Başbakan Davutoğlu'ndan telefonlara çıkmayan Demirtaş'a gönderme
Giriş:
06.06.2015
00:00
Güncelleme:
06.06.2015
10:35
"Herhalde (Demirtaş'ın) dönecek vakti olurdu diye düşünüyorum. Nihayetinde ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı arıyor. Dayanışma için arıyoruz. Şu ana kadar böyle bir tutumda, böyle bir tabloda doğrusu kanalların iletişime açık olması lazım"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, HDP'nin Diyarbakır mitingindeki patlamaya ilişkin, "Ama eğer buradan hareketle hükümetimin, partimin, seçimin güvenliğine dönük, imalı da olsa suçlamada bulunulursa, buna da ben net ve açık tepkimi koyarım. Hiçbir şekilde kimse, AK Parti ve hükümeti zan altında bırakamaz. Burada meşruiyeti olan bir hükümetin meşru yollarla ülkeyi sükunetle seçime götürme çabası var" dedi.
Davutoğlu, NTV ve Star Tv ortak yayınında "Liderler konuşuyor" programında soruları yanıtladı, seçime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
HDP'nin Diyarbakır mitingindeki patlamayla ilgili HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la görüşüp görüşmeyeceği sorusu üzerine Davutoğlu, "Olay olur olmaz, 'siz arayın' dedim. Çünkü ben mitinge çıkıyordum. 'Benim adıma hem taziyelerimi iletin'. Hem de ben görüşmek istiyordum. 'Uygun bir şekilde bir telefon görüşmesi ayarlayın' dedim" diye konuştu.
Davutoğlu, Demirtaş'ın özel sekreterinden müsait olmadığının öğrenilmesi nedeniyle bizzat görüşemediklerini belirterek, "Böyle günlerde bizim geleneğimiz vardır. Türkiye'nin her yerinde başımıza bir iş geldiğinde geçmiş şeyleri unuturuz. Sonra yine mücadelemizi, rekabetimizi yaparız. Doğrusu, bizim için aramak, bir ahlaki vecibeydi. Aradık" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aradığını ifade eden Davutoğlu, "Herhalde (Demirtaş'ın) dönecek vakti olurdu diye düşünüyorum. Nihayetinde ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı arıyor. Dayanışma için arıyoruz. Şu ana kadar böyle bir tutumda, böyle bir tabloda doğrusu kanalların iletişime açık olması lazım" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, "Ben 78 milyonun başbakanıyım. Kalbe dökülen tek bir damla kan, benim kendi ailemde dökülmüş kadar benim için önemlidir" dedi.
Bu meseleyi sahiplenme konusunda Demirtaş'la kendisi arasında fark olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Ama eğer buradan hareketle hükümetimin, partimin, seçimin güvenliğime dönük, imalı da olsa suçlamada bulunulursa, buna da ben net ve açık tepkimi koyarım. Hiçbir şekilde kimse, AK Parti ve hükümeti zan altında bırakamaz. Burada meşruiyeti olan bir hükümetin meşru yollarla ülkeyi sükunetle seçime götürme çabası var."
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Önemli olan, yarın son gün. Hepimiz meydanlarda demokrasi ve sağduyu mesajları vermeliyiz. Şu ana kadar da bu mesajlar verildi. Sayın Demirtaş'ın açıklamasını da gördüm. Bu mesajları verdi. Ben, bir ihtimal, başka yerlerden başka mesajlar da geldiği için söylüyorum. Sayın Demirtaş'ı kast ederek söylemedim. Onun mesajlarında bu sağduyu boyutu vardı ama aynı esnada aynı partiden başka yerlerden gelen sesler doğrusu yadırgayıcı ortam çıkartıyor."
-Çözüm süreci-
Başbakan Davutoğlu, yeniden iktidar olmaları halinde çözüm sürecinin öncelik alınacağına işaret ederek, "Kamuoyunun önünde seyrediyor her şey. Başbakanlık görevini aldıktan sonra en fazla önem verdiğim konu çözüm süreci oldu" değerlendirmesinde bulundu.
En önemli boyutun insanların acı çekmemesi olduğunun altını çizen Davutoğlu, aklı başında, makul hiç kimsenin şiddet ve terör üzerinden plan yapmaması gerektiğini belirtti.
Davutoğlu, Türkiye tarihindeki hiçbir 12 yıllık dilimde ülke ekonomisinin bu kadar büyümediğini, böyle bir restorasyon yaşanmadığını dile getirerek, "Böyle bir kazanımı garanti altına almanın yolu, çözüm süreci" ifadesini kullandı.
Demirtaş'ın 3 dakikalık grup toplantısı konuşmasıyla türbülansa girildiğine dikkati çeken Davutoğlu, şunları aktardı:
"Benim bütün emeğim, şahsi olarak da söylüyorum, hükümetimiz olarak, şu seçime silahları bırakmış şekilde girmek yönündeydi. Bunu yapmış olsaydık, bugün bu provokasyonu yapamazlardı. Eğer böyle bir açıklama, açık ve net ortaya konsaydı, bugün birçok şey farklı olurdu. Maalesef sabote edildi. O noktaya giden süreç, o açıklamayla birlikte tansiyon yükseldi."
Başbakan Davutoğlu, kendisinin en iyi seçim senaryosunun silahların bırakıldığı bir atmosferde seçime girmek olduğunu anlatarak, "Olmazsa, silahları bırakma konferansıyla bu seçimlere girmekti. Olmazsa, sükunet içinde girmekti. A, B, C planları derseniz. Bunun için süreci hızlandıran taraf, hep biz olduk" dedi.
HDP ve PKK'nın "Kürtlerin tek temsilcisi olma" konusunda yanılgıda olduklarını vurgulayan Davutoğlu, "Tabii ki HDP önemlidir siyasi parti olarak, tabii ki sürece katkıda bulunabilir. Ama süreç, bizim vatandaşlarımız arasındaki aidiyet bağını güçlendirmeye yönelik bir çabadır ve Türkiye'deki her aydının, her siyasi topluluğun ve sivil toplum kuruluşunun paydaş olması gereken bir süreçtir. Sadece hükümetin atacağı adımlarla bir noktaya gelecek bir süreç değil" diye konuştu.
Davutoğlu, "Seçim sonrasında hükümeti kurar kurmaz yapacağım ilk iş, çözüm süreci mekanizmasını tekrar aynı formatta devreye sokmak ve 'nerede kalmıştık' diyip yolumuza devam etmek. HDP barajı aşsa, herkes bunun paydaşı, HDP de paydaşı ama tek paydaşı değil. Tekelleştiremez. Çıkıp da 'Ben Kürtleri temsil ediyorum' diyemez. Biz Kürtleri de temsil ediyoruz, Sünnileri de, Alevileri de. Herkes temsil edebilir. Bir parti çıkıp, 'benim tekelimde' diyemez" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, NTV ve Star Tv ortak yayınında "Liderler konuşuyor" programında soruları yanıtladı, seçime ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
HDP'nin Diyarbakır mitingindeki patlamayla ilgili HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'la görüşüp görüşmeyeceği sorusu üzerine Davutoğlu, "Olay olur olmaz, 'siz arayın' dedim. Çünkü ben mitinge çıkıyordum. 'Benim adıma hem taziyelerimi iletin'. Hem de ben görüşmek istiyordum. 'Uygun bir şekilde bir telefon görüşmesi ayarlayın' dedim" diye konuştu.
Davutoğlu, Demirtaş'ın özel sekreterinden müsait olmadığının öğrenilmesi nedeniyle bizzat görüşemediklerini belirterek, "Böyle günlerde bizim geleneğimiz vardır. Türkiye'nin her yerinde başımıza bir iş geldiğinde geçmiş şeyleri unuturuz. Sonra yine mücadelemizi, rekabetimizi yaparız. Doğrusu, bizim için aramak, bir ahlaki vecibeydi. Aradık" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da aradığını ifade eden Davutoğlu, "Herhalde (Demirtaş'ın) dönecek vakti olurdu diye düşünüyorum. Nihayetinde ülkenin başbakanı, cumhurbaşkanı arıyor. Dayanışma için arıyoruz. Şu ana kadar böyle bir tutumda, böyle bir tabloda doğrusu kanalların iletişime açık olması lazım" ifadesini kullandı.
Başbakan Davutoğlu, "Ben 78 milyonun başbakanıyım. Kalbe dökülen tek bir damla kan, benim kendi ailemde dökülmüş kadar benim için önemlidir" dedi.
Bu meseleyi sahiplenme konusunda Demirtaş'la kendisi arasında fark olmadığını vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Ama eğer buradan hareketle hükümetimin, partimin, seçimin güvenliğime dönük, imalı da olsa suçlamada bulunulursa, buna da ben net ve açık tepkimi koyarım. Hiçbir şekilde kimse, AK Parti ve hükümeti zan altında bırakamaz. Burada meşruiyeti olan bir hükümetin meşru yollarla ülkeyi sükunetle seçime götürme çabası var."
Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Önemli olan, yarın son gün. Hepimiz meydanlarda demokrasi ve sağduyu mesajları vermeliyiz. Şu ana kadar da bu mesajlar verildi. Sayın Demirtaş'ın açıklamasını da gördüm. Bu mesajları verdi. Ben, bir ihtimal, başka yerlerden başka mesajlar da geldiği için söylüyorum. Sayın Demirtaş'ı kast ederek söylemedim. Onun mesajlarında bu sağduyu boyutu vardı ama aynı esnada aynı partiden başka yerlerden gelen sesler doğrusu yadırgayıcı ortam çıkartıyor."
-Çözüm süreci-
Başbakan Davutoğlu, yeniden iktidar olmaları halinde çözüm sürecinin öncelik alınacağına işaret ederek, "Kamuoyunun önünde seyrediyor her şey. Başbakanlık görevini aldıktan sonra en fazla önem verdiğim konu çözüm süreci oldu" değerlendirmesinde bulundu.
En önemli boyutun insanların acı çekmemesi olduğunun altını çizen Davutoğlu, aklı başında, makul hiç kimsenin şiddet ve terör üzerinden plan yapmaması gerektiğini belirtti.
Davutoğlu, Türkiye tarihindeki hiçbir 12 yıllık dilimde ülke ekonomisinin bu kadar büyümediğini, böyle bir restorasyon yaşanmadığını dile getirerek, "Böyle bir kazanımı garanti altına almanın yolu, çözüm süreci" ifadesini kullandı.
Demirtaş'ın 3 dakikalık grup toplantısı konuşmasıyla türbülansa girildiğine dikkati çeken Davutoğlu, şunları aktardı:
"Benim bütün emeğim, şahsi olarak da söylüyorum, hükümetimiz olarak, şu seçime silahları bırakmış şekilde girmek yönündeydi. Bunu yapmış olsaydık, bugün bu provokasyonu yapamazlardı. Eğer böyle bir açıklama, açık ve net ortaya konsaydı, bugün birçok şey farklı olurdu. Maalesef sabote edildi. O noktaya giden süreç, o açıklamayla birlikte tansiyon yükseldi."
Başbakan Davutoğlu, kendisinin en iyi seçim senaryosunun silahların bırakıldığı bir atmosferde seçime girmek olduğunu anlatarak, "Olmazsa, silahları bırakma konferansıyla bu seçimlere girmekti. Olmazsa, sükunet içinde girmekti. A, B, C planları derseniz. Bunun için süreci hızlandıran taraf, hep biz olduk" dedi.
HDP ve PKK'nın "Kürtlerin tek temsilcisi olma" konusunda yanılgıda olduklarını vurgulayan Davutoğlu, "Tabii ki HDP önemlidir siyasi parti olarak, tabii ki sürece katkıda bulunabilir. Ama süreç, bizim vatandaşlarımız arasındaki aidiyet bağını güçlendirmeye yönelik bir çabadır ve Türkiye'deki her aydının, her siyasi topluluğun ve sivil toplum kuruluşunun paydaş olması gereken bir süreçtir. Sadece hükümetin atacağı adımlarla bir noktaya gelecek bir süreç değil" diye konuştu.
Davutoğlu, "Seçim sonrasında hükümeti kurar kurmaz yapacağım ilk iş, çözüm süreci mekanizmasını tekrar aynı formatta devreye sokmak ve 'nerede kalmıştık' diyip yolumuza devam etmek. HDP barajı aşsa, herkes bunun paydaşı, HDP de paydaşı ama tek paydaşı değil. Tekelleştiremez. Çıkıp da 'Ben Kürtleri temsil ediyorum' diyemez. Biz Kürtleri de temsil ediyoruz, Sünnileri de, Alevileri de. Herkes temsil edebilir. Bir parti çıkıp, 'benim tekelimde' diyemez" ifadelerini kullandı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, HDP mitingindeki patlamaya ilişkin, "Nihai araştırmalar yapılıyor ama açık bir şekilde bir sabotaj, bir provokasyon, bir şiddet olayıyla karşı karşıyayız. Kirli bir el var burada, bu kirli eli deşifre etmek lazım" dedi.
HDP mitingindeki patlamayla ilgili soru üzerine Başbakan Davutoğlu, yaşananları çok üzücü ve herkes için sınav niteliğindeki bir olay olarak değerlenirdi. Olayla ilgili tutumlarını partisinin Gaziantep ve Kilis mitinglerinde açıkladığını hatırlatan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Açık ve net olarak tutumumuzu belirlemek açısından söylüyorum, bu saldırı herhangi bir partiye değil Türk demokrasisine ve Türkiye'ye yapılmış bir saldırıdır. Bunu net olarak tespit etmek lazım. 25 Nisan'da Erzurum'da ilk mitingi yaptığımızda, o mitingin notları deşifre edilip çıkarılsa, orada da görülecektir, bütün partilere şiddetten uzak durmanın yanında şiddete karşı ortak tavır sergilememiz gerektiğini vurgulamıştım. Diğer birçok toplantıda ve mitingde de bir partinin genel başkanı olarak diğer partilerle rekabet edeceğimizi ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak diğer partilerin güvenliğinin, seçimin suhuletle geçmesinin, benim açımdan o partilerle bizim partimizi ayırt etmeden, başbakan olarak yaklaşacağımı da ifade ettim. Şu ana kadar da hiçbir olay olmasın ki duyduğum anda tepki vermemiş olayım veya takibi için gerekli talimatları vermemiş olalım.
HDP'ye yapılan her saldırıya anında, Ankara'da, Adana'da, Mersin'de olanları hem açık bir şekilde tutumumuzu gösterdik hem de failler de tespit edildi, bir tanesi yakalandı, Ankara için söylüyorum. Ama maalesef şunu da yine üzülerek ifade etmek isterim, benzer bir tutumu biz görmedik. Yani Van'da, Ağrı'da, Siirt'te adaylarımıza saldırıldı, muhtar kaçırılıp öldürüldü, Siirt'te, birçok saldırı oldu. Şırnak'ta iki vatandaşımız katledildi. Bunlarda bu ortak tutumu açık bir şekilde görmemiştik. Ama her ne surette olursa olsun bu bir karşılık esasıyla yapılan bir tutum değil, ahlaki olarak şiddetin her türüne, hele hele bu şekilde bir seçimi sabote etmeye dönük bir şiddete hepimizin ortak tavır sergilemesi lazım."

-"Vatandaşlarımızın hepsinin öncelikle sağlığı bizi ilgilendirir"-
Bir kere daha dayanışmayı ifade ettiğini belirten Davutoğlu, "Hangi partiye yapılmış olsaydı aynı şeyi söylerdim, HDP'nin, MHP'nin ya da CHP'nin, biz rekabet ederiz ama güvenliği hepimizin meselesidir ve bu bir siyasi partiye değil, Türk demokrasisine yapılan bir saldırıdır" diye konuştu.
Davutoğlu, olayla ilgili İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy'dan bilgi aldığını dile getirerek, "Enerji Bakanımızla konuştum ki trafoda olduğu için bir kaza ihtimali söz konusu mu diye. Enerji Bakanımızdan gelen bilgi trafodan doğan bir şey değil, dışarıda olduğu ortaya çıktı. Tabi nihai araştırmalar yapılıyor ama açık bir şekilde bir sabotaj, bir provokasyon, bir şiddet olayıyla karşı karşıyayız. Kirli bir el var burada, bu kirli eli deşifre etmek lazım" yorumunu yaptı.
İçişleri Bakanı Öztürk'e talimat verdiğini, Vali Aksoy ile HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın temasa geçtiğini, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ile Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın hastanelere gittiğini anlatan Davutoğlu, "Çünkü oradaki vatandaşlarımızın hangi partiye oy verecekleri beni ilgilendirmez. Vatandaşlarımızın hepsinin öncelikle sağlığı bizi ilgilendirir. Hangi mitingde oldukları bizi ilgilendirmez, o mitingde gösteri hakkı bizi ilgilendirir. Onların gösteri yapmak hakkıdır ve onun da suhuletle yapılması esastır" dedi.
Davutoğlu, konuyla ilgili ihmalin olup olmadığını da Vali Aksoy ile açık şekilde konuştuğunu bildirerek, şunları kaydetti:
"Hem bizim güvenlik tertibatı itibarıyla valiliğin aldığı tertibat var, bir ikinci tertibat da HDP'nin kendi görevlilerinin de aramaları var. Yani arama tek taraflı bir arama değil. Hem bizim, emniyetin yaptığı bir arama hem de partinin, bizde de bizim mitinglerde de özel görevlilerimiz olur hem parti içinde gönüllüler veya parti çalışanları olur, onlar da ayrıca aramışlar her gireni. Dolayısıyla bir ihmal ya da şeyi aramak, nihayette hepsini soruşturacağız. Bu bir kirli eldir, bu kirli eli çıkarıp, o kirli elden hesap sorana kadar bunun hepsini yaparız."
Patlamada hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara şifa dileyen Başbakan Davutoğlu, yaralıların hepsinin sağlık durumlarını tek tek takip ettiklerini vurguladı. Davutoğlu, "Gün, dayanışma günüdür. Gün, 7 Haziran seçimlerinin suhuletle yapılabilmesi, herkesin basiret, feraset, sağduyu yapma günüdür" diye konuştu.
-"Seçimin seyrini etkilemeye dönük olduğu aşikar"-
7 Haziran'daki seçimlere yönelik provokasyon olup olmadığını, varsa bu dereceye varıp varamayacağının sorulması üzerine Davutoğlu, "Seçimin seyrini etkilemeye dönük olduğu aşikar. Yani bu kadar kritik bir günde, seçime neredeyse 36 saat kalmışken. Onun için biz hem güvenlik tedbirlerini artırdık hem de her vesileyse, her fırsatta herkesin bu konuda teyakkuz halinde olması gerektiğini, bu konuda itina göstermesi gerektiğini hep vurguladık" değerlendirmesinde bulundu.
"Gönül bu kadar yüksek tansiyonlu bir seçim ortamı istemezdi, hiçbirimiz istemeyiz" ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Ama tabi seçimlerin bir tansiyonu da var, bunu da görmek lazım. Hatta bir ara değişik yorumlar yapıldı, 'seçim ortamına girilmedi' diye. Genelde Türkiye'de seçimler hep yüksek tansiyon seyreder. Bu yeni bir durum değil, benzer olaylar olur bazen. Seçimi etkilemeye dönük manipülatif haberler de olur, böyle provokasyonlar da. 1977 seçimlerinde Sayın Ecevit'in Taksim mitingiyle ilgili 'Suikast olacağı' haberi toplumun psikolojini değiştirmeye dönük bir etki yaptı, manipülatif bir etki. Öbür tarafta bir şekilde psikolojiyi değiştirmeye dönük birtakım güçlerin böyle hesapları olabiliyor. 2004'te İspanya'da Madrid'de yapılan terör neredeyse seçimin seyrinin tümünü değiştirdi. Türkiye dışında da bazen bazı eller şu veya bu yönde seçim neticesini etkilemek için tavırlar sergilerler.
Şimdi bizim birinci önceliğimiz vatandaşlarımızın sağlığı, güvenliği, onlarla ilgili tedbir alırız. İkinci önceliğimiz bu işin arkasındaki kirli elleri ortaya çıkarmak, kim yapmışsa, niçin yapmışsa. Bu HDP'ye yapılan bir saldırı değil diyorum, Türk demokrasisine ve HDP kadar AK Parti'ye yapılan bir saldırıdır. Öyle görüyorum. Yani bize yapılmış olsaydı bu saldırı ne kadar ciddiyetle eğilecek idiysek aynı şekilde eğiliriz. Çünkü nihayet seçimi etkileyecek her şey bütün partileri etkiler."
-"Akıl var izan var..."-
Davutoğlu, olayla ilgili bazı 'Bunun arkasında AK Parti veya şu vardır, bu vardır' gibi provokatif yorumların da yapıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Akıl var izan var. Seçime giden bir hükümet, seçimle ilgili bir şiddetten ne fayda umar? Kaldı ki benim şahsi tutumumu da AK Parti'nin 13 yıllık geleneğini de herkes bilir. AK Parti'nin şu ana kadar tek bir şiddet eyleminin içinde olduğu görüldü mü? Öyle bir şey, gelişme, en fazla hükümeti yaralar, hükümeti etkiler. Biz ne olursa olsun, seçim kaybetmek diye bizim için bir şey söz konusu değil ama öyle bir ihtimal düşünmeyiz, bir vatandaşımızın canı için bütün bu koltukları feda etmek benim için ahlaki bir borçtur. İktidar geri gelebilir, seçimi kaybedersiniz sonra olur, şu oranda olmaz bu oranda olur ama kaybedilen can geri gelir mi? Bu kaybedilen can ister benim, ister başka partiye oy veren olsun, ister dün nahoş bir şey yapmış olsun, hepimiz için birinci şey vatandaşlarımızın güvenliği. Dolayısıyla bu tür manipülatif haberlerle eğer birileri bunu istismar etmeye kalkarsa ki böyle şeyler görüyoruz, buna milletimiz itibar etmez, bu akla da izana da hiçbir şeye de uymaz. Bizi tanıyan herkes bilir böyle bir şeyin olmayacağını. Rasyonel bir şey de değildir, bunun iktidar partisine sağlayacağı ne avantaj olabilir Allah muhafaza."
Doğu ve güneydoğudaki bütün illeri gezdiğini vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Oradaki korku psikolojisi 90'lı yıllardaki gibi bir psikoloji değil, aksine vatandaşlar hükümetten 'Bizim üzerimizde baskı var' diye müracaatlar var. Muhtarlarımızdan, her yerden gelen şey bir psikolojik baskı ortamı oluşturulmaya çalışıyor. Bununla HDP'yi, bunu şey anlamda söylemiyorum, onu ayırt ederek söylüyorum, kim yapmışsa, o kirli eli çıkartacağız. Ama bu konuda da herkesin basiret göstermesi lazım. Birinci öncelik vatandaşlarımızın sağlığı ise ikinci öncelik bu işin arkasındaki gücü veya kimse onu çıkarmaksa üçüncüsü de bunlar kadar önemli önceliğimiz pazar günü millet iradesini ortaya çıkartacak ve hiç şüphe götürmeden bu iradenin sandığa yansımasını sağlayacak şekilde herkesin soğukkanlılıkla seçime gitmesi. Sonrasını millet neyi takdir ederse herkes ona razı olacak."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu, "8 Haziran'da tek parti olarak iktidara devam edeceğimize dair hiçbir şüphe duymuyoruz. Ne koalisyon, ne erken seçim... Kimse hayal kurmasın" dedi.
AK Parti hükümetleri olarak son 12 yılda birçok alanda yeni düzenlemelere gittiklerini, 62. hükümet döneminde en fazla üzerinde durulan meselelerin başında emeklilerin durumunun geldiğini belirten Davutoğlu, AK Parti iktidara geldiğinde SSK emeklilerinin 257 lira aylık aldığını, bu rakamın şu an en düşük bin 77 lira olduğunu söyledi. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Emeklilerle ilgili dosya, bana aralık ayı gibiydi geldiğinde daha Kılıçdaroğlu'nun vaadi yok. Tüm sosyal kesimlerin durumlarıyla ilgili tek tek Bakanlar Kurulu'nda arkadaşlara görev verdim. Emeklilere de çalışın dedim. 'Popülizm olmadan ne yapabileceğimizi hesaplayın' dedim. Tabi farklı kanaatler geldi Maliye Bakanlığından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından. Sonunda 'Bir gelir dengesini sağlamak üzere bir de seyyanen zam yapalım' dedik, bin 100 liraya kadar olan emeklilik maaşları için. Şimdi Kılıçdaroğlu 'İki maaş vereceğim' diyor ya olmayacak bir şeyi vereceğini tasavvur ediyor. Zaten iki maaşa yakın bir rakamı biz temmuz ayından itibaren vermeye başlıyoruz."
-"Kılıçdaroğlu, gerçekten acınacak durumda"-
Davutoğlu, iki sene önce çıkarttıkları bir yasa ile taşeron işçilerin dezavantajlarını ortadan kaldırdıklarını, toplu sözleşme şartı getirdiklerini ayrıca, taşeronun asıl işte çalışamayacağı yönünde düzenleme yaptıklarını söyledi. Bunun ilk uygulamasını Karayolları Genel Müdürlüğünde yaptıklarını vurgulayan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"6 bin 700 kadar işçimizi kadroya alıyoruz. Aynı uygulamayı bütün kurumlarda yapacağız. Eğer sağlık işindeyse yani hemşireyse taşeronluktan kadroya alacağız. Yok ama bir başka iş alanından hizmet alımı ise yani temizlik ise o sağlık işinin kendisi değil yardımcı iş. Ona da hizmet alımı şeklinde devam edeceğiz ama orada taşeronların hukukunun da zedelenmesine izin vermeyeceğiz. Kılıçdaroğlu, gerçekten acınacak durumda. Neden? 'Bütün taşeronların sorununu çözeceğim' diyor. Bilmiyorum haberiniz var mı? Sarıyer Belediyesinde çalışan taşeron işçiler, CHP Genel Merkezi önünde protesto yapıyor 'Haklarımız yeniyor' diye. Sarıyer, sonuçta ülke ölçeğine göre küçük bir ilçe. Küçük bir ilçede taşeron sorununu çözememişsin, Türkiye'de nasıl çözeceksin? Biz çözüyoruz."
Davutoğlu, bazı kritik ve stratejik yerlerin güvenliğinin özel olarak tanzim edilmesi gerektiğine işaret ederek, "Böyle bir durumda ya emniyetten görevlendirilecek ya da orada ihtiyaç hissettiğimiz elemanları özel güvenlikten alacağız. Ama şunu net olarak söylüyorum, tek bir özel güvenlik elemanı dahi işini kaybetmeyecek. Bu bir teminattır. Diğer sektörlerde çalışmaya devam edecekler, belediyelerimizi bu konuda teşvik edeceğiz" dedi.
Kamuda çalışan işçilerin toplu sözleşmesinin imzalandığına dikkati çeken Davutoğlu, şunları söyledi:
"Onların dahi beklemediği ölçekte artışlar sağladık. Bunu seçim için de yapmadık. Refah, pasta artıyorsa paylaşırsınız. Pasta küçülürse paylaşmaya başladığınızda çatışma çıkar. Türkiye'nin pastası çok küçülmüştü bizden önce. O yüzden de herkes birbiri ile kapışıyordu. Pastayı millet almasın diye de Kemal Derviş modeliyle teşvikler kesiliyordu. Şimdi çok değişti."
-"Bırakalım koalisyonu onlar konuşsunlar"-
Davutoğlu, "Kamuoyunda koalisyon konusu tartışılıyor neyi tercih edersiniz? Koalisyon mu yoksa erken seçim mi?" sorusu üzerine "İkisi de bizim gündemimizde değil. Çünkü 8 Haziran'da tek parti olarak iktidara devam edeceğimize dair hiçbir şüphe duymuyoruz. Ne koalisyon, ne erken seçim... Kimse hayal kurmasın" diye konuştu.
HDP'nin barajı geçmesi durumunda bir koalisyonun söz konusu olup olmayacağına ilişkin bir soruyu yanıtlayan Davutoğlu, "HDP'nin barajı geçip geçmemesi de dahil olmak üzere ben bir koalisyon ihtimali de bir erken seçim ihtimali de görmüyorum. Ama buna rağmen 81 ile niye gittik çünkü bu halka borcumuz. Halkın huzuruna gitmeyen, halktan emanet alamaz. Yüzde 70 oy alacağımı bilsem de ben 81 ile giderdim. Helalleşmek için. 'Siz bir emanet verdiniz 4 yıl önce. Hak ettik mi?' Helalleşirsin" diye konuştu.
Şimdiden balkon konuşmasının nasıl olacağını ve hükümet programının detaylarını zihninde demlediğini aktaran Davutoğlu, "8 Haziran'dan itibaren nasıl bir kompozisyonla bu istikrarı devam ettiririz onu düşünüyorum. Bırakalım koalisyonu onlar konuşsunlar. Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış. İktidar bizdedir. Kimsenin istikrardan şüphesi olmasın" yorumunu yaptı.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yine bu paralelci çerçeve onların ajansı, o zaman bu imkanlara sahip olduğu için Ankara'da seçimin sonucunu erken ilan ettiler. Sanki şaibe varmış gibi bir tablo doğdu. Pazar akşamı da bu konuda herkesin duyarlı olmasını beklerim. Kimse erken bir seçimle 'şu oldu bu oldu' diye erken bir netice ilanına itibar etmemeli" dedi.
Tüm vatandaşları sandığa gitmeye çağıran ve sandığa gitmenin her şeyden daha önemli olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, "Bence netice kadar önemli olan usuldur, usul kadar önemli olan esastır. Burada da esas olan milli iradedir. Usul de sandığa gitmektir. Netice, her halükarda o neticeyi de herkes yaşayacak, kimse o neticeden kaçamaz. Sandığa katılım ne kadar çok yüksek olursa meşruiyet o kadar kuvvetli olur. Tartışma o kadar az olur. İnşallah ben iyi bir netice hasıl olacağını düşünüyorum" diye konuştu.
Sandık sonucunun güvenilirliği konusunda anamuhalefet partisinden "sandığa sahip çıkın" yönümde çağrılar olduğuna ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:
"47 seçimlerinde ne yaptıklarını bildikleri için herkesi kendileri gibi zannediyorlar. 47 seçimlerinden bu yana Türkiye'de sandık sonuçlarıyla ilgili hiçbir şüphe olmamıştır. Ben onun için bu Yeni Türkiye Sözleşmesinde bir ile ve bir gruba atıfta bulundum. Mersin ve Arslan köylü kadınlar biliyorsunuz muhtarlık seçimlerinde kapanırlar sandığa ve 'sandık namusumuzdur' deyip, sandığı götürerek, başka bir muhtarı tayin etmek isteyen jandarmaya direnirler. O zamandan beri sandık teminat altındadır. Şimdiden neticeyi tahmin ettikleri için şaibe oluşturmaya dönük yapılan çalışma, faaliyetler ve manipülasyonlar en büyük ihanettir. Bunun altını çiziyorum. Neden? Bir kere şüphe oluşturursanız ondan sonra bir daha her sandık neticesi şüpheli hale gelir."
Davutoğlu, mahalli seçimlerde bunun yapıldığını anımsatarak, "Yine bu paralelci çerçeve onların ajansı, o zaman bu imkanlara sahip olduğu için Ankara'da seçimin sonucunu erken ilan ettiler. Sanki şaibe varmış gibi bir tablo doğdu. Pazar akşamı da bu konuda herkesin duyarlı olmasını beklerim. Kimse erken bir seçimle 'şu oldu bu oldu' diye erken bir netice ilanına itibar etmemeli" diye konuştu.
Sandığın iktidarın elinde olmadığını, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) sandığı denetleyerek, seçim sonuçlarını açıkladığını vurgulayan Davutoğlu, her sandıkta partilerin müşahitlerinin bulunduğunu hatırlattı.
"Ne yapacak AK Parti gidip, müşahitlerin önünden sandığı mı alacak" diyen Başbakan Davutoğlu, müşahitleri de YSK'nın denetlediğini, sonuçların tutanaklara aktarıldığını bildirdi.
Davutoğlu, sandık konusunda iki de emniyet önlemi bulunduğuna dikkati çekerek, "Eskiden doğudan erken gelirdi, bir hava oluşurdu, bir adım sonrasında sanki manipülasyon var. Şimdi aynı anda bitecek seçimler ve böyle bir şey olmayacak. Sandıklar aynı anda açılmaya başlayacak. Bir de yasayla yeni bir şey getirildi. Yüksek Seçim Kurulu'na belgeler gittiğinde her parti bunu takip edebilecek. Aynı anda dijital bir ortamda o bilgiler, o partilere de gitmiş olacak. Allah aşkına burada nerede gedik var. Şurada nerede gedik açacaklar?" ifadelerini kullandı.
Tunceli'de miting yapmak istediklerinde miting meydanının neresi olacağı konusunda ilçe seçim kuruluna başvurduklarını, olumsuz yanıt aldıklarını ve YSK nereyi söylediyse mitingi orada yaptığını anımsatan Davutoğlu, YSK'ya bir şey dikte edilemeyeceğini belirtti.
Davutoğlu, AK Parti döneminde 3 genel seçim, 3 mahalli seçim, 2 referandum, bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaptıklarını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Allah aşkına AK Parti nerede YSK'ya bir şey dikte etti. Bu seçim kritik, ama 2007 seçimi de kritikti, e-muhtırayı vermişler, biz de cevaplarını vermişiz, ortalık gergin, bizim partiden ayrılanlar olmuş, cumhurbaşkanlığı seçimine gidiliyor, dolayısıyla sistemik güçler rahatsız 'AK Parti'den cumhurbaşkanı olmasın' diye. 2007 seçimi şaibeli mi oldu? 2011 seçimleri şaibeli mi oldu? Geçen sene mahalli seçimler şaibeli mi oldu? Böyle bir şeyi yapmak, böyle bir iddiada bulunmak dahi AK Parti'ye değil, Türk demokrasisine, seçmene, YSK'ya, hukuk devleti düzenine ve en önemlisi de kendi partilerine hakaret çünkü kendi partileri bu sürecin dışında değildir."
- "Baskılara gerekli tedbirleri aldık"-
Başbakan Davutoğlu, "Güneydoğuda ciddi baskılar ve tehditler olduğu ve kırsal kesimlerde sandıklarda güvenlik kalmadığına" ilişkin bir soru üzerine, güneydoğudaki her mitinginde en çok bu konu üzerinde durduklarını söyledi.
Bölgede psikolojik bir baskının aşikar bir şekilde gözüktüğünü aktaran Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu tür halk üzerine yönelen baskılara gerekli tedbirleri aldık. Bazıları üzerinde hukuki işlem de başlatıldı, almaya da devam edeceğiz. Buradaki mesajım şu olacak; hiçbir vatandaşımızın hiçbir şeyden kaygı duymamasıdır. Bu gelecek, onların geleceği, kimseye bu anlamda 'seçim neticesi öyle veya böyle oldu' diye baskı yapılamaz. Üzerine gideriz ve her türlü kararlı mücadeleyi veririz. Kimsenin tereddüt etmemesi lazım. Şimdi tereddüt eden kendi geleceğini riske atar. Çocuklarının, torunlarının geleceğini riske atar çünkü o tereddüt hali bir müddet sonra belli bölgelerde tam bir şiddete ve baskıya dönüşür. Özgür bir ülkedeyiz. Herkes oyunu kullanacak ve en ufak bir şikayet geldiğinde İçişleri Bakanımızla geçen gün yine konuştum, talimat verdim. Bir tek kişinin tehdit edildiğini biliyorsanız, tehdit edeni tespit etmişseniz, hiçbir tereddüt göstermeyeceksiniz. 'Şu olur, bu olur değil, kim olursa olsun alınacak ve hukuki işlem yapılacak'. Seçim sonrası için de bu aynı şey geçerli."
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Başkanlık sisteminin doğru olduğunu düşünüyoruz. Gücümüz anayasal olarak buna yeterse ona gidecek değişiklikleri yaparız" dedi.
Davutoğlu, "Çözüm sürecinin iktidara devam etmeniz halinde ne kadar önemli olduğunu vurguladınız. İlk iş bu mu veya ondan sonraki ilk işiniz nedir" sorusu üzerine, "Gerçekten artık 12 Eylül Anayasası, bizim vücudumuza da, zihnimize de, ruhumuza da ağır geliyor. Zıhlı giymiş bir şey gibi prangası olan bir mahkum gibi neredeyse. Her şeyi ile değişmesi lazım" ifadesini kullandı.
2010 referandumunun meseleleri çözmediğini vurgulayan Davutoğlu, şunları söyledi:
"Netice ne olursa olsun şimdiden çağrıda bulunuyorum, bütün Meclis'e girecek olan parti liderlerine. Oturalım bir ön kayıt koşulu olmadan anayasayı konuşalım. Türkiye'ye yakışır bir anayasa, çağdaş bir anayasa, özgürlükçü bir anayasa, güçler ayrılığı prensibine dayalı bir anayasa, az, öz olan bir anayasa. Kimseyi dışlamayan, herkesi içselleştiren bir anayasa. Bunları tanımlayalım."
Davutoğlu, başkanlık sistemine de değinerek, şöyle devam etti:
"Başkanlık sisteminin doğru olduğunu düşünüyoruz. Gücümüz anayasal olarak buna yeterse ona gidecek değişiklikleri yaparız. Ama oraya gidecek güce ulaşsak dahi ben, ilk aşamada bütün siyasi partilerle görüşmeyi uygun görürüm. Sivil toplumla görüşmemiz lazım. Çünkü nihayetinde anayasa toplumsal mutabakatla çıkar. Bu birinci önceliğimiz olacak, hep önceliğimizdi. 2007'de de anayasa reformuyla başladık. Ama Dağlıca saldırısı oldu. Hatırlarsanız, gündem değişti. 2011'de başladık Sayın Cumhurbaşkanımız, bütün partilerin eşit katılımını da kabul edecek şekilde işe önem verdi, olmadı. O zaman da Silvan saldırısı, yine terör tırmanması söz konusu oldu. Ümit ederiz bu sefer böyle terör ve şiddet sarmalına kimse yönelmez."
Çözüm süreci konusundaki karamsar tabloların sona ermesi gerektiğini ifade eden Davutoğlu, "Ne kadar çabuk bu meseleleri aşarsak o kadar hızla yürüyebiliriz. Birbirimizi daha çok dinlemeye ihtiyacımız var. Daha çok konuşmaya ihtiyacımız var, çözüm süreci sadece bunlardan bir boyut ama bütün toplum kesimleriyle, toplumu yormamak lazım" dedi.
Davutoğlu, Alevi vatandaşlarla ilgili Başbakanlık görevini devraldıktan sonra ciddi temasları olduğunu anlatarak, sorunlarıyla ilgileneceklerini aktardı.
Tunceli mitinginde yaptığı konuşmasında, "Herkes mahallesinden çıksın" dediğini hatırlatan Davutoğlu, "Mahallesine sığınmak Irak sosyopolitik yapısını getirir. Şu anda AK Parti'nin mevcudiyetinin önemi iktidar olmasında değil. Mevcudiyetinin şu anda önemi ve iktidar olmasının önemi AK Parti'nin bütün Türkiye'yi kuşatabilen tek parti olmasında" yorumunu yaptı.
Başbakan Davutoğlu, sağlığını zorlayarak 81 ilde miting kararı aldığını, sonuncusunu da Konya'da tamamlayacağını belirterek, "Bunu yapma sebebim çok açık bir şeye dayanıyordu. Birilerinin her yere gidiyor olması lazım. Asıl gönül ister ki anamuhalefet partisi de gitsin. Üçüncü parti de gitsin, dördüncü parti de gitsin. Bu, demokrasinin sıhhatini gösterir. Ama hiç kimse gidemezse işte o zaman demokrasi de kalmaz, toplumsal huzur da kalmaz" diye konuştu.
-"Kimlik siyaseti yapıyorlar"-
Muhalefetin toplumsal tabanını kaybettiğini bildiren Davutoğlu, şunları söyledi:
"Çünkü kimlik siyaseti yapıyorlar. Diyor ki HDP, 'Kürtler benim tarafa gelsin'. Çok açık şey bu. Onun için baskı yapıyor, 'Şu sandıkta hiç başka partiye oy çıkmayacak' diyor. Ya da AK Parti dışında 'HÜDA PAR şuralara girmedi ki' diyor. Öbür tarafta MHP, 'Türkler bu yana gelsin' diyor. Sünni Türkler, açıkça söylemeden de tablo onu gösteriyor. Veya CHP veya başkalarını da iddia ediyor. HDP de iddia ediyor Alevi vatandaşlar üzerinde. Ama onlarda söylenmese de böyle bir şey ima ediliyor. Vaka böyle ortaya çıkıyor. Adaylara baktığınızda, kompozisyona baktığınızda. Şu anda herkesten aday gösteren, her yere de aday gösteren, her yerde mitingi yapan, herkesle konuşabilen tek parti AK Parti."
Seçim sonrasında bütün bu kesimlerin hepsiyle yeni bir diyalog kurmayı hedeflediklerini kaydeden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dediğim gibi çağırım açık, herkes kendi mahallesinden çıksın. Beni en fazla memnun eden miting, yarın Konya'da memnun edecek, Konya'daki tablo az çok tahmin edilebilir. İzmir mitingim oldu, Diyarbakır mitingim oldu. İzmir'de muhteşem bir miting yaptık, çok katılımlı. Herhangi bir olumsuz tepki görmedim. Diyarbakır mitingi de beni memnun etti, halkın coşkusu. Neden? Çünkü birileri buraları kale gibi yansıtıyor. 'Ben varsam başkası olmayacak' havası doğuruyor. Halbuki İzmir hepimizin, Diyarbakır hepimizin, Konya da hepimizin."
''Başkanlık sürecine girilirse erken seçim olur mu?" sorusu üzerine Davutoğlu, bugünkü tabloyu söylediğini, olması gereken bir değişim varsa hemen olması gerektiğini belirtti.
Davutoğlu, sadece devletin restorasyonu değil, gönüllerin de restore edilmesi gerektiğine vurgu yaparak, "Kırgınlıkların aşılması, açık yüreklilikle konuşulması, bunları yaparken herkesin de bulunduğu yeri doğru tanımlaması lazım. Seçim olmadan kamu otoritesini kullanayım denirse, ya bu askeri darbeyle oluyor, ya e-muhtıra ile oluyor ya da son gördüğüm paralel örneğindeki bürokratik vesayetle oluyor. Bunlara izin vermeyecek şekilde yeni tablonun ortaya çıkması lazım" diye konuştu.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Biz 'yüzde 40' desek hezimet gibi görülecek. Onların hayaliyle bizim 'hezimet' diye görecek neticemiz arasında bile en az 8-10 puan fark var. Bu da bizim gücümüz" dedi.
Birinci parti olamazlarsa koltuğunu bırakacağı şeklindeki demeci anımsatılan Davutoğlu, rakipleri olan diğer parti liderleri için ne öngördüğünün sorulması üzerine, "Aynı şeyin onlar için de geçerli olması lazım. Aksi takdirde siyaset yenilenmiyor. Bakın, durgun su gibi. Akmayan su kirlenir bir müddet sonra" değerlendirmesinde bulundu.
"AK Parti'nin belki de en önemli meziyeti, akan bir su gibi kendini yenileyebilmesi" ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"İşte 3 dönem kuralı var, başka farklı şeyler var ve sürekli yenilenen bir siyasi kadro oluşu. Hiç kimse de bundan korkmuyor. Bugün ben Gaziantep'teydim, bütün milletvekillerimiz oradaydı, eskisi yenisi hep beraber. Herkes de bir şekilde demokratik yapı içinde kendine bir yer bulabiliyor. Şimdi diğer partiler yenilenmiyor. Problemleri de bu. Bizden önce de zaten siyasetin problemi buydu. Düşünün Sayın Bahçeli, yani rakibimizdir, kendi tabi tercihleri, biz müdahil olacak değiliz. Ama MHP iki genel başkan gördü. Sayın Türkeş, Sayın Bahçeli. Allah rahmet eylesin, Türkeş'e de hürmetimiz, saygımız vardır. Siyasette çok önemli bir figür olarak büyük şeyler yaptı. Ama bu yarım asır demek, yarım asır. Yani 60'lardan bu yana şey yaparsak yarım asır. Hemen hemen her seçimde kaybedilmiş. Yani iktidar olunmamış. Bir seçimde koalisyona girilebilmiş. Şimdi MHP'li seçmenin bir sorması lazım kendine. Hani ben isyana teşvik etmiyorum MHP içinde kimseyi ama bir sorması lazım. Ya bu hareket yeni lider yetiştiremiyordur, kapasiteli insan yetiştiremiyordur ya da bir başka yanlış var burada."
Davutoğlu, "Ama AK Parti'yi düşünün. Hani ben Başbakanlık görevini aldığımda dahi birçok arkadaşın ismi aynı pozisyon için geçiyordu değil mi? Yani nihayet bir siyasi kadro oluşuyor. Ben dikkat ederseniz, 9 ay içinde yaptığım hiçbir basın toplantısını tek başıma yapmadım. Yapabilirdim. Ama bir ekiple, ben bir ekibin başındayım. Onların her birinin emeği var. Onlarla birlikte yapıyoruz bunu. Bununla da şunu göstermiş oluyorsunuz topluma, bütün bu yükü taşıyan insanlar var. Hep beraberiz. Şimdi Bahçeli için bunu diyebilir misiniz?" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, "Sayın Kılıçdaroğlu için... Bakın, Kılıçdaroğlu'nun kadrosuna bakın. Ben de takip edemiyorum. Genel Başkan Yardımcıları, bunlar sürekli değişiyor. Vaktinde hiç değişmezdi. Şimdi değişiyor ama istikrar içinde değişme değil. Bir başka iç mücadele içinde değişiyor. Ama kendisi değişmiyor. Ama daha yeni Sayın Bahçeli'ye göre ama yeni olmasına rağmen, yeni dediğiniz yine dört seçim kaybetti veya beş seçim kaybetti" ifadesini kullandı.
Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Ya bir sormaları lazım. Niye bu kadar iddiayla ve bütün uluslararası, ulusal her türlü destekle... Hani şimdi HDP'ye destek veren Economist dergisi, o zaman da 'CHP'ye oy verin' diye kampanya yapmıştı. Niye tutmuyor maya? Çünkü milletin mayasında karşılığı yok. O şey tutmuyor. Ama bizde bu doku var. Onun için ben kendim özgüven içinde söylüyorum. Birinci parti olmazsak bırakırız. Dikkat edin, onların hayali olarak ulaşabileceği, bütün zorlayarak manipülasyonlarla anketleri geldikleri, gelmeyi düşündükleri yer yüzde 35, hani hayalle bile ulaşabildikleri. Biz 'yüzde 40' desek hezimet gibi görülecek. Onların hayaliyle bizim 'hezimet' diye görecek neticemiz arasında bile en az 8-10 puan fark var. Bu da bizim gücümüz. Dolayısıyla ben onlardan, Sayın Demirtaş zaten baraja kendini endeksledi, aynı şeyi yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Başkalarının da bu şansı denemesi lazım veya partilerin bunu sorgulaması lazım."
-"Tecrübeyi hiçbir şeyle ikame edemezsiniz"-
"3 dönemliklerden kabineye bakan atama, eğer iktidarınız sürerse olabilir mi?" sorusunu ise Davutoğlu, "Şimdi bir kere '3 dönemlik' diye anılan arkadaşlarımız bizim hepsi tecrübeli ve çok saygın arkadaşlarımız. Hayatta her şeyi ikame edebilirsiniz de tecrübeyi hiçbir şeyle ikame edemezsiniz. Yani bilgiyi yeni bir bilgiyle ikame edersiniz. Ama tecrübe eksikliği, tecrübe kazanıldığı zaman müktesep bir şey olarak kalır" diye yanıtladı.
Tecrübeye ve kıdeme saygının önemli olduğunu dile getiren Davutoğlu, "O bakımdan ben bütün bu tecrübeyi yok sayacak bir yaklaşımı hem vefasızlık ahlaki olarak, hem de irrasyonellik olarak görürüm. Heba etmek, israf olarak, hem vefasızlık, hem israf... Dolayısıyla bu arkadaşlarımızın hepsini en uygun şekilde, tarzda istifade etmenin yollarını araştıracağım" dedi.
Başbakan Davutoğlu, "Zaten 3 dönem milletvekilliği için de parti içinde görev almalarında hiçbir beis yok. Parti içinde her türlü katkıyla çalışmalara destek vermelerinde bir beis yok" değerlendirmesinde bulundu.
Geçmişte kendisinin de kabine dışından görev yaptığını anımsatan Davutoğlu, "Bu tümüyle gözardı edilecek bir husus değil. Ama sistemin esası da bu değil. Yani nihayet o zaman 3 dönemi şeyi vardır, 'kanun koyucunun muradı' diye bir ifade vardır. Murat nedir? Yani bir yenilenme ise milletvekili yapmadığınız bir 3 dönemliği bakan yaptığınızda o murada aykırı davranmış olur, yani şeyin ilkeselliği itibarıyla. Ama ihtiyaç olduğunda tabi bunun önü kapalı değil. Fakat yaygın şekilde uygulandığında bu sefer 'Niye milletvekili değiller' sorusu gündeme gelir" ifadesini kullandı.
Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı olduktan sonra kabinede yer alanların performanslarını daha çok görebildiğini dile getiren Davutoğlu, "Hani kendi Dışişleri Bakanlığım yoğunluğunda fark etmediğim kadar arkadaşlarımın ne kadar güzel meziyetlerle çok ciddi birikimlere sahip olduğunu gördüm. En iyi şekilde nerelerde değerlendirebileceğimize bakarız inşallah" dedi.
-"Gençliğimden beri kolay yorulma bilmem"-
Programda, Başbakan Davutoğlu'nun seçim maratonundaki bir gününe ilişkin hazırlanan haber yayınlandı.
Ardından "Ses tellerinizin performansı için bir takviye alıyor muzunuz?" sorusu üzerine Davutoğlu, "Gençliğimden beri kolay yorulma bilmem. Biraz vücudun biyolojik yapısıyla ilgili. Hayatımda hiç sigara içmedim, vücuda zarar veren şeylere pek bulaşmak istemedik. Bir tek, bir diplomatik görüşmede sigara içmişliğim vardır, Bosna Hersek Cumhurbaşkanı ile. Onu da anlatmıştım daha önce" diye konuştu.
Önemli olanın insanın kendisiyle barışık olması olduğunu belirten Davutoğlu, biyolojinin psikolojiye, bedenin ruha tabi olduğunu söyledi.
Başbakan Davutoğlu, "Eğer bir insan kendisiyle barışıksa ve yaptığı işi aşkla yapıyorsa, o işe gönül vermişse ve sonunda da bir hedefi kendisine kabul etmişse yorulmasını kontrol edebilir, yorulduğu her anda yeniden bir enerji bulabilir" dedi.
İstanbul'da yapılacak 10 miting için "Arkadaşlar, '5-10 dakikada her mitingi toparlayalım' dedi" ifadesini aktaran Davutoğlu, hiçbir mitinginin o gün 30 dakikadan aşağı sürmediğini belirtti.
Mitinge katılan çok sayıdaki kişiye 10 dakika konuşmanın nezaketsizlik olacağını ifade eden Davutoğlu, toplulukla arasında iletişim olmaması halinde 10 dakikanın kendisini yoracağını ancak iletişim olduğu için herhangi bir yorgunluk olmadığını kaydetti.
-"3 güne yakın aralıksız konuşmuşum"-
Davutoğlu, 25 Nisan'dan bu yana yaptığı mitinglerde yaklaşık 65 saat konuştuğu bilgisini paylaşarak, "Sadece mitinglerde yaklaşık 3 güne yakın aralıksız konuşmuşum" değerlendirmesinde bulundu.
Muhatabıyla arasında iletişim koptuğunda rahatsız olduğunu, o nedenle irticalen konuştuğunu belirten Davutoğlu, "Sayın Babacan, bir mitingden çıktık, 'Hocam' dedi, 'Quiz yapar gibi miting yapıyorsunuz. Hiç kimse uyuyamıyor.' Hiç yanılmadı kitle. Olağanüstü bir tecrübe, zor bir tecrübeydi benim için ama intibak bakımından. Fakat bu halk, kendisini seveni biliyor, samimi olanı biliyor ve samimiyete bir kere inandı mı her türlü fedakarlığı yapıyor. Çok asil bir halkımız var" diye konuştu.
Seçim gününe ilişkin vatandaşlara da çağrıda bulunan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Her ne surette olursa olsun seçime katılmalarını rica ediyorum. Bu seçim gerçekten çok kritik, önümüzdeki 4, 8 hatta 10 yılları alabilecek etkisi olabilecek bir seçim. Herkesin mutlaka seçime gitmesi lazım, giderken de herkesin suhuletle, bir bayram havasında, şenlik havasında gitmesi lazım. Kimsenin kimseye sormaya hakkı yok 'Sen hangi partiye oy verdin' diye. Hiçbir gerilim yaşanmadan, demokrasiyi koruyacak şekilde bütün vatandaşlarımız buna katılması lazım. Katılım ne kadar yüksek olursa, meşruiyet de o kadar yüksek olur. Katılmadığınız bir seçimden sonra şikayet etme hakkınız da olmaz. Onun için herkesin seçime katılması önemli. Hayırlı olmasını diliyorum, millet nihai kararı verecek, ne verirse başımız üzerinde."
GÜNÜN MANŞETLERİ İÇİN TIKLAYIN