikan hapishanelerinde Taliban veya El Kaide üyesi olmakla suçlanmış ve bunun bedelini en ağır işkencelerle ödemiş binlerce insanın "ne içindi?" sorusundan kurtulamazdı muhtemelen.