Başbakan Davutoğlu: Mesajı aldık
Başbakan Ahmet Davutoğlu, katıldığı canlı yayında seçim sonuçlarıyla ilgili açıklamalara imza attı.
Başbakan Davutoğlu, Haber Türk, Show TV ve Bloomberg HT'nin ortak yayınına katılarak gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kendi özeleştirini yapıp yapmadıklarının sorulması üzerine Davutoğlu, öz eleştiri yaptıklarını belirterek, "Abartılı bir öz eleştiriyi de doğru bulmam. Toplumda da bunun yaygınlaşmasını biz bunu dürüst ve samimi şekilde yaparız. Bu seçim tabloları AK Parti'yi çok ciddi bir krizle karşı karşıya bıraktı gibi bir yorumu herhangi birisi yaparsa buna şiddetle karşı çıkarım. AK Parti şuanda kendi içindeki insicamıyla ülkenin bütününe yayılan kadrolarıyla Türkiye'nin ümididir. 41 başarısız olduğu için, 45-48 olsaydı da bunu yapardım. Daha iyisini yapabilmek, ulaşamadığımız kitlelere nasıl ulaşabilmek" dedi.
"HDP İLE GÖRÜŞÜRÜM"
Koalisyon görüşmeleri sırasında HDP ile bir araya gelip gelemeyeceklerinin sorulması üzerine, "Hep vurguladığım bir kavram meşruiyet. Hukukilik, yasallık anlamında değil. Attığınız adımın toplum nezdinde meşru görülmesi ve var olan yasal çerçeveye ve teamüllere uygunluğu. Kim olursa olsun meşruiyet çizgisini aşacak bir tepki göstermem. Bu şu anlama gelir, bana görev verildiğinde görev için partilere ziyaret yapmam gerekiyorsa ki doğru olan budur. Meşruiyetin gerekliliği budur. Koalisyon kurup kurmama konusu ayrı bir değerlendirme. Ama teamüllerin gereği olarak ve Türkiye'de halkın vereceği oyların bir gereği olarak, 'Yüzde 13 oy almış bir siyasi parti ile görüşmem' diye ben zinhar ben hiçbir zaman söylemedim, söylemem. Meclis'te grubu bulunan siyasi partileri Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesi sonrası görüşeceğim. Ama tabi ben meşruiyet çizgisini çizerken bütün partiler de meşruiyet çizgisi içinde siyaset yapmalarını da vurgularım. Şiddetle bağını koparmamış bir partinin zamanla bir meşruiyet sorunu ile karşı karşıya kalacağını bilemeleri lazım" ifadelerinin kullandı.
"SEÇİMDEN ÖNCE 2 AÇIKLAMALARI VARDI"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın seçim gecesi yaptığı açıklamanın anımsatılması üzerine Davutoğlu, "Aslında Demirtaş'ın ve bazı çevrelerin iki açıklamaları vardı, hazırdı. 7 Haziran akşamı barajı geçemeselerdi içeride ve dışarıda açıklamaların bir senkronizasyonu vardı. Hemen açıklamalarla bu seçimde nasıl anti-demokratik baskılar yapıldığını, nasıl oyların çalındığını, nasıl bir iki yerde de provokatif olaylar yapılarak nasıl AK Parti'nin otoriterleştiği yönünde onlar konuşacaktı, dışardan da eko verilerek, aynen Gezi olaylarında işlendiği gibi Türkiye'de bir kaos havası yaratılmaya çalışacaktı. 'Uçurumun kıyısı' derken belki bunu kast ediyor. Onu da söylediler, 'kan gölüne dönecek, musluklardan akan kanlı figürler' ile herkes şimdi Türkiye'deki demokrasinin faziletinden söz ediyor. Doğru olan da budur. Şunu bir kere itiraf etmeleri ve kabul etmeleri lazım, Türkiye'de bugün övdükleri demokratik seçimin gerçekleşmesini sağlayan, AK Parti hükümetinin iktidarıdır. Bir kere bunu kabul etmeleri lazım" dedi.
"MERTÇE, GEREKİRSE KIRAN KIRANA BİR PAZARLIK SONUCUNDA..."
Ülke çıkarını öne alarak ve ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için opsiyonları birer birer denemek gerektiğini söyleyen Davutoğlu, "Bunu denerken de 'deneyeyim de sonunda bu iş başarılmasın, seçime gidelim' diye bir oyun içine girmek. Bu şu anda seçilen milletvekillerimize de saygısızlık olur, bütün partiler için. Bırakalım Meclis açılsın, milletvekillerimiz görevlerine başlasın, bu arada da biz milletvekillerimizle bir istişare yapalım" diye konuştu.
Azınlık hükümetinin bir başka partinin destek vermesi halinde ayakta kalacağını söyleyen Davutoğlu, "Onun yerine mertçe, gerekirse kıran kırana bir pazarlık sonucunda bir ortakla doğru dürüst bir şirket kurmayı tercih ederim. İlk borçlandığımda gidip birinden borç almak gibi bir zilleti yaşamaktansa, 'senin paran bu, benim param birlikte bir şirket kuracağız, dürüstçe kuracağız, birbirimize güvenerek kuracağız ve yürüteceğiz bu şirketi, herkesi memnun edeceğiz' Şirket derken Türkiye'yi şirket gibi gördüğümden değil, örnek vermek için. Bunu diyecek dürüst, samimi bir muhatap bulduğumda ben koalisyon hükümeti kurmayı tercih ederim" diye konuştu.
"AZINLIK HÜKÜMETİNE KAPIMIZI KAPATMAYIZ"
Azınlık hükümetinin tek başına işlemesi bakımından daha kolay olduğunu belirten Davutoğlu, ancak alınacak her kararda kabinede bulunmayanların iradesine bağlı kalınacağını kaydetti.
MHP ile CHP'nin azınlık hükümeti kurup HDP'nin dışarından destek vermesi ihtimalini değerlendiren Davutoğlu, "Bahçeli haklı, her kararı Kandil'e onaylatmak anlamına gelir. Böyle bir şeye razı olmam. Sadece HDP verse değil, MHP, CHP verse de. Kim bize azınlık hükümeti için destek verecekse konuşuruz. Koalisyon protokolü oluştururuz. Ne zaman olur azınlık hükümeti, bütün bunları deneriz, başka da yol kalmaz. Görüyorsunuz Suriye sınırımızda olanları. Ben bir taraftan koalisyon için şey yaparken, Suriye haritasında köy köy sayacak kadar da olayı takip etmek durumundayım. Ekonomik kriz dünyada yaşanıyor, Türkiye'nin bu kadar kritik bir ortamda hükümetsiz kalmaması için en son şeylerden biri olarak azınlık hükümeti denenebilir. Ona da kapıyı kapatmayız, hiçbir opsiyona kapımızı kapatmadığımız gibi. Baştan niyetimiz koalisyon ile başlamak" şeklinde konuştu.
"DÖNÜŞÜMLÜ BAŞBAKANLIK EŞYANIN TABİATINA AYKIRI"
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun "yüzde 60 teklifinin" Bahçeli'nin açıklamalarıyla göçtüğünü kaydeden Davutoğlu, "Şimdi alttan alta done, 'dönüşümlü başbakanlık' Allah aşkına şu rakamlara baksınlar, aynaya bir baksınlar. Bir şey getirirken makul olmak lazım. Eşyanın doğasına aykırı bir şey yürür mü? Dönüşümlü Başbakanlık olacak bu yetmez, bir Başbakan da Sayın Kılıçdaroğlu olacak. Yani bunun hangi hesapla... Burada zorlanmaması gereken şey eşyanın doğası. Matematiğin doğası da zorlanmamalı. Bak zorlandığında bir yerde patlıyor, 'yüzde 60' diyorsun, matematik tutmuyor, çöküyor iş. Eşyanın doğası zorlanmaz, siyasi etik zorlanmaz" diye konuştu.
Koalisyon görüşmeleri sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konumunun tartışılacağının anımsatılması üzerine Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yöneltilmiş her hakaretin kendilerine yöneltileceğini söyledi. Bunu kırmızı çizgi olarak görmediklerini aktaran Davutoğlu, kırmızı çizgiyi insanların çizdiğini fakat Cumhurbaşkanının sınırlarının Anayasa ile belirlendiğini anımsattı.
"SUHULETLİ BİR DİL KULLANIYORSAM..."
Seçim sonrasında ekonomik durumun kötüye gitmemesi nedeniyle bir memnuniyet olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Ama diğer taraftan da yatırım olacaksa 1 ay sonrasını görmek isterler, 1 sene sonrasını görmek isterler, hani buradan şu da çıkmamalı. 'AK Parti koalisyona çok muhtaç.' Açık söyleyeyim şu anda koalisyona en az muhtaç olan AK Parti. Hepsi baksınlar kendi dosyalarına, geleceklerine. Ama biz ülkenin, milletin geleceğini düşündüğümüz için böyle düşünüyoruz. Yoksa krizi gösterip, bir kriz yaşatıp ondan sonra şu veya bu opsiyona gitmeli diye bir şey düşünmeyiz. Biz krizin neye mal olduğunu 2001'de öğrendik. Sonraki dönemlerde de içerideki ve dışarıdakilerin, Gezi olaylarının bize neye mal olduğunu gördük. AK Parti'ye değil, ülkeye neye mal olduğunu yükselen bir yıldızın, böyle bir kaotik görüntü ile itibarın zedelenmeye başladığını, faizlerin yüzde 5'e indiği bir Türkiye'den nasıl yüzde 12'ye çıktığını biz yaşadık. Onun için ben eğer suhuletli bir dil kullanıyorsam bütün bu tecrübeler üzerine kullanıyorum" dedi.
"OKUMADIM AMA 3 UNSUR YOK"
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in yazdığı kitaptaki iddiaların anımsatılması üzerine Davutoğlu, kitabı okumadığını ama hatırat kitabında 3 unsuru aradığını kaydetti. Davutoğlu, bu 3 unsuru şöyle anlattı:
"Anekdotlar yekunu değil, sürecin anlatılması. Bir olayı verip de o olaydan sonuç çıkarmak değil, iniş çıkışların, çok olaylar yaşanır, iyi anlatılması. İki sahici olması yani selektif olmaması, seçici 12 yıl içinde veya 15 yıl içinde binlerce olayın içinden bazılarını seçip, tek taraflı anlatım, test edilmesi mümkün olmayan bir anlatım, karşı taraf yalanladığında çökecek olan bir anlatım. Nihayet devlet kayıtlarında geçen şeyler değil, dolayısıyla muhatapta sahici olduğu intibasının uyanması lazım. Olay içinde yer alan kişilerin genel kişilik özellikleri ile onun bağdaşması lazım. Üçüncüsü de o hatıratın gerçekten hatıra olduğuna herkesi inandırması lazım. Yayınlanması lazım, muhtevası, takdimi ile bu 3 unsur olmadı mı ben o hatıratı ciddiye alamam. Bu hatıratta bu 3 unsur da yok. Süreç değil, anekdotlar ve tek taraflı gerçeği yansıtmayan bir kısımda anekdotlar. Selektif, insanların ruh halinin bütünün tek yönde seyretmesi mümkün değil. O şeyi yansıtmıyor. Zamanlama itibari ile özellikle konuşulması gereken bir boyutu yok" diye konuştu.
Kendi özeleştirini yapıp yapmadıklarının sorulması üzerine Davutoğlu, öz eleştiri yaptıklarını belirterek, "Abartılı bir öz eleştiriyi de doğru bulmam. Toplumda da bunun yaygınlaşmasını biz bunu dürüst ve samimi şekilde yaparız. Bu seçim tabloları AK Parti'yi çok ciddi bir krizle karşı karşıya bıraktı gibi bir yorumu herhangi birisi yaparsa buna şiddetle karşı çıkarım. AK Parti şuanda kendi içindeki insicamıyla ülkenin bütününe yayılan kadrolarıyla Türkiye'nin ümididir. 41 başarısız olduğu için, 45-48 olsaydı da bunu yapardım. Daha iyisini yapabilmek, ulaşamadığımız kitlelere nasıl ulaşabilmek" dedi.
"HDP İLE GÖRÜŞÜRÜM"
Koalisyon görüşmeleri sırasında HDP ile bir araya gelip gelemeyeceklerinin sorulması üzerine, "Hep vurguladığım bir kavram meşruiyet. Hukukilik, yasallık anlamında değil. Attığınız adımın toplum nezdinde meşru görülmesi ve var olan yasal çerçeveye ve teamüllere uygunluğu. Kim olursa olsun meşruiyet çizgisini aşacak bir tepki göstermem. Bu şu anlama gelir, bana görev verildiğinde görev için partilere ziyaret yapmam gerekiyorsa ki doğru olan budur. Meşruiyetin gerekliliği budur. Koalisyon kurup kurmama konusu ayrı bir değerlendirme. Ama teamüllerin gereği olarak ve Türkiye'de halkın vereceği oyların bir gereği olarak, 'Yüzde 13 oy almış bir siyasi parti ile görüşmem' diye ben zinhar ben hiçbir zaman söylemedim, söylemem. Meclis'te grubu bulunan siyasi partileri Cumhurbaşkanımızın görevlendirmesi sonrası görüşeceğim. Ama tabi ben meşruiyet çizgisini çizerken bütün partiler de meşruiyet çizgisi içinde siyaset yapmalarını da vurgularım. Şiddetle bağını koparmamış bir partinin zamanla bir meşruiyet sorunu ile karşı karşıya kalacağını bilemeleri lazım" ifadelerinin kullandı.
"SEÇİMDEN ÖNCE 2 AÇIKLAMALARI VARDI"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın seçim gecesi yaptığı açıklamanın anımsatılması üzerine Davutoğlu, "Aslında Demirtaş'ın ve bazı çevrelerin iki açıklamaları vardı, hazırdı. 7 Haziran akşamı barajı geçemeselerdi içeride ve dışarıda açıklamaların bir senkronizasyonu vardı. Hemen açıklamalarla bu seçimde nasıl anti-demokratik baskılar yapıldığını, nasıl oyların çalındığını, nasıl bir iki yerde de provokatif olaylar yapılarak nasıl AK Parti'nin otoriterleştiği yönünde onlar konuşacaktı, dışardan da eko verilerek, aynen Gezi olaylarında işlendiği gibi Türkiye'de bir kaos havası yaratılmaya çalışacaktı. 'Uçurumun kıyısı' derken belki bunu kast ediyor. Onu da söylediler, 'kan gölüne dönecek, musluklardan akan kanlı figürler' ile herkes şimdi Türkiye'deki demokrasinin faziletinden söz ediyor. Doğru olan da budur. Şunu bir kere itiraf etmeleri ve kabul etmeleri lazım, Türkiye'de bugün övdükleri demokratik seçimin gerçekleşmesini sağlayan, AK Parti hükümetinin iktidarıdır. Bir kere bunu kabul etmeleri lazım" dedi.
"MERTÇE, GEREKİRSE KIRAN KIRANA BİR PAZARLIK SONUCUNDA..."
Ülke çıkarını öne alarak ve ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için opsiyonları birer birer denemek gerektiğini söyleyen Davutoğlu, "Bunu denerken de 'deneyeyim de sonunda bu iş başarılmasın, seçime gidelim' diye bir oyun içine girmek. Bu şu anda seçilen milletvekillerimize de saygısızlık olur, bütün partiler için. Bırakalım Meclis açılsın, milletvekillerimiz görevlerine başlasın, bu arada da biz milletvekillerimizle bir istişare yapalım" diye konuştu.
Azınlık hükümetinin bir başka partinin destek vermesi halinde ayakta kalacağını söyleyen Davutoğlu, "Onun yerine mertçe, gerekirse kıran kırana bir pazarlık sonucunda bir ortakla doğru dürüst bir şirket kurmayı tercih ederim. İlk borçlandığımda gidip birinden borç almak gibi bir zilleti yaşamaktansa, 'senin paran bu, benim param birlikte bir şirket kuracağız, dürüstçe kuracağız, birbirimize güvenerek kuracağız ve yürüteceğiz bu şirketi, herkesi memnun edeceğiz' Şirket derken Türkiye'yi şirket gibi gördüğümden değil, örnek vermek için. Bunu diyecek dürüst, samimi bir muhatap bulduğumda ben koalisyon hükümeti kurmayı tercih ederim" diye konuştu.
"AZINLIK HÜKÜMETİNE KAPIMIZI KAPATMAYIZ"
Azınlık hükümetinin tek başına işlemesi bakımından daha kolay olduğunu belirten Davutoğlu, ancak alınacak her kararda kabinede bulunmayanların iradesine bağlı kalınacağını kaydetti.
MHP ile CHP'nin azınlık hükümeti kurup HDP'nin dışarından destek vermesi ihtimalini değerlendiren Davutoğlu, "Bahçeli haklı, her kararı Kandil'e onaylatmak anlamına gelir. Böyle bir şeye razı olmam. Sadece HDP verse değil, MHP, CHP verse de. Kim bize azınlık hükümeti için destek verecekse konuşuruz. Koalisyon protokolü oluştururuz. Ne zaman olur azınlık hükümeti, bütün bunları deneriz, başka da yol kalmaz. Görüyorsunuz Suriye sınırımızda olanları. Ben bir taraftan koalisyon için şey yaparken, Suriye haritasında köy köy sayacak kadar da olayı takip etmek durumundayım. Ekonomik kriz dünyada yaşanıyor, Türkiye'nin bu kadar kritik bir ortamda hükümetsiz kalmaması için en son şeylerden biri olarak azınlık hükümeti denenebilir. Ona da kapıyı kapatmayız, hiçbir opsiyona kapımızı kapatmadığımız gibi. Baştan niyetimiz koalisyon ile başlamak" şeklinde konuştu.
"DÖNÜŞÜMLÜ BAŞBAKANLIK EŞYANIN TABİATINA AYKIRI"
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun "yüzde 60 teklifinin" Bahçeli'nin açıklamalarıyla göçtüğünü kaydeden Davutoğlu, "Şimdi alttan alta done, 'dönüşümlü başbakanlık' Allah aşkına şu rakamlara baksınlar, aynaya bir baksınlar. Bir şey getirirken makul olmak lazım. Eşyanın doğasına aykırı bir şey yürür mü? Dönüşümlü Başbakanlık olacak bu yetmez, bir Başbakan da Sayın Kılıçdaroğlu olacak. Yani bunun hangi hesapla... Burada zorlanmaması gereken şey eşyanın doğası. Matematiğin doğası da zorlanmamalı. Bak zorlandığında bir yerde patlıyor, 'yüzde 60' diyorsun, matematik tutmuyor, çöküyor iş. Eşyanın doğası zorlanmaz, siyasi etik zorlanmaz" diye konuştu.
Koalisyon görüşmeleri sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konumunun tartışılacağının anımsatılması üzerine Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yöneltilmiş her hakaretin kendilerine yöneltileceğini söyledi. Bunu kırmızı çizgi olarak görmediklerini aktaran Davutoğlu, kırmızı çizgiyi insanların çizdiğini fakat Cumhurbaşkanının sınırlarının Anayasa ile belirlendiğini anımsattı.
"SUHULETLİ BİR DİL KULLANIYORSAM..."
Seçim sonrasında ekonomik durumun kötüye gitmemesi nedeniyle bir memnuniyet olduğunu kaydeden Davutoğlu, "Ama diğer taraftan da yatırım olacaksa 1 ay sonrasını görmek isterler, 1 sene sonrasını görmek isterler, hani buradan şu da çıkmamalı. 'AK Parti koalisyona çok muhtaç.' Açık söyleyeyim şu anda koalisyona en az muhtaç olan AK Parti. Hepsi baksınlar kendi dosyalarına, geleceklerine. Ama biz ülkenin, milletin geleceğini düşündüğümüz için böyle düşünüyoruz. Yoksa krizi gösterip, bir kriz yaşatıp ondan sonra şu veya bu opsiyona gitmeli diye bir şey düşünmeyiz. Biz krizin neye mal olduğunu 2001'de öğrendik. Sonraki dönemlerde de içerideki ve dışarıdakilerin, Gezi olaylarının bize neye mal olduğunu gördük. AK Parti'ye değil, ülkeye neye mal olduğunu yükselen bir yıldızın, böyle bir kaotik görüntü ile itibarın zedelenmeye başladığını, faizlerin yüzde 5'e indiği bir Türkiye'den nasıl yüzde 12'ye çıktığını biz yaşadık. Onun için ben eğer suhuletli bir dil kullanıyorsam bütün bu tecrübeler üzerine kullanıyorum" dedi.
"OKUMADIM AMA 3 UNSUR YOK"
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün danışmanı Ahmet Sever'in yazdığı kitaptaki iddiaların anımsatılması üzerine Davutoğlu, kitabı okumadığını ama hatırat kitabında 3 unsuru aradığını kaydetti. Davutoğlu, bu 3 unsuru şöyle anlattı:
"Anekdotlar yekunu değil, sürecin anlatılması. Bir olayı verip de o olaydan sonuç çıkarmak değil, iniş çıkışların, çok olaylar yaşanır, iyi anlatılması. İki sahici olması yani selektif olmaması, seçici 12 yıl içinde veya 15 yıl içinde binlerce olayın içinden bazılarını seçip, tek taraflı anlatım, test edilmesi mümkün olmayan bir anlatım, karşı taraf yalanladığında çökecek olan bir anlatım. Nihayet devlet kayıtlarında geçen şeyler değil, dolayısıyla muhatapta sahici olduğu intibasının uyanması lazım. Olay içinde yer alan kişilerin genel kişilik özellikleri ile onun bağdaşması lazım. Üçüncüsü de o hatıratın gerçekten hatıra olduğuna herkesi inandırması lazım. Yayınlanması lazım, muhtevası, takdimi ile bu 3 unsur olmadı mı ben o hatıratı ciddiye alamam. Bu hatıratta bu 3 unsur da yok. Süreç değil, anekdotlar ve tek taraflı gerçeği yansıtmayan bir kısımda anekdotlar. Selektif, insanların ruh halinin bütünün tek yönde seyretmesi mümkün değil. O şeyi yansıtmıyor. Zamanlama itibari ile özellikle konuşulması gereken bir boyutu yok" diye konuştu.
